15 Ocak 2003 22:00

Silgi istedi hastanelik oldu!

Eğitimde dayağın önü kesilmiyor. Son olayda sınav öncesinde arkasına dönerek arkadaşından silgi istediği için öğretmeninin acımasız saldırısına maruz kalan Tepebağ Lisesi öğrencisi S.Y. (16) hastanelik oldu. Kendisi hakkında da daha önce öğrenci dövmekten soruşturma açılan Okul Müdürü Hamdi Özdemir ise olayı örtbas etmeye çalıştı.

'Babandır döver!' Tepebağ Lisesi 10 TM-C sınıfındaki S.Y. iki gün önce Beden Eğitimi öğretmeni Süleyman Saz tarafından feci şekilde dövüldü. Yediği dayaktan ötürü gözünde şişlik ve morarma oluşan 16 yaşındaki öğrenciye Adli Tıp Kurumu tarafından 10 günlük rapor verildi. Bu dayağın gerekçesi ise inanılmaz: S.Y'nin yazılı sınav başlamadan biraz önce arka sırada oturan arkadaşından silgi istemesi! Olayın ardından S.Y.'nin annesi Sevgi Yıldırım, dayakçı öğretmeni okulun yakınındaki Bankalar Polis Karakolu'na şikâyet etti. Ancak şikâyetini daha sonra geri çekti. Daha önce başka bir olayda öğrenci dövmekten ötürü hakkında soruşturma bulunan Okul Müdürü Hamdi Özdemir'in de S.Y'ye, "Kızım şikâyette bulunma. Ne olacak babandır, dayak atmış" dediği öğrenildi. Olayla ilgili görüştüğümüz S.Y., sudan bir gerekçeyle feci şekilde dövüldüğünü belirtti. Anne Sevgi Yıldırım ise olay günü kızıyla birlikte karakola şikâyete giderken, kimi öğretmenlerce, "Yazıktır etme, hocanın emekliliği dolmak üzere. Bir anlık öfkeyle olmuş işte" şeklinde ısrarlar üzerine şikâyetten vazgeçtiklerini söyledi. Yıldırım, polisin yine de olayı savcılığa intikal ettireceğini söylediğini belirtti.

Müdür inkâr etti Okul Müdürü Hamdi Özdemir ise, dayağı inkâr ederek, böyle bir olayın okulda yaşanmadığını iddia etti. Tepebağ Lisesi sık sık dayak olaylarıyla gündemde yer alıyor. Geçen yıl okul müdürü Hamdi Özdemir'den dayak yiyerek, hakarete uğrayan erkek öğrenci E.G, okulun çatısına çıkarak intihar girişiminde bulunmuştu. Yine müdür tarafından dövülen kız öğrenci N.Ö. de, iki gün rapor almıştı.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Her taşın altında o var Müvekkilini satarak, gurbetçi vatandaşların 250 milyon markı batıran Endüstri Holding'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin'i kurtardığı ortaya çıkan Avukat Şevket Can Özbay'ın geçmişinde aydınlatılamayan işler ve ilişkiler yer alıyor. Müvekkilinin Ertekin hakkındaki şikâyet dilekçesini holdingten aldığı 20 bin mark karşılığı, işkenceyle geri aldıran Özbay, '80 öncesinde yargılanan ülkücülerin avukatlığını yaparak ünlendi.

Yeni bir skandal Yakın dönem Türkiye tarihindeki karanlık isimlere avukatlık yaparak ünlenen MİT'çi avukat Can Özbay, bu sefer müvekkilini 'para karşılığı satıp işkence yaptırması ve yargıyı aldatmasıyla' gündemde. Dünkü Hürriyet gazetesinde "Ciyaklatarak imzayı attırdım" başlığıyla manşetten verilen haberde, Özbay'ın başrolünde oynadığı, cezaevi müdüründen gardiyanlara, Endüstri Holding'ten DGM'ye birçok oyuncusu olan bir skandal verildi. Buna göre, 1998 yılında Endüstri Holding'in Aksaray'daki savunma sanayi tesislerinde genel müdürlük yapan Murat Gümüş, zimmetine 200 bin dolar geçirdiği iddiasıyla işten atıldı. Gümüş, bir ay sonra Ertekin'in korumaları tarafından kaçırıldı ve iddiaya göre kendisine Konya-Adana karayolu üzerindeki Akmeraş Mermer Fabrikası'nda 20 gün işkence yapıldı. 20 günün sonunda Gümüş, polis baskınıyla kurtarıldı, fabrikayla ilgili bilgiler de verdi. Polisin fabrikaya yaptığı baskında 4 bin mermi ve çok sayıda silah bulundu.

'Ciyaklatarak' imzalattı Gümüş, olayın ardından gurbetçilerin 250 milyon markını batıran Endüstri Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin ve korumalarından davacı oldu. Ankara 1 No'lu DGM'de Ertekin ile birlikte 17 sanığın "Çete, çeteye yardım yataklık ve menfaat temin etmek için dağa adam kaldırmak" suçlarından yargılandığı davada Gümüş'ün avukatı, Şevket Can Özbay'dı. Endüstri Holding, Özbay ile temasa geçti ve pazarlığa oturdu; pazarlık gizli kamerayla da kaydedildi. Ertekin pazarlıkta Gümüş'ten alacağı dilekçeyle, Ertekin'i kurtaracağını açıkladı. Holding ile 'bir rakamda' anlaştı. Anlaşmanın ardından cezaevinde özel korumada olan Gümüş, 4 gardiyan tarafından mahkemeden bir gece önce Özbay ile görüşmeye indirtildi. Özbay kendi deyimiyle Gümüş'e, 'ciyaklatarak' yeni bir dilekçe yazdırdı. Gece 23.00'te imzalanan dilekçe, resmi kanaldan, Ulucanlar Cezaevi müdüründen geçerek sabahki mahkemeye yetiştirildi. Davanın sonucunda, Ertekin ve beraberindekiler "Çete suçunun unsurları oluşmadığı" gerekçesiyle beraat etti.

Özbay'ın geçmişi Bu yeni haber Şevket Can Özbay ismini bilenler için pek de şaşırtıcı değil aslında. Çünkü, Özbay'ın geçmişi de şaibeli ilişkilerle ve 'işlerle' dolu. En son Öcalan'ın yargılandığı davada şehit ve gazi ailelerinin avukatlığını yapan Özbay'ın müvekkilliğini yaptığı kişilerin isimleri Türkiye'nin aydınlatılmasına izin verilmeyen karanlık tarihinde yazılı. Kimler yok ki bu isimlerin arasında? TİP üyesi 7 öğrencinin, Ankara'nın Bahçelievler semtinde 8 Ekim 1978'de öldürülmesi ile ilgili davada yargılanan Mahmut Korkmaz ve Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı; ülkücü mafya babası Alaattin Çakıcı.

MİT üyesi 1980 darbesi öncesindeki birçok ülkücüye avukatlık yapan Özbay sadece savunduğu isimlerle değil, gerçekleştirdiği fiillerle de gündeme gelmişti. Özbay, yine 1980 öncesinde Mamak Cezaevi'ndeki ülkücülere silah sokarken yakalanmış ve bu nedenle yargılanmıştı. Sivas Katliamı davasında yargılananların avukatlığını da yapan Özbay, davada ünlü yazarımız Aziz Nesin'i "İblis" olarak nitelendirmekten kaçınmamıştı. Yanında bulunduğu isimlerle anılan Özbay hakkındaki en şaşırtıcı gerçek ise MİT üyesi olduğu. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Askeri Mahkemesi'nin 1972/89 sayılı dosyasının 134 dizi sırasında zamanın sıkıyönetim komutanı Semih Sancar tarafından imzalanan 12/6/1972 tarihli yazıya göre Can Özbay, "MİT tarafından hizmet verildiği için ismi saklı tutulan bir yurttaşımızdır."