22 Aralık 2002 22:00
Berivan doğmadan 'sanık' oldu!
GÜNÜN YAZILARI
Siirt Cumhuriyet Savcılığı, Siirt'te yaptığı bir konuşmada; "Eğer bir gün kızım olursa adını Berivan koyacağım" diyen yazar Cezmi Ersöz hakkında soruşturma başlattı. Soruşturmaya bir anlam veremediğini belirten Ersöz, "Uyum Yasaları kardan dolayı Siirt'e ulaşamadı herhalde" dedi.
Geçtiğimiz nisan ayında, Siirt Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenen bir panele konuşmacı olarak katılan ve yaptığı konuşmada, ağırlıklı olarak anadilde eğitim hakkına getirilen yasakları eleştiren yazar Cezmi Ersöz hakkında Siirt Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı.
Konuya ilişkin DİHA'ya bilgi veren Ersöz şunları söyledi: "Siirt'te yaptığım konuşmada ağırlıkla, anadilde eğitim hakkı ile ilgili imza toplayan, kampanya yapan üniversite öğrencilerine yönelik baskıları eleştirdim. Çünkü birçok öğrenci gözaltına alınmış, üniversiteden atılmış ve haklarında dava açılmıştı. Ben de dedim ki; 'Avrupa Birliği sürecinde, anadilde eğitim hakkı temel haklardan biridir.' Ayrıca insanlar çocuklarına verdikleri Berivan, Zozan, Ruken gibi isimlerden dolayı da soruşturmaya uğruyor, mahkemeye veriliyorlardı. Bunu eleştirdim. 'Çünkü insanlar çocuklarına kendi anadilerinde isim verme haklarına sahiptirler ve bu en büyük haktır' dedim. 'Kimse bu gelişmenin önünde duramaz' dedim. 'Artık çağdaş dünyada bu tip haklar en temel hak ve hürriyetlerin içine girer' dedim. Ve sembolik olarak da, 'Bir gün kızım olursa eğer, adını Berivan koyacağım' dedim. Olay bundan ibaret."
'Polis ifademi aldı' Yaptığı konuşmadan yaklaşık 5 ay sonra evine polisin geldiğini ve Siirt Cumhuriyet Savcılığı'nca kendisi hakkında soruşturma başlatıldığını belirterek, ifadesini aldığını belirten Ersöz, "Siirt Savcılığı'nca gönderilen yazıda 'Bir gün kızım olursa eğer adını Berivan koyacağım' cümlesi de yer alıyordu. Tabii ki tek bu cümleden dolayı başlatılmamış soruşturma, anadilde eğitim hakkı ve Kürtçe meselesine ilişkin yaptığım yorumlara da değiniliyordu. Ben de, ifademi almak için gelen polis de olaya şaşırdık. Hatta polisle bu konuyla ilgili biraz sohbet ettik. Dedim ki 'Berivan diye bir dizi var, Sibel Can'ın dizisi. Yani bununla mı uğraşıyorsunuz, size de yazık bana da yazık. Memleketin uğraşacak başka konusu mu kalmadı?' O da güldü bu duruma. Daha sonra ifademi alıp gitti polisler. Şimdi Siirt Savcılığı'nın o ifadeye göre yapacağı hareketi bekliyorum. Gerekli görürlerse dava açacaklar, görmezlerse açmayacaklar" diye konuştu.
Zihinsel terördür Yasaklardan dolayı birçok insanın hâlâ acı çektiğine dikkat çeken Ersöz, insanların anadillerinin yasaklanmasının zihinsel bir terör olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bu tür durumlar bize konu kaynağı oluyor, mizah kaynağı oluyor, gülüyoruz yani. Trajikomik bir durum. Beni bundan dolayı içeri atacak halleri yok. Ben burada gülüyorum, ama orada insanlar ağlıyor halen. Oradaki insanlara, 'Kızına neden bu ismi koydun, oğluna neden bu adı verdin' diye kızıp canlarını acıtıyorlar. Keşke bunlara hep beraber gülebilsek. Ama birilerinin canı acıyor, birilerinin keyfi kaçıyor. Birileri halen kendilerini aşağılanmış hissediyor. Bence dil yasağı, insanlara yapılan en büyük baskılardan biridir. İnsanlara anadillerini yasaklamak o insanların dünyalarını yasaklamaktır, düşlerini yasaklamaktır. Varlık nedenlerini yasaklamaktır ve zihinsel bir terördür. Kimsenin, insanların ana dillerinde eğitim yapmasına, konuşmasına ve kendi kültürünü geliştirmesine karşı çıkmaya hakkı yok. Bu dünyada komik kaçıyor böyle şeyler." Düzenlenen uyum yasalarıyla birlikte Kürtçe eğitim talebinde bulunanların tek tek yargılandıkları davalardan beraat ettiğini hatırlatan Ersöz, böylesi bir süreçte kendisi hakkında böyle bir soruşturmanın başlatılmış olmasına bir anlam veremediğini de belirtti. Ersöz, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: "Henüz uyum yasaları Siirt'e ulaşmamış demek ki. Herhalde kardan dolayı yollar kapalı, yada bir yol problemi var. Yolların açılmasını, baharın gelmesini ve yasaların oraya ulaşmasını umut ediyorum. Temmenim bu."
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'ABD kuklası hükümet istemiyoruz' Adana'da ABD emperyalizmi ve Adana'daki "Savaşa Hayır" mitinginin yasaklanması kitlesel olarak protesto edildi. Dün saat 12.00'de Uğur Mumcu Alanı'nda toplanan 500'e yakın işçi, emekçi ve genç, "ABD kuklası hükümet istemiyoruz" dedi. Adana Savaş Karşıtı Platform bileşenlerinden EMEP, ÖDP, TKP, Halkevi üyeleri ve dergi çevreleri, basın açıklamasının yapılacağı alana toplu halde yürüyerek geldi. Burada Platform adına basın açıklamasını okuyan Haber-Sen Şube Yöneticisi Yasin Aytaç, Adana'da yapılmak istenen "Savaşa Hayır" mitingine Valilikçe, bölgenin hassasiyeti, İncirlik Üssü, ABD Konsolosluğu gibi nedenlerle izin verilmediğini hatırlatarak, bu ertelemenin insanlık değerlerinin geriye atılması anlamına geldiğini ifade etti. Valiliğin İncirlik Üssü'nün savaş üssü, ABD Konsolosluğu'nun ise savaş elçiliği olacağını görmek istemediğini belirten Aytaç, ABD'nin kendinden olmayanları imha etme, yeni egemenlik alanları yaratma, petrol ve silah tekellerini besleme gibi emellerinin tüm dünya halkları tarafından görülmesine ve Türkiye halkının yüzde 95'inin savaşa karşı olmasına rağmen "Neden Türk ordusu teyakkuzda?" diye sordu. "Bu savaş bizim değil, üs olmayacağız" diyerek açıklamayı sürdüren Aytaç, Türkiye hükümetinin savaşa girmeye hazırlandığına dikkat çekerek kendi politakalarını dayatan ABD'nin eşkıyalık yaptığını söyledi. Eşkıyalığa karşı çıkmanın insanlık görevi olduğunu belirten Aytaç, Taliban, Ladin gibi Saddam'ın da ABD'nin yarattığı zincir halkalarından olduğuna dikkat çekerek ABD'nin kimseye insan hakları ve demokrasi dersi vermeye hakkı olmadığını söyledi ABD'nin desteklediği Ortadoğu yönetimlerinin hiçbirinin demokratik olmadığını vurgulayan Aytaç, katilamlarını yaşandığı Filistin'de de ABD'nin İsrail'e karşı tutumunun ortada olduğunu söyledi.
İncirlik Üssü kapatılsın Aytaç, "Bizler, ABD'nin bir uydusu ya da sömürge valisi gibi davranan bir siyasi iktidarın bizim adımıza savaş kararı almasını reddediyoruz. Bu ülkenin gerçek yurtseverleri ve antiemperyalistleri olarak kendi yurdumuza ve irademize sahip çıkıyor, halkların kardeşliği temelinde bölge ve dünya barışı için bu savaşa karşı birleşelim diyoruz" dedi. Savaş karşıtı dövizlerin açıldığı eylemde sık sık "ABD askeri olmayacağız", "İncirlik Üssü kapatılsın", "ABD kuklası iktidar istemiyoruz", "Irak halkı yalnız değildir", "Kahrolsun ABD emperyalzmi", "Savaşa hayır, yoksulluğa son", "Yeni Halepçeler istemiyoruz" sloganları atıldı. Ardından, Valiliğin miting yasaklama kararını protesto içerikli açıklama İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık'a fakslandı. Adana Savaşa Karşı Platformu'nda 57 kitle örgütünün ismi bulunmasına rağmen basın açıklamasına sadece EMEP, TKP, ÖDP, TÜMTİS, Halkevleri, İHD, Atılım, EKB ve ÇÜ Öğrenci Koordinasyonu'nun katıldığı görüldü. KESK ise temsili düzeyde açıklama da yer aldı.
İzmir'de Blok eylemi DEHAP, EMEP, HADEP ve SDP'nin oluşturduğu Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu'nun dün Konak Meydanı'nda yaptığı ve yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklamasında, 3 Kasım seçimleri sonunda işbaşına gelen AKP Hükümeti'nin uygulamaları eleştirildi. Blok adına açıklama yapan DEHAP İl Başkanı Av. Celal Temel, bugüne kadarki uygulamalarıyla AKP Hükümeti'nin, 57. Hükümeti de aratan, halka karşı bir savaş hükümeti kimliği ile cilası en çabuk dökülen Hükümet görünümünde olduğunu belirtti. Temel, AKP lideri Erdoğan'ın Avrupa'da demokrasi pazarlığı yaparken ABD'de ise Irak savaşı için para pazarlığı yaptığını söyledi. Kürt sorunun çözümüne yönelik hiçbir adım atılmadığını, F Tipi cezaevlerinde tecrit uygulamasının, kaybedilen 103 cana rağmen sürdüğünü, sürdürülen IMF ve özelleştirme politikalarına bağlı olarak işverenlerin isteklerine göre yapılan düzenlemeler sonucu binlerce işçinin işsiz kaldığını belirten Temel, bunların insanca yaşam koşullarına ters düştüğünü ifade etti. Temel, Emek Barış Demokrasi Bloğu olarak, bölge halklarının savaşa sürüklenmesini önlemek, cezaevlerinde yeni ölümlere tecrit ve izolasyona son vermek,demokratik hakların kullanımının önündeki engelleri kaldırmak, çalışma yaşamını emekçiler lehine yeniden düzenlemek için emekten, barıştan ve özgürlükten yana olanları biraraya gelmeye güçlerini birleştirmeye çağırdıklarını ifade etti. "Savaşa hayır" pankartının taşındığı eylemde, "ABD askeri olmayacağız", "Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük", "Savaşa değil emekçiye bütçe" sloganları atıldı. HADEP ve DEHAP üyeleri, Öcalan'a uygulanan tecridi de sloganlarla protesto etti. İHD İzmir Şubesi de eyleme destek verdi.
'Polis ifademi aldı' Yaptığı konuşmadan yaklaşık 5 ay sonra evine polisin geldiğini ve Siirt Cumhuriyet Savcılığı'nca kendisi hakkında soruşturma başlatıldığını belirterek, ifadesini aldığını belirten Ersöz, "Siirt Savcılığı'nca gönderilen yazıda 'Bir gün kızım olursa eğer adını Berivan koyacağım' cümlesi de yer alıyordu. Tabii ki tek bu cümleden dolayı başlatılmamış soruşturma, anadilde eğitim hakkı ve Kürtçe meselesine ilişkin yaptığım yorumlara da değiniliyordu. Ben de, ifademi almak için gelen polis de olaya şaşırdık. Hatta polisle bu konuyla ilgili biraz sohbet ettik. Dedim ki 'Berivan diye bir dizi var, Sibel Can'ın dizisi. Yani bununla mı uğraşıyorsunuz, size de yazık bana da yazık. Memleketin uğraşacak başka konusu mu kalmadı?' O da güldü bu duruma. Daha sonra ifademi alıp gitti polisler. Şimdi Siirt Savcılığı'nın o ifadeye göre yapacağı hareketi bekliyorum. Gerekli görürlerse dava açacaklar, görmezlerse açmayacaklar" diye konuştu.
Zihinsel terördür Yasaklardan dolayı birçok insanın hâlâ acı çektiğine dikkat çeken Ersöz, insanların anadillerinin yasaklanmasının zihinsel bir terör olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bu tür durumlar bize konu kaynağı oluyor, mizah kaynağı oluyor, gülüyoruz yani. Trajikomik bir durum. Beni bundan dolayı içeri atacak halleri yok. Ben burada gülüyorum, ama orada insanlar ağlıyor halen. Oradaki insanlara, 'Kızına neden bu ismi koydun, oğluna neden bu adı verdin' diye kızıp canlarını acıtıyorlar. Keşke bunlara hep beraber gülebilsek. Ama birilerinin canı acıyor, birilerinin keyfi kaçıyor. Birileri halen kendilerini aşağılanmış hissediyor. Bence dil yasağı, insanlara yapılan en büyük baskılardan biridir. İnsanlara anadillerini yasaklamak o insanların dünyalarını yasaklamaktır, düşlerini yasaklamaktır. Varlık nedenlerini yasaklamaktır ve zihinsel bir terördür. Kimsenin, insanların ana dillerinde eğitim yapmasına, konuşmasına ve kendi kültürünü geliştirmesine karşı çıkmaya hakkı yok. Bu dünyada komik kaçıyor böyle şeyler." Düzenlenen uyum yasalarıyla birlikte Kürtçe eğitim talebinde bulunanların tek tek yargılandıkları davalardan beraat ettiğini hatırlatan Ersöz, böylesi bir süreçte kendisi hakkında böyle bir soruşturmanın başlatılmış olmasına bir anlam veremediğini de belirtti. Ersöz, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: "Henüz uyum yasaları Siirt'e ulaşmamış demek ki. Herhalde kardan dolayı yollar kapalı, yada bir yol problemi var. Yolların açılmasını, baharın gelmesini ve yasaların oraya ulaşmasını umut ediyorum. Temmenim bu."
src=/resim/b1.gif width=5>



'ABD kuklası hükümet istemiyoruz' Adana'da ABD emperyalizmi ve Adana'daki "Savaşa Hayır" mitinginin yasaklanması kitlesel olarak protesto edildi. Dün saat 12.00'de Uğur Mumcu Alanı'nda toplanan 500'e yakın işçi, emekçi ve genç, "ABD kuklası hükümet istemiyoruz" dedi. Adana Savaş Karşıtı Platform bileşenlerinden EMEP, ÖDP, TKP, Halkevi üyeleri ve dergi çevreleri, basın açıklamasının yapılacağı alana toplu halde yürüyerek geldi. Burada Platform adına basın açıklamasını okuyan Haber-Sen Şube Yöneticisi Yasin Aytaç, Adana'da yapılmak istenen "Savaşa Hayır" mitingine Valilikçe, bölgenin hassasiyeti, İncirlik Üssü, ABD Konsolosluğu gibi nedenlerle izin verilmediğini hatırlatarak, bu ertelemenin insanlık değerlerinin geriye atılması anlamına geldiğini ifade etti. Valiliğin İncirlik Üssü'nün savaş üssü, ABD Konsolosluğu'nun ise savaş elçiliği olacağını görmek istemediğini belirten Aytaç, ABD'nin kendinden olmayanları imha etme, yeni egemenlik alanları yaratma, petrol ve silah tekellerini besleme gibi emellerinin tüm dünya halkları tarafından görülmesine ve Türkiye halkının yüzde 95'inin savaşa karşı olmasına rağmen "Neden Türk ordusu teyakkuzda?" diye sordu. "Bu savaş bizim değil, üs olmayacağız" diyerek açıklamayı sürdüren Aytaç, Türkiye hükümetinin savaşa girmeye hazırlandığına dikkat çekerek kendi politakalarını dayatan ABD'nin eşkıyalık yaptığını söyledi. Eşkıyalığa karşı çıkmanın insanlık görevi olduğunu belirten Aytaç, Taliban, Ladin gibi Saddam'ın da ABD'nin yarattığı zincir halkalarından olduğuna dikkat çekerek ABD'nin kimseye insan hakları ve demokrasi dersi vermeye hakkı olmadığını söyledi ABD'nin desteklediği Ortadoğu yönetimlerinin hiçbirinin demokratik olmadığını vurgulayan Aytaç, katilamlarını yaşandığı Filistin'de de ABD'nin İsrail'e karşı tutumunun ortada olduğunu söyledi.
İncirlik Üssü kapatılsın Aytaç, "Bizler, ABD'nin bir uydusu ya da sömürge valisi gibi davranan bir siyasi iktidarın bizim adımıza savaş kararı almasını reddediyoruz. Bu ülkenin gerçek yurtseverleri ve antiemperyalistleri olarak kendi yurdumuza ve irademize sahip çıkıyor, halkların kardeşliği temelinde bölge ve dünya barışı için bu savaşa karşı birleşelim diyoruz" dedi. Savaş karşıtı dövizlerin açıldığı eylemde sık sık "ABD askeri olmayacağız", "İncirlik Üssü kapatılsın", "ABD kuklası iktidar istemiyoruz", "Irak halkı yalnız değildir", "Kahrolsun ABD emperyalzmi", "Savaşa hayır, yoksulluğa son", "Yeni Halepçeler istemiyoruz" sloganları atıldı. Ardından, Valiliğin miting yasaklama kararını protesto içerikli açıklama İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık'a fakslandı. Adana Savaşa Karşı Platformu'nda 57 kitle örgütünün ismi bulunmasına rağmen basın açıklamasına sadece EMEP, TKP, ÖDP, TÜMTİS, Halkevleri, İHD, Atılım, EKB ve ÇÜ Öğrenci Koordinasyonu'nun katıldığı görüldü. KESK ise temsili düzeyde açıklama da yer aldı.
İzmir'de Blok eylemi DEHAP, EMEP, HADEP ve SDP'nin oluşturduğu Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu'nun dün Konak Meydanı'nda yaptığı ve yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklamasında, 3 Kasım seçimleri sonunda işbaşına gelen AKP Hükümeti'nin uygulamaları eleştirildi. Blok adına açıklama yapan DEHAP İl Başkanı Av. Celal Temel, bugüne kadarki uygulamalarıyla AKP Hükümeti'nin, 57. Hükümeti de aratan, halka karşı bir savaş hükümeti kimliği ile cilası en çabuk dökülen Hükümet görünümünde olduğunu belirtti. Temel, AKP lideri Erdoğan'ın Avrupa'da demokrasi pazarlığı yaparken ABD'de ise Irak savaşı için para pazarlığı yaptığını söyledi. Kürt sorunun çözümüne yönelik hiçbir adım atılmadığını, F Tipi cezaevlerinde tecrit uygulamasının, kaybedilen 103 cana rağmen sürdüğünü, sürdürülen IMF ve özelleştirme politikalarına bağlı olarak işverenlerin isteklerine göre yapılan düzenlemeler sonucu binlerce işçinin işsiz kaldığını belirten Temel, bunların insanca yaşam koşullarına ters düştüğünü ifade etti. Temel, Emek Barış Demokrasi Bloğu olarak, bölge halklarının savaşa sürüklenmesini önlemek, cezaevlerinde yeni ölümlere tecrit ve izolasyona son vermek,demokratik hakların kullanımının önündeki engelleri kaldırmak, çalışma yaşamını emekçiler lehine yeniden düzenlemek için emekten, barıştan ve özgürlükten yana olanları biraraya gelmeye güçlerini birleştirmeye çağırdıklarını ifade etti. "Savaşa hayır" pankartının taşındığı eylemde, "ABD askeri olmayacağız", "Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük", "Savaşa değil emekçiye bütçe" sloganları atıldı. HADEP ve DEHAP üyeleri, Öcalan'a uygulanan tecridi de sloganlarla protesto etti. İHD İzmir Şubesi de eyleme destek verdi.
Evrensel'i Takip Et