28 Şubat 2003 22:00
'Ayakkabı su çekti' deyip geçmeyin!
GÜNÜN YAZILARI
Geçen hafta boyunca bütün yurdu etkileyen kar yağışı nedeni ile her sokağa çıkışlarında ayakkabıları su alanların derdi de arttı. Zira onların sayısı oldukça fazla! Çünkü su almayan bir ayakkabının fiyatı, 100 ile 500 milyon lira arasında değişiyor. Ayakkabıya o kadar para veremeyenlerin giyebildiği ayakkabıların fiyatı ise 15 ile 25 milyon lira arasında...
Kunduracı Şahin Balcı, halkın büyük çoğunluğunun aldığı bu fiyatlardaki ayakkabıların hemen tamamının su aldığını söylüyor. Su alan ayakkabılar sağlık sorunlarına da yol açıyor. Dr. Beyza Çelinligil Kutay; böbrek, kalp ve romatizma hastaları için su alan ayakkabıların çok tehlikeli olduğunu belirtiyor.
Gün boyu su içinde İşi gereği gün boyu dışarda çalışmak zorunda olanlar, çoraplarını günde defalarca kurutmak zorunda kalıyor. Çünkü yol açma ve temizleme çalışmaları sadece ana caddelerde yapılıyor. IMF talepleri doğrultusunda karla mücadele çalışması yapan Karayolları işçilerinin sayısının azaltılması bunun baş nedeni. Belediye çalışmaları da aynı nedenle yetersiz kalıyor. Ekmek parası için sokaklarda dolaşmak zorunda olanlardan birisi de, çilingirde çalışan 27 yaşındaki Oktay Atartutar. Atartutar, işi gereği sulu ve karlı yollarda yürümek zorunda. Geçen sene 15 milyon liraya aldığı ayakkabısıyla çalışan Atartutar'ın ayakları hiç kurumuyor, ısınmıyor. Çünkü onun ayakkabısı kışlık ve suya dayanıklı bir ayakkabı değil. Ancak Atartutar; evine para götürebilmek için sahip olduğu bu tek ayakkabısı ile sulu ve karlı yolları aşındırmak zorunda. 2 ay yemek yemezse... Atartutar, dışarıdan işyerine geldiği her fırsatta çoraplarını çıkarıp, kurutmaya çalışıyor. Ancak 10 dakika sonra tekrar dışarı çıkmak zorunda kaldığından bu çabası boşa gidiyor ve çorapları yine su içinde kalıyor. Islanan ayakları nedeniyle, ayak, bacak ve karın ağrıları çektiğini söyleyen Atartutar, tüm bu eziyetin ardından ayda 250 milyon lira alıyor. Atartutar'ın aylık maaşından kira ve masraflar çıktığında mutfak masrafı için sadece 50 milyon lira kalıyor. Zeytinburnu'ndaki Balcı Kurduracı'nın sahibi Şahin Balcı, halkın büyük çoğunluğunun 15 ile 25 milyon fiyatları arasında ayakkabı alabildiğini söylüyor. Balcı, ancak bu fiyatlardaki ayakkabıların su çeken ayakkabılar olduğunu, dayanıklı ayakkabıların ise 100 ile 500 milyon lira arasında değiştiğini belirtiyor. Zeytinburnu'nda bu ayakkabıları alacak kimse olmadığı için Balcı bu ayakkabılar yerine fiyatı 50 milyon lirayı geçmeyen ayakkabılar satıyor. Balcı'nın söylediklerine göre; Atartutar'ın iyi ve su çekmeyen bir ayakkabı almasının tek koşulu iki ay boyunca hiç yemek yememesi.
Evinden çıkmıyor Evinin önündeki karları temizleyen 58 yaşındaki ev kadını Neriman Değirmenci'nin ayakkabısı da su çekiyor. Değirmenci, su çeken ayakkabısı nedeniyle evinden dışarı çıkmıyor. Sadece ekmek almak için dışarı çıkan Değirmenci, 4 sene önce aldığı ayağındaki tek ayakkabıyı yaz, kış giyiyor. Okula giden oğlu ve işe giden eşinin ayakkabılarının da su çektiğini söyleyen Değirmenci'nin, her akşam evde yaptığı işlere, kış aylarında oğlunun ve eşinin ıslanan çoraplarını kurutmak da eklenmiş.
Sağlık sorunu yaratıyor Su alan ayakkabılar, çekilen sıkıntılara bir de sağlık sorunları ekliyor. Özellikle böbrek, kalp ve romatizma hastaları için su alan ayakkabılar çok tehlikeli. Dr. Beyza Çelenligil Kutay, su çeken ayakkabıların, ayak-bacak ağrısı, idrar yanması ve iltihap, romatizma başlangacı gibi sağlık sorunlarına yol açtığını söylüyor. Kutay, özellikle böbrek hastalarının böbrek ağrısı şikâyetlerinin arttığını, şeker hastalarında da damar tıkanıklığı gibi ciddi sorunlar gözlendiğini ifade ediyor.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Arkadaşlarımız ölmesin... Savaş Velioğlu "Tan, tan, tan Amerika şeytan. Bir, iki İngiltere tilki. Üç, dört, beş İsrail kalleş. Uyan, diren, özgürleş..." Bu tekerleme, çocuklar tarafından önceki gün Özgürlük Meydanı'nda yapılan savaş karşıtı eylemde dile getirildi. Çocuklar sergiledikleri tiyatro gösterisiyle savaşa karşı olduklarını ve kimsenin ölmesini istemediklerini haykırdılar. Her ne kadarda sergiledikleri oyunun bir bölümü polisler tarafından engellense de, çocuklar amaçlarını gerçekleştirdi ve büyüklerine seslenerek, "Savaş olmasın kimse ölmesin" dediler. Onlar belki de savaşın bile nasıl olacağını bilmeden kimsenin ölmesini istemedikleri için, TBMM'deki "amca" ve "teyze"lerine seslendiler, "Savaşa izin vermeyin, savaşı engelleyin..." Abilerinden, ablalarından, babalarında, annelerinden veya televizyonlardan duymuşlardı savaşın olacağını. Ülkenin yüzde 99'unun karşı çıktığı bu kirli savaşa, onlarda küçücük ve tertemiz yürekleriyle karşı olmak için Özgürlük Meydanı'na gelmişlerdi. Etraflarına gülücükler saçarak "Savaş olmasın kimse ölmesin" diyorlardı. Yapılan petrol ve savaş pazarlıklarından habersizlerdi. Hiçbir çıkarları yoktu onların, sadece kendi yaşıtlarının, annelerinin ve babalarının ölmesini istemiyorlardı. Yani ölüme karşılardı. Onun için "Arkadaşlarımızı öldürmesinler" dediler. Yaşamın ne anlama geldiğinin bile farkında olmadan seslendiler kendilerinden onlarca yaş büyüklerine, tabi anlayana... Tiyatro gösterisi öncesinde, Özgürlük Meydanı'nda etrafına gülücükler saçan bir çocuk. Savaşa karşı olmanın anlamını bile bilmiyor belki, ama kimsenin ölmesini istemediği için o da arkadaşları gibi gelmiş "tiyatro oynamaya." Tarifini yaptığımız çocuk 5 yaşında ve ismi Meryem Çiçek. Meryem'e neden Özgürlük Meydanı'nda olduğunu sorduğumuzda şu yanıtı veriyor bize tertemiz yüreğiyle, "Savaş olmasını istemiyorum. Arkadaşlarım ölecek savaş çıkarsa. Onun için geldik. Herkes konuşarak anlaşabilir." Tüm çıplaklığıyla yapılan onca pazarlığın kirli yüzünü ortaya seriyor Meryem'in cümleleri, "Kimsenin ölmesini istemiyorum..." İbrahim Boyar 6 yaşında o da diğer arkadaşları gibi savaş olmasın diye gelmiş. Savaş çıkmasını istemediğini ifade eden İbrahim, "Savaşa karşı tiyatro yaptık. Ben arkadaşlarımla konuşarak anlaşabiliyorum." diyor gülümseyerek. Ve diğerleri... Yağmur, Ali, Emrah, Onurhan, Mustafa, Cuma, Bülent, Soner... Daha onlarcası. Hiçbiri savaş çıkmasını istemiyor. En masum yönüyle, kimsenin ölmesini istemedikleri için savaş olmasını istemiyorlar. "Arkadaşlarımız ölmesin" diyerek belki de en önemli mesajı veriyorlar, büyüklerine. Yaşları küçük ama yürekleri büyük onların... Mülteci kamplarında annelerinin kucağında açlıkta ölecek olan arkadaşlarının ölmesini engellemek için, daha doğmadan annesinin karnında ölecek olan arkadaşlarının ölmesini engellemek için, belki de evinin çatısına düşecek bombadan dolayı yaşamı tanımadan ölecek olan milyonlarca çocuğun sözcüleri onlar. Tek istekleri var "Savaş olmasın kimse ölmesin..."
Gün boyu su içinde İşi gereği gün boyu dışarda çalışmak zorunda olanlar, çoraplarını günde defalarca kurutmak zorunda kalıyor. Çünkü yol açma ve temizleme çalışmaları sadece ana caddelerde yapılıyor. IMF talepleri doğrultusunda karla mücadele çalışması yapan Karayolları işçilerinin sayısının azaltılması bunun baş nedeni. Belediye çalışmaları da aynı nedenle yetersiz kalıyor. Ekmek parası için sokaklarda dolaşmak zorunda olanlardan birisi de, çilingirde çalışan 27 yaşındaki Oktay Atartutar. Atartutar, işi gereği sulu ve karlı yollarda yürümek zorunda. Geçen sene 15 milyon liraya aldığı ayakkabısıyla çalışan Atartutar'ın ayakları hiç kurumuyor, ısınmıyor. Çünkü onun ayakkabısı kışlık ve suya dayanıklı bir ayakkabı değil. Ancak Atartutar; evine para götürebilmek için sahip olduğu bu tek ayakkabısı ile sulu ve karlı yolları aşındırmak zorunda. 2 ay yemek yemezse... Atartutar, dışarıdan işyerine geldiği her fırsatta çoraplarını çıkarıp, kurutmaya çalışıyor. Ancak 10 dakika sonra tekrar dışarı çıkmak zorunda kaldığından bu çabası boşa gidiyor ve çorapları yine su içinde kalıyor. Islanan ayakları nedeniyle, ayak, bacak ve karın ağrıları çektiğini söyleyen Atartutar, tüm bu eziyetin ardından ayda 250 milyon lira alıyor. Atartutar'ın aylık maaşından kira ve masraflar çıktığında mutfak masrafı için sadece 50 milyon lira kalıyor. Zeytinburnu'ndaki Balcı Kurduracı'nın sahibi Şahin Balcı, halkın büyük çoğunluğunun 15 ile 25 milyon fiyatları arasında ayakkabı alabildiğini söylüyor. Balcı, ancak bu fiyatlardaki ayakkabıların su çeken ayakkabılar olduğunu, dayanıklı ayakkabıların ise 100 ile 500 milyon lira arasında değiştiğini belirtiyor. Zeytinburnu'nda bu ayakkabıları alacak kimse olmadığı için Balcı bu ayakkabılar yerine fiyatı 50 milyon lirayı geçmeyen ayakkabılar satıyor. Balcı'nın söylediklerine göre; Atartutar'ın iyi ve su çekmeyen bir ayakkabı almasının tek koşulu iki ay boyunca hiç yemek yememesi.
Evinden çıkmıyor Evinin önündeki karları temizleyen 58 yaşındaki ev kadını Neriman Değirmenci'nin ayakkabısı da su çekiyor. Değirmenci, su çeken ayakkabısı nedeniyle evinden dışarı çıkmıyor. Sadece ekmek almak için dışarı çıkan Değirmenci, 4 sene önce aldığı ayağındaki tek ayakkabıyı yaz, kış giyiyor. Okula giden oğlu ve işe giden eşinin ayakkabılarının da su çektiğini söyleyen Değirmenci'nin, her akşam evde yaptığı işlere, kış aylarında oğlunun ve eşinin ıslanan çoraplarını kurutmak da eklenmiş.
Sağlık sorunu yaratıyor Su alan ayakkabılar, çekilen sıkıntılara bir de sağlık sorunları ekliyor. Özellikle böbrek, kalp ve romatizma hastaları için su alan ayakkabılar çok tehlikeli. Dr. Beyza Çelenligil Kutay, su çeken ayakkabıların, ayak-bacak ağrısı, idrar yanması ve iltihap, romatizma başlangacı gibi sağlık sorunlarına yol açtığını söylüyor. Kutay, özellikle böbrek hastalarının böbrek ağrısı şikâyetlerinin arttığını, şeker hastalarında da damar tıkanıklığı gibi ciddi sorunlar gözlendiğini ifade ediyor.
src=/resim/b1.gif width=5>



Arkadaşlarımız ölmesin... Savaş Velioğlu "Tan, tan, tan Amerika şeytan. Bir, iki İngiltere tilki. Üç, dört, beş İsrail kalleş. Uyan, diren, özgürleş..." Bu tekerleme, çocuklar tarafından önceki gün Özgürlük Meydanı'nda yapılan savaş karşıtı eylemde dile getirildi. Çocuklar sergiledikleri tiyatro gösterisiyle savaşa karşı olduklarını ve kimsenin ölmesini istemediklerini haykırdılar. Her ne kadarda sergiledikleri oyunun bir bölümü polisler tarafından engellense de, çocuklar amaçlarını gerçekleştirdi ve büyüklerine seslenerek, "Savaş olmasın kimse ölmesin" dediler. Onlar belki de savaşın bile nasıl olacağını bilmeden kimsenin ölmesini istemedikleri için, TBMM'deki "amca" ve "teyze"lerine seslendiler, "Savaşa izin vermeyin, savaşı engelleyin..." Abilerinden, ablalarından, babalarında, annelerinden veya televizyonlardan duymuşlardı savaşın olacağını. Ülkenin yüzde 99'unun karşı çıktığı bu kirli savaşa, onlarda küçücük ve tertemiz yürekleriyle karşı olmak için Özgürlük Meydanı'na gelmişlerdi. Etraflarına gülücükler saçarak "Savaş olmasın kimse ölmesin" diyorlardı. Yapılan petrol ve savaş pazarlıklarından habersizlerdi. Hiçbir çıkarları yoktu onların, sadece kendi yaşıtlarının, annelerinin ve babalarının ölmesini istemiyorlardı. Yani ölüme karşılardı. Onun için "Arkadaşlarımızı öldürmesinler" dediler. Yaşamın ne anlama geldiğinin bile farkında olmadan seslendiler kendilerinden onlarca yaş büyüklerine, tabi anlayana... Tiyatro gösterisi öncesinde, Özgürlük Meydanı'nda etrafına gülücükler saçan bir çocuk. Savaşa karşı olmanın anlamını bile bilmiyor belki, ama kimsenin ölmesini istemediği için o da arkadaşları gibi gelmiş "tiyatro oynamaya." Tarifini yaptığımız çocuk 5 yaşında ve ismi Meryem Çiçek. Meryem'e neden Özgürlük Meydanı'nda olduğunu sorduğumuzda şu yanıtı veriyor bize tertemiz yüreğiyle, "Savaş olmasını istemiyorum. Arkadaşlarım ölecek savaş çıkarsa. Onun için geldik. Herkes konuşarak anlaşabilir." Tüm çıplaklığıyla yapılan onca pazarlığın kirli yüzünü ortaya seriyor Meryem'in cümleleri, "Kimsenin ölmesini istemiyorum..." İbrahim Boyar 6 yaşında o da diğer arkadaşları gibi savaş olmasın diye gelmiş. Savaş çıkmasını istemediğini ifade eden İbrahim, "Savaşa karşı tiyatro yaptık. Ben arkadaşlarımla konuşarak anlaşabiliyorum." diyor gülümseyerek. Ve diğerleri... Yağmur, Ali, Emrah, Onurhan, Mustafa, Cuma, Bülent, Soner... Daha onlarcası. Hiçbiri savaş çıkmasını istemiyor. En masum yönüyle, kimsenin ölmesini istemedikleri için savaş olmasını istemiyorlar. "Arkadaşlarımız ölmesin" diyerek belki de en önemli mesajı veriyorlar, büyüklerine. Yaşları küçük ama yürekleri büyük onların... Mülteci kamplarında annelerinin kucağında açlıkta ölecek olan arkadaşlarının ölmesini engellemek için, daha doğmadan annesinin karnında ölecek olan arkadaşlarının ölmesini engellemek için, belki de evinin çatısına düşecek bombadan dolayı yaşamı tanımadan ölecek olan milyonlarca çocuğun sözcüleri onlar. Tek istekleri var "Savaş olmasın kimse ölmesin..."
Evrensel'i Takip Et