19 Mart 2000 22:00
'Karanlık' dünyanın renkli yüzü!
Sibel Hürtaş
Eşref Armağan, görmez bir ressam. Açtığı internet sayfasından sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Şimdilerde birkaç profesörün tezine de konu olmaya hazırlanan Armağan, sanatla uğraşmayı meslek edinen her birey gibi Türkiye'de sanata yeterli değerin verilmediğinden yakınıyor.
Armağan'ın ilk resim sergisi Kadıköy'deki Görmezler Himaye Derneği tarafından sunulmuş ve bunun ardından 40 resim sergisi açmış. Armağan, dünyada hiç ders almamış ve anadan doğma görmez olan tek ressam.
'Her şeyi merak ediyorum'
Küçük yaşlardan bu yana parmak uçlarının yardımıyla birtakım çizgiler çizmeye başladığını belirten Armağan, uzun süre çizgilerle uğraştığını söylüyor. Hayatında daha sonra çizgilerin önemli bir yer tutmaya başladığı Armağan, doğadaki her şeyin şeklini merakla incelemeye başlamış.
"Doğada bulunan her cismin şekli nasıldır rengi nasıldır? Renk nedir diye düşünmeye başladım. Mavi diyorlar, kırmızı diyorlar bunlar nedir? Ev diyorlar araba diyorlar bunlar ne olabilir, nasıldır? Ağaçtaki meyve diyorlar bilmediğim bir sürü çiçek sayıyorlar bunlar nedir nasıldır merak ettim. Bir kelebeğin, bir kuşun uçuşu, böceğin görüntüsü nedir bunları hep merak ettim.
Armağan, görmezlerin tüm işlerini parmak uçlarının yardımıyla yapabildiğine dikkat çekerek, cisimlerin şekillerini oyuncaklar, heykeller ve kabartma resimler yardımıyla öğrenmeye çalışmış. "Onları parmak uçlarımla inceledim. Mesela bunlardan birini önüme getiriyorlar. Elimle bakıyorum ama önce bir şeyler anlamıyorum. Daha sonra gören birinin bana bunun nasıl durduğunu anlatması ve detaylı olarak bana elleriyle söylemesi lazım. Mesela boğazın görüntüsü bu direk, bu dalga gibi anlatması gerekiyor kabartmaları. Onu çalışıp şekli hafızama alıyorum daha sonra o şekli hiç unutmuyorum. Şimdi size beş dakikada boğaz köprüsünü çizebilirim."
'Şekilleri çizgilerle birleştirdim'
Şekilleri öğrendikten sonra ise iş bu şekilleri çizgilere dökmeye gelmiş Armağan için.
"Eğer tüm dünya canlılarının göz diye bir organı olmasaydı hayat nasıl olacaktı. Pilot olabilecek miydi? Şöför olabilecek miydi? Araba var olacak mıydı? Olacaktı tabii. Mesela ray sistemi kurularak arabalar bunun üzerinde gidebilirdi. Şöförler ray üzerinde gidecek ve belli seslere göre durabileceklerdi. Peki ressam nasıl resim yapabilecekti?"
Kendine göre teknikler geliştirdiğini dile getiriyor Armağan ve bu dönemlerin renkler, çizgiler, şekiller ve bunları hiç görmemiş bir görmezin merakıyla birleşerek ortaya çıkacak olan tabloyu merakla beklediği dönemler olduğunu dile getiriyor.
'Cisimlerin renklerini ezberledim'
"Bunlar hep sırayla; çizgiler, şekiller, desenler, peki ya renkleri, ya boyama işi?"
Meyveleri örnek veren Armağan, cisimlerin şekillerini ezberlemenin ardından sıranın renkleri ezberlemeye geldiğini belirtiyor: "Elma kırmızı, armut sarı, üzüm yeşil. Bunların hepsini bir bir ezberlemeye koyuldum."
Armağan resimlerini özel bir tabaka üzerinde çiziyor. Bu tabaka Armağan'ın çizdiği çizgileri dışa doğru kabartıyor ve bunların yardımıyla resimlerini tamamlıyor. Armağan boyama işinin daha zor ve uzun sürdüğüne dikkat çekiyor: "Boyamaya gelince zorlanıyorum tabii. Uzun sürüyor. Sol elimle boyayacağım yeri bulup başka yere sızdırmadan sağ elimle boyuyorum. Kısım kısım boyadığım için uzun sürüyor. Boyaları gündüz birine sırayla dizdiriyorum. Siyah, beyaz, sarı, kahverengi, kırmızı, mavi, yeşil bu sıra hiç bozulmaz. Sırasına göre yapıyorum. Renklerin bir gün sırasının karışmış olabileceğini düşünemiyorum bile."
Renkler hakkında ne bildiğini soruyoruz Armağan'a: "Ben renkler hakkında ne biliyorum biliyor musunuz? Fabrikada çalışırken, Mimar Sinan Köprüsü'nden geçiyoruz. İki metre aralıklarla demirler var. Bunlardan biri soğuk geliyor bana biri sıcak geliyor. Neden böyle olduğunu sordum yanımdaki arkadaşa. Bilmiyorum dediler. Soğuk olan ne renk diye sordum, beyaz. Sıcak olanın rengini sordum, kırmızı dedi. Ben güneşten dolayı koyu renkli cisimlerin daha sıcak olduğunu biliyorum. Bazı renklerin ışıkta yansıdığını biliyorum."
Görmezler eğitilmeli
Armağan, görmezlerin kendilerini yetiştirmediğine ve yetiştirebilecek alanların yaratılmadığına dikkat çekiyor. Kendisinin yalnızca daktilo yazmasını kursta öğrendiğini belirten Armağan, yazı da yazabildiğini söyleyerek görmezlerin aslında her işi yapabileceğini ifade ediyor.
"Bunlarla geçimimi sağlıyorum dersem yalan olur sağlamıyorum dersem de yazık olur" diyen Armağan, Türkiye'de başta resime genelde sanata olan ilgisizlikten yakınıyor. "Anlaşılması güç bir şey ilgisi olan parasız, parası olan ilgisiz. Kimseye de kızmak gelmiyor içimden ama..."
Evi yıkıldı
Daha önce penye fabrikasında bantlama görevinde çalışan Armağan'ın 17 Ağustos depreminde evi yıkılmış. Şimdi Küçükçekmece'deki dükkândan bozma atölyesinde kalıyor. İki tane çocuğu olan Armağan geçimini sağlayamadığını belirtiyor.
Yaklaşık bir aydır Halk Kütüphanesi'nde çalışıyor. Kültür Bakanlığı tarafından bu kütüphaneye yerleştirilen Armağan, verimli olamadığından şikâyet ederek asıl istediğinin ders vermek olduğunu açıklıyor. Onun şimdilik tek isteği Kültür Bakanlığı ya da diğer yetkililer tarafından sağlanan herhangi bir derslikte görmezlere ders vermek.
Sibel Hürtaş
Eşref Armağan, görmez bir ressam. Açtığı internet sayfasından sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Şimdilerde birkaç profesörün tezine de konu olmaya hazırlanan Armağan, sanatla uğraşmayı meslek edinen her birey gibi Türkiye'de sanata yeterli değerin verilmediğinden yakınıyor.
Armağan'ın ilk resim sergisi Kadıköy'deki Görmezler Himaye Derneği tarafından sunulmuş ve bunun ardından 40 resim sergisi açmış. Armağan, dünyada hiç ders almamış ve anadan doğma görmez olan tek ressam.
'Her şeyi merak ediyorum'
Küçük yaşlardan bu yana parmak uçlarının yardımıyla birtakım çizgiler çizmeye başladığını belirten Armağan, uzun süre çizgilerle uğraştığını söylüyor. Hayatında daha sonra çizgilerin önemli bir yer tutmaya başladığı Armağan, doğadaki her şeyin şeklini merakla incelemeye başlamış.
"Doğada bulunan her cismin şekli nasıldır rengi nasıldır? Renk nedir diye düşünmeye başladım. Mavi diyorlar, kırmızı diyorlar bunlar nedir? Ev diyorlar araba diyorlar bunlar ne olabilir, nasıldır? Ağaçtaki meyve diyorlar bilmediğim bir sürü çiçek sayıyorlar bunlar nedir nasıldır merak ettim. Bir kelebeğin, bir kuşun uçuşu, böceğin görüntüsü nedir bunları hep merak ettim.
Armağan, görmezlerin tüm işlerini parmak uçlarının yardımıyla yapabildiğine dikkat çekerek, cisimlerin şekillerini oyuncaklar, heykeller ve kabartma resimler yardımıyla öğrenmeye çalışmış. "Onları parmak uçlarımla inceledim. Mesela bunlardan birini önüme getiriyorlar. Elimle bakıyorum ama önce bir şeyler anlamıyorum. Daha sonra gören birinin bana bunun nasıl durduğunu anlatması ve detaylı olarak bana elleriyle söylemesi lazım. Mesela boğazın görüntüsü bu direk, bu dalga gibi anlatması gerekiyor kabartmaları. Onu çalışıp şekli hafızama alıyorum daha sonra o şekli hiç unutmuyorum. Şimdi size beş dakikada boğaz köprüsünü çizebilirim."
'Şekilleri çizgilerle birleştirdim'
Şekilleri öğrendikten sonra ise iş bu şekilleri çizgilere dökmeye gelmiş Armağan için.
"Eğer tüm dünya canlılarının göz diye bir organı olmasaydı hayat nasıl olacaktı. Pilot olabilecek miydi? Şöför olabilecek miydi? Araba var olacak mıydı? Olacaktı tabii. Mesela ray sistemi kurularak arabalar bunun üzerinde gidebilirdi. Şöförler ray üzerinde gidecek ve belli seslere göre durabileceklerdi. Peki ressam nasıl resim yapabilecekti?"
Kendine göre teknikler geliştirdiğini dile getiriyor Armağan ve bu dönemlerin renkler, çizgiler, şekiller ve bunları hiç görmemiş bir görmezin merakıyla birleşerek ortaya çıkacak olan tabloyu merakla beklediği dönemler olduğunu dile getiriyor.
'Cisimlerin renklerini ezberledim'
"Bunlar hep sırayla; çizgiler, şekiller, desenler, peki ya renkleri, ya boyama işi?"
Meyveleri örnek veren Armağan, cisimlerin şekillerini ezberlemenin ardından sıranın renkleri ezberlemeye geldiğini belirtiyor: "Elma kırmızı, armut sarı, üzüm yeşil. Bunların hepsini bir bir ezberlemeye koyuldum."
Armağan resimlerini özel bir tabaka üzerinde çiziyor. Bu tabaka Armağan'ın çizdiği çizgileri dışa doğru kabartıyor ve bunların yardımıyla resimlerini tamamlıyor. Armağan boyama işinin daha zor ve uzun sürdüğüne dikkat çekiyor: "Boyamaya gelince zorlanıyorum tabii. Uzun sürüyor. Sol elimle boyayacağım yeri bulup başka yere sızdırmadan sağ elimle boyuyorum. Kısım kısım boyadığım için uzun sürüyor. Boyaları gündüz birine sırayla dizdiriyorum. Siyah, beyaz, sarı, kahverengi, kırmızı, mavi, yeşil bu sıra hiç bozulmaz. Sırasına göre yapıyorum. Renklerin bir gün sırasının karışmış olabileceğini düşünemiyorum bile."
Renkler hakkında ne bildiğini soruyoruz Armağan'a: "Ben renkler hakkında ne biliyorum biliyor musunuz? Fabrikada çalışırken, Mimar Sinan Köprüsü'nden geçiyoruz. İki metre aralıklarla demirler var. Bunlardan biri soğuk geliyor bana biri sıcak geliyor. Neden böyle olduğunu sordum yanımdaki arkadaşa. Bilmiyorum dediler. Soğuk olan ne renk diye sordum, beyaz. Sıcak olanın rengini sordum, kırmızı dedi. Ben güneşten dolayı koyu renkli cisimlerin daha sıcak olduğunu biliyorum. Bazı renklerin ışıkta yansıdığını biliyorum."
Görmezler eğitilmeli
Armağan, görmezlerin kendilerini yetiştirmediğine ve yetiştirebilecek alanların yaratılmadığına dikkat çekiyor. Kendisinin yalnızca daktilo yazmasını kursta öğrendiğini belirten Armağan, yazı da yazabildiğini söyleyerek görmezlerin aslında her işi yapabileceğini ifade ediyor.
"Bunlarla geçimimi sağlıyorum dersem yalan olur sağlamıyorum dersem de yazık olur" diyen Armağan, Türkiye'de başta resime genelde sanata olan ilgisizlikten yakınıyor. "Anlaşılması güç bir şey ilgisi olan parasız, parası olan ilgisiz. Kimseye de kızmak gelmiyor içimden ama..."
Evi yıkıldı
Daha önce penye fabrikasında bantlama görevinde çalışan Armağan'ın 17 Ağustos depreminde evi yıkılmış. Şimdi Küçükçekmece'deki dükkândan bozma atölyesinde kalıyor. İki tane çocuğu olan Armağan geçimini sağlayamadığını belirtiyor.
Yaklaşık bir aydır Halk Kütüphanesi'nde çalışıyor. Kültür Bakanlığı tarafından bu kütüphaneye yerleştirilen Armağan, verimli olamadığından şikâyet ederek asıl istediğinin ders vermek olduğunu açıklıyor. Onun şimdilik tek isteği Kültür Bakanlığı ya da diğer yetkililer tarafından sağlanan herhangi bir derslikte görmezlere ders vermek.
Evrensel'i Takip Et