12 Ağustos 2002 21:00
PAŞABAHÇE DERSLERİ
İşçileri böldüler
Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahip olan 67 yıllık Paşabahçe Şişecam Fabrikası'nın kapatılmasından sonra sendika içi tartışmalar yoğunlaştı. Direnişin başarısızlıkla sonuçlanması, Şişecam işçileri arasındaki bölünmüşlüğü ve sendika içi çıkar çatışmalarını su yüzüne çıkardı.
"Sorumlu sendikacılık" diye nitelendirilen uzlaşmacı ve işbirlikçi yaklaşım nedeniyle, özellikle son birkaç sözleşme döneminde işçilerinin kazanımlarının geriye gitmesine neden olmuştu. Sendika üretimin daraltılmasına, işçi atılmasına, zorunlu emekliliğe, sıfır zamma boyun eğmiş; buna rağmen, patronun dayatmalarının ardı arkası kesilmemişti.
Greve çıkmamışlardı 1989 yılında 3500 olan işçi sayısı, 1991'de 2700'e inmiş, en son 870 işçi kalmıştı. Geçen sözleşme döneminde bütün Şişecam işçileri greve çıkarken, Paşabahçe Şişecam işçileri iş güvencesi karşılığında iki yıl sıfır zammı kabul ederek çalışmaya devam etmişlerdi. Bu durum diğer Şişecam işletmelerinde çalışan işçilerin Paşabahçe işçilerine "grev kırıcı" gözüyle bakmalarına ve direnişi sahiplenmemelerine neden oldu. Paşabahçe Şişecam işçileri kendi aralarında da bölünmüştü. Son yapılan Şube Genel Kurulu'nda iki aday ve bunları destekleyen genel merkez yöneticileri arasında tercih yapmaya zorlanmışlardı. İşçilerin tercihlerinde, yatay geçişlerde sendika yöneticilerinin kullanacaklarını düşündükleri "tasarruf hakkı" da etkili oldu.
Gruplaşma ayyuka çıktı Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Bağçeci ile Genel Başkanvekili Ahmet Okuyan çevresindeki bu kamplaşma direniş sırasında da yaşandı. Ahmet Okuyan, sendika genel merkezine Paşabahçe Şişecam'dan geldi ve düne kadar Şube Başkanı Gençali Özdemir'le birlikte hareket ediyordu. Sendika genel merkezinde iki dönem görev yaptıktan sonra Özdemir'in genel merkeze getirileceği taahhüdünde bulunan Ahmet Okuyan, bu sözünü tutmayınca, Gençali Özdemir'in son şube seçimlerinde Bahçeci'yle hareket ettiği söyleniyor. Ahmet Okuyan'ın ekibinin şube seçimlerini 10 oyla kaybetmesinin ardından sendikada, özellikle de Paşabahçe de çekişmeler, gruplaşmalar, adam kayırmalar ayukka çıktı. Bağçeci, işverenle yürütülen pazarlıklarda da bu kez Şube Başkanı Gençali Özdemir'le de ters düştü. Fabrikanın kapatılmasının Okuyan ve ekibinin tasfiye edilmesi açısından Bağçeci'nin işine geldiği ifade edilirken, kapatmadan en çok etkilenecek olan şube yönetiminin diğer fabrikalarda üretimin durdurulması isteklerine kulak asılmadı. İpler Türk-İş'in eline geçtikten sonra ise yapacak pek fazla bir şey kalmamıştı!
Çanak tutuldu Pazarlıkların fabrikanın kapanmasıyla sonuçlanmasından Bağçeci'yi sorumlu tutan Okuyan ve ekibinin, bazı mahallelerden yapılacak yürüyüşleri engellemeye çalıştıkları hatta engelledikleri biliniyor. Bağçeci ise Paşabahçe Şişecam'daki gelişmelerden sorumlu tuttuğu Okuyan ve ekibini işverenle işbirliği yapmakla suçladı. Kararın ardından sendika şubesini basarak tabelasını söküp çöpe atan öfkeli işçiler ise, her iki tarafa da kızıyor, tepkilerini şöyle ifade ediyorlardı: "Neyin karşılığında satıldık?", "Genel merkez bitirdi, işverene çanak tutuldu", "Kapatılma nedeni Kristal-İş", "8 tane fırın, 30 hat vardı. 4 fırın, 7 hat kaldı", "Bu süreç 96'da başladı, Ahmet Okuyan ekibi sayısını düşürdü, grevi kırdı, işçileri böldü, birliği engelledi, her yere oynuyor"...
İşçi inisiyatifi yoktu Şişecam bünyesinde ve Paşabahçe Şişecam'da çalışan işçiler arasındaki bu bölünmüşlük elbette patronlardan başka kimsenin işine yaramadı. Patronlar, Kristal-İş'in tutumunun da yardımıyla, bu sürece son noktayı koymayı başardılar. Yaşananlar bir tek Mustafa Bağçeci ve Ahmet Okuyan'ın tutumuyla açıklanamaz elbette. Şişecam işçisi kendisine yakışan şekilde 18 gün boyunca evi olarak gördüğü fabrikasının kapatılmasına karşı direndi. Ancak direnişi, iç örgütlülüğündeki zayıflığı ve sendika genel merkezindeki bölünmüşlüğün yarattığı tahribatları aşamadı. Tabanda gerekli örgütlülüğün ve inisiyatifin olmaması, çözümün, sendikal bürokrasiye bırakılması sonucunu doğurdu.
22 Temmuz'dan önce Sendikanın çözümü ise en başından belliydi. Kristal-İş Genel Başkanı Mustafa Bağçeci'nin 2 Ağustos'ta yaptığı açıklama işçi iradesini hiçe sayan pazarlıkların yapıldığını, sendikanın kapatmaya razı olduğunu gösteriyordu. Bağçeci açıklamasında, "gerek Paşabahçe'de, gerekse diğer işletmelerde örnekleri olan yatay geçişler, gönüllü emeklilik gibi işçinin mağduriyetini giderici çözümleri müzakere etmeye hazır olduklarını, bunu 22 Temmuz öncesinde yaptıkları görüşmelerde de işverene bildirdiklerini" söylemişti.
Şubeler: Talimatlara uyduk Kristal-İş Mersin Şube Başkanı Fehmi Sandallı: Hukuki boyutu dışında bir şey yapamadık. Genel merkezle bağlantı içinde gerekeni yaptık. İşi yavaşlattık, üretimi durdurma lüksümüz yok. Son yıllarda sürekli kan kaybettik. Mersin'e 250 kişi nakledilecek. Bir veya iki kişi hiç önemli değil, hiç kimsenin işten atılmasını kabul etmeyiz, izin vermeyiz de. Buradaki 1500 kişinin sorunu bu. Paşabahçe'de sendika düzeyinde yaşananlar hakkında beyan verme şansım yok. 6 yıldır görev yapıyorum, sendikada herhangi bir olumsuz yapı görmedim. Mustafa Başkan çalışanların içinde olan, buralara kadar gelip işçilerle sohbet eden, çay içen biri. Önemli olan diyalog, paylaşım. 870 işçi aynı düşünüyordur. 67 yıllık fabrika kapandı, oradan çıktık, kolay mesele değil. Kristal-İş Gebze Şube Başkanı Mustafa Usta: Şubeler olarak talimatları genel merkezden aldık, ona uygun hareket ettik. Genel merkezden ayrı düşünmüyoruz. Fabrikanın zarar ettiği doğru değil, hükümet kapattı. Bir tarih yok olmuştur. Tabelanın indirilmesini tasvip etmiyorum, kırıp dökmek doğru değil, kimsenin satıldığı yok. Sorunlar aile içinde çözülür. Bu yasalarla ne yapılır?
Salih Kılıç: Her şey söylenebilir Direnişin boşa gitmediğini, 700 işçinin iş akdinin sürdüğünü söyleyen Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç, fabrikanın kapatılmasını içlerine sindiremediklerini söyledi. Kılıç, fabrikanın kapatılma nedeni olarak şunları söyledi: "Şişecam yönetiminin, eksiklikleri, üretimde yeni atılımlar yapmaması, teknolojide değişikliklere gitmemesidir." Türk-İş'in direnişe yeterli desteği vermediği eleştirilerini de kabul etmeyen Kılıç, "Her şey söylenebilir. Böyle bir atmosferde herkesin değer yargısı farklıdır. Herkesin görüşüne saygı duyarız" diye konuştu.
MUSTAFA BAĞÇECİ: İŞVERENLE İŞBİRLİĞİ KAPATTIRDI Kristal-İş Genel Başkanı Mustafa Bağçeci, sendikal politikalarda hata yapmadıklarını savunurken, sendika genel merkezinde bölünmüşlüğün olduğunu kabul etti. Fabrikanın kapatılmasına her zaman karşı olduklarını söyleyen Bağçeci, "İşverenle işbirliği fabrikayı kapattırdı" dedi. Bağçeci, genel merkezdeki bölünmüşlüğü şu sözlerle anlattı: "Politikalarımızı hayata geçiremedik. 10 yıldır mücadele dolu bir yer kapatılmak isteniyordu. Sorun sendika merkezindeki ikiye bölünmüşlükten kaynaklanıyor. Sendika içi çekişme belirleyici oluyor. Geçen ağustosta şalter indirileceği yerde grevi ertelediler. Paşabahçe niye greve çıkmadı? Tam bir sahiplenme olmadı. İş, birilerinin tekeline girdi, müdahil olmamak bir eksiklik. Bir kişinin tekelinde 3200 işçi 870'e düştü. Başkanlar Kurulu'nun düşünceleri dikkate alınmadı." Bölünmüşlük nedeniyle iki listenin yarıştığı Kristal-İş Paşabahçe Şube Kongresi sonrasında hedef gösterildiğini belirten Bağçeci, protokolü de bu bölünmüşlüğün önüne geçmek için imzaladıklarını söyledi. Paşabahçe direnişi boyunca desteğe gelen çeşitli örgütlere, kitle örgütlerine ve basına karşı tepki yaratıldığını ifade eden Bağçeci, "Bundan sonra temsilciler meclisi toplanacak. Kesinlikle sendika içi problemlere yumaşak davranılmayacak" diye konuştu.
AHMET OKUYAN: PROTOKOLDE İMZASI OLANLARA SORUN Paşabahçe direnişi nedeniyle kendisine ve sendikaya yönelik yapılan eleştirileri yanıtlayan Kristal-İş Genel Başkanvekili Ahmet Okuyan, sendikanın "Ne Okuyan, ne Bağçeci, ne de sendikadaki beş kişiden ibaret" olmadığını söyledi. Paşabahçe işçisinin kendi evleri olan sendikayı basmalarının mantıklı olmadığını söyleyen Okuyan, "Dört dörtlük değiliz, eleştirebilirler, bu doğal" dedi. Eleştirilerin demokrasinin bir parçası olduğunu belirten Okuyan, protokol ile ilgili yapılan tartışmaların, protokolün altında imzası olanlara sorulması gerektiğini ifade etti. 15 yıldır profesyonel sendikacılık yaptığını söyleyen Okuyan, "Sendikacılığın babadan oğula gitmeyeceğine inanıyorum. 55 yaşındayım, 25 yaşında genç dinamik insanlar var. Sendikada da nöbet değişimi olur" şeklinde konuştu. Okuyan, "Temsil ettiğim sınıfa ihanet etmedim. İnadına tabanın söz ve karar sahibi olmasını temsil ettim" dedi. Herkesin düşüncesini söyleyebileceğini belirten Okuyan, "Sendika içi demokrasi dibine kadar çalışıyor" diyerek, Kristal-İş'te ikinci ilkenin kuyrukçuluk yapmadan tabanın söz ve karar sahibi olması olduğunu kaydetti. Kristal-İş'in bu iki ilkesini son derece önemsediklerini belirten Okuyan, Paşabahçe mücadelesinin küçümsenmemesi gerektiğini söyledi.
Greve çıkmamışlardı 1989 yılında 3500 olan işçi sayısı, 1991'de 2700'e inmiş, en son 870 işçi kalmıştı. Geçen sözleşme döneminde bütün Şişecam işçileri greve çıkarken, Paşabahçe Şişecam işçileri iş güvencesi karşılığında iki yıl sıfır zammı kabul ederek çalışmaya devam etmişlerdi. Bu durum diğer Şişecam işletmelerinde çalışan işçilerin Paşabahçe işçilerine "grev kırıcı" gözüyle bakmalarına ve direnişi sahiplenmemelerine neden oldu. Paşabahçe Şişecam işçileri kendi aralarında da bölünmüştü. Son yapılan Şube Genel Kurulu'nda iki aday ve bunları destekleyen genel merkez yöneticileri arasında tercih yapmaya zorlanmışlardı. İşçilerin tercihlerinde, yatay geçişlerde sendika yöneticilerinin kullanacaklarını düşündükleri "tasarruf hakkı" da etkili oldu.
Gruplaşma ayyuka çıktı Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Bağçeci ile Genel Başkanvekili Ahmet Okuyan çevresindeki bu kamplaşma direniş sırasında da yaşandı. Ahmet Okuyan, sendika genel merkezine Paşabahçe Şişecam'dan geldi ve düne kadar Şube Başkanı Gençali Özdemir'le birlikte hareket ediyordu. Sendika genel merkezinde iki dönem görev yaptıktan sonra Özdemir'in genel merkeze getirileceği taahhüdünde bulunan Ahmet Okuyan, bu sözünü tutmayınca, Gençali Özdemir'in son şube seçimlerinde Bahçeci'yle hareket ettiği söyleniyor. Ahmet Okuyan'ın ekibinin şube seçimlerini 10 oyla kaybetmesinin ardından sendikada, özellikle de Paşabahçe de çekişmeler, gruplaşmalar, adam kayırmalar ayukka çıktı. Bağçeci, işverenle yürütülen pazarlıklarda da bu kez Şube Başkanı Gençali Özdemir'le de ters düştü. Fabrikanın kapatılmasının Okuyan ve ekibinin tasfiye edilmesi açısından Bağçeci'nin işine geldiği ifade edilirken, kapatmadan en çok etkilenecek olan şube yönetiminin diğer fabrikalarda üretimin durdurulması isteklerine kulak asılmadı. İpler Türk-İş'in eline geçtikten sonra ise yapacak pek fazla bir şey kalmamıştı!
Çanak tutuldu Pazarlıkların fabrikanın kapanmasıyla sonuçlanmasından Bağçeci'yi sorumlu tutan Okuyan ve ekibinin, bazı mahallelerden yapılacak yürüyüşleri engellemeye çalıştıkları hatta engelledikleri biliniyor. Bağçeci ise Paşabahçe Şişecam'daki gelişmelerden sorumlu tuttuğu Okuyan ve ekibini işverenle işbirliği yapmakla suçladı. Kararın ardından sendika şubesini basarak tabelasını söküp çöpe atan öfkeli işçiler ise, her iki tarafa da kızıyor, tepkilerini şöyle ifade ediyorlardı: "Neyin karşılığında satıldık?", "Genel merkez bitirdi, işverene çanak tutuldu", "Kapatılma nedeni Kristal-İş", "8 tane fırın, 30 hat vardı. 4 fırın, 7 hat kaldı", "Bu süreç 96'da başladı, Ahmet Okuyan ekibi sayısını düşürdü, grevi kırdı, işçileri böldü, birliği engelledi, her yere oynuyor"...
İşçi inisiyatifi yoktu Şişecam bünyesinde ve Paşabahçe Şişecam'da çalışan işçiler arasındaki bu bölünmüşlük elbette patronlardan başka kimsenin işine yaramadı. Patronlar, Kristal-İş'in tutumunun da yardımıyla, bu sürece son noktayı koymayı başardılar. Yaşananlar bir tek Mustafa Bağçeci ve Ahmet Okuyan'ın tutumuyla açıklanamaz elbette. Şişecam işçisi kendisine yakışan şekilde 18 gün boyunca evi olarak gördüğü fabrikasının kapatılmasına karşı direndi. Ancak direnişi, iç örgütlülüğündeki zayıflığı ve sendika genel merkezindeki bölünmüşlüğün yarattığı tahribatları aşamadı. Tabanda gerekli örgütlülüğün ve inisiyatifin olmaması, çözümün, sendikal bürokrasiye bırakılması sonucunu doğurdu.
22 Temmuz'dan önce Sendikanın çözümü ise en başından belliydi. Kristal-İş Genel Başkanı Mustafa Bağçeci'nin 2 Ağustos'ta yaptığı açıklama işçi iradesini hiçe sayan pazarlıkların yapıldığını, sendikanın kapatmaya razı olduğunu gösteriyordu. Bağçeci açıklamasında, "gerek Paşabahçe'de, gerekse diğer işletmelerde örnekleri olan yatay geçişler, gönüllü emeklilik gibi işçinin mağduriyetini giderici çözümleri müzakere etmeye hazır olduklarını, bunu 22 Temmuz öncesinde yaptıkları görüşmelerde de işverene bildirdiklerini" söylemişti.
Şubeler: Talimatlara uyduk Kristal-İş Mersin Şube Başkanı Fehmi Sandallı: Hukuki boyutu dışında bir şey yapamadık. Genel merkezle bağlantı içinde gerekeni yaptık. İşi yavaşlattık, üretimi durdurma lüksümüz yok. Son yıllarda sürekli kan kaybettik. Mersin'e 250 kişi nakledilecek. Bir veya iki kişi hiç önemli değil, hiç kimsenin işten atılmasını kabul etmeyiz, izin vermeyiz de. Buradaki 1500 kişinin sorunu bu. Paşabahçe'de sendika düzeyinde yaşananlar hakkında beyan verme şansım yok. 6 yıldır görev yapıyorum, sendikada herhangi bir olumsuz yapı görmedim. Mustafa Başkan çalışanların içinde olan, buralara kadar gelip işçilerle sohbet eden, çay içen biri. Önemli olan diyalog, paylaşım. 870 işçi aynı düşünüyordur. 67 yıllık fabrika kapandı, oradan çıktık, kolay mesele değil. Kristal-İş Gebze Şube Başkanı Mustafa Usta: Şubeler olarak talimatları genel merkezden aldık, ona uygun hareket ettik. Genel merkezden ayrı düşünmüyoruz. Fabrikanın zarar ettiği doğru değil, hükümet kapattı. Bir tarih yok olmuştur. Tabelanın indirilmesini tasvip etmiyorum, kırıp dökmek doğru değil, kimsenin satıldığı yok. Sorunlar aile içinde çözülür. Bu yasalarla ne yapılır?
Salih Kılıç: Her şey söylenebilir Direnişin boşa gitmediğini, 700 işçinin iş akdinin sürdüğünü söyleyen Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Salih Kılıç, fabrikanın kapatılmasını içlerine sindiremediklerini söyledi. Kılıç, fabrikanın kapatılma nedeni olarak şunları söyledi: "Şişecam yönetiminin, eksiklikleri, üretimde yeni atılımlar yapmaması, teknolojide değişikliklere gitmemesidir." Türk-İş'in direnişe yeterli desteği vermediği eleştirilerini de kabul etmeyen Kılıç, "Her şey söylenebilir. Böyle bir atmosferde herkesin değer yargısı farklıdır. Herkesin görüşüne saygı duyarız" diye konuştu.
MUSTAFA BAĞÇECİ: İŞVERENLE İŞBİRLİĞİ KAPATTIRDI Kristal-İş Genel Başkanı Mustafa Bağçeci, sendikal politikalarda hata yapmadıklarını savunurken, sendika genel merkezinde bölünmüşlüğün olduğunu kabul etti. Fabrikanın kapatılmasına her zaman karşı olduklarını söyleyen Bağçeci, "İşverenle işbirliği fabrikayı kapattırdı" dedi. Bağçeci, genel merkezdeki bölünmüşlüğü şu sözlerle anlattı: "Politikalarımızı hayata geçiremedik. 10 yıldır mücadele dolu bir yer kapatılmak isteniyordu. Sorun sendika merkezindeki ikiye bölünmüşlükten kaynaklanıyor. Sendika içi çekişme belirleyici oluyor. Geçen ağustosta şalter indirileceği yerde grevi ertelediler. Paşabahçe niye greve çıkmadı? Tam bir sahiplenme olmadı. İş, birilerinin tekeline girdi, müdahil olmamak bir eksiklik. Bir kişinin tekelinde 3200 işçi 870'e düştü. Başkanlar Kurulu'nun düşünceleri dikkate alınmadı." Bölünmüşlük nedeniyle iki listenin yarıştığı Kristal-İş Paşabahçe Şube Kongresi sonrasında hedef gösterildiğini belirten Bağçeci, protokolü de bu bölünmüşlüğün önüne geçmek için imzaladıklarını söyledi. Paşabahçe direnişi boyunca desteğe gelen çeşitli örgütlere, kitle örgütlerine ve basına karşı tepki yaratıldığını ifade eden Bağçeci, "Bundan sonra temsilciler meclisi toplanacak. Kesinlikle sendika içi problemlere yumaşak davranılmayacak" diye konuştu.
AHMET OKUYAN: PROTOKOLDE İMZASI OLANLARA SORUN Paşabahçe direnişi nedeniyle kendisine ve sendikaya yönelik yapılan eleştirileri yanıtlayan Kristal-İş Genel Başkanvekili Ahmet Okuyan, sendikanın "Ne Okuyan, ne Bağçeci, ne de sendikadaki beş kişiden ibaret" olmadığını söyledi. Paşabahçe işçisinin kendi evleri olan sendikayı basmalarının mantıklı olmadığını söyleyen Okuyan, "Dört dörtlük değiliz, eleştirebilirler, bu doğal" dedi. Eleştirilerin demokrasinin bir parçası olduğunu belirten Okuyan, protokol ile ilgili yapılan tartışmaların, protokolün altında imzası olanlara sorulması gerektiğini ifade etti. 15 yıldır profesyonel sendikacılık yaptığını söyleyen Okuyan, "Sendikacılığın babadan oğula gitmeyeceğine inanıyorum. 55 yaşındayım, 25 yaşında genç dinamik insanlar var. Sendikada da nöbet değişimi olur" şeklinde konuştu. Okuyan, "Temsil ettiğim sınıfa ihanet etmedim. İnadına tabanın söz ve karar sahibi olmasını temsil ettim" dedi. Herkesin düşüncesini söyleyebileceğini belirten Okuyan, "Sendika içi demokrasi dibine kadar çalışıyor" diyerek, Kristal-İş'te ikinci ilkenin kuyrukçuluk yapmadan tabanın söz ve karar sahibi olması olduğunu kaydetti. Kristal-İş'in bu iki ilkesini son derece önemsediklerini belirten Okuyan, Paşabahçe mücadelesinin küçümsenmemesi gerektiğini söyledi.
Evrensel'i Takip Et