Yeni Türkü; yeni elemanlar ve 'Yeni'
Sinan Gündoğar
"Buğdayın Türküsü" ile tanıdık Yeni Türkü'yü 1979'da. Her albümünde "makamsal yapı" odağında arayışlara giren Yeni Türkü, farklı elemanların katılımı ve ayrılmasıyla günümüze kadar geldi. Derya Köroğlu, Erkin Hadimoğlu, Raci Pişmişoğlu, Furkan Bilgi, Erdinç Şenol, Fatih Ahıskalı'dan oluşan Yeni Türkü, "Yeni" adlı yeni bir albüm sundu müzikseverlere. Biz de, elemanların yanı sıra gerek albümün müzikal yapısındaki gerekse içeriğindeki yenilikler ile, Yeni Türkü'nün müzik serüvenindeki değişimleri ortaya koymak için Derya Köroğlu ile görüştük.
Müzikal yolculuğunuzu göz önüne aldığınızda, "Yeni" adlı son albümünüzde yeni olan nedir?
Bir kere albümün adı "Yeni". Grup elemanları yeni. Bir grubun yolculuğunda, dağılmalar, ayrılmalar olabiliyor, grupların kaderinde böyle bir şey var. Değişik sebeplerle de olsa, genellikle de zorunluluklardan ya da müzikal anlayışların farklılığından, tıkanmalardan gruplarda dağılmalar meydana gelebilir. Bizde de müzikal anlayışların farklılığından dolayı ortak bir yöne gidememe sebebiyle ayrılmalar olmuştu. Şimdi daha genç bir kadro var. Konservatuvardan olup, hayatını müzikle sürdürmeye çalışan elemanlardan oluşuyor artık Yeni Türkü. Müzikal anlamdaki değişiklik ise belki daha çarpıcı. Çünkü yöresel olarak daha etnik bir genişleme var. Belki de en belirgin özellik bu. Kullandığımız enstrümanlardan da bunu görmek mümkün. Nereden başladık. Ben tulum diye tutturdum, ilk parçada. Tulumun müziğe girişiyle, yani bir Karadeniz yol açışıyla başlayıp, daha sonra Akdeniz dolaylarında dolanan ama iki titreşimi de içinde taşıyan bir parça çıktı ortaya: "Nakka". (Nakka, "hayır, asla" anlamına gelen argo bir sözcük) Bunun dışında benim eskiden beri Çerkes kültürüyle bir tanışıklığım söz konusu. Çok sevdiğim Ayşe Ablam var. Beni Çerkes kültürüyle tanıştıran kişidir o. Hakikaten, kültürleri yaşayan insanlardır Çerkesler. Tüm dünyaya da yayılmış durumdalar. Onların törelerine, adetlerine ilişkin bir parçayı sunmaya çalıştık: "Wahayra".
Bunların dışında enstrümanların seçiminde bir yenilik söz konusu. Meyi ve altyapının daha dinamik olmasını sağlayan akustik davulu bu albümde kullandık. Bunun sonucunda tam bir konser grubu ortaya çıktı. Akustik müzik yapabilecek durumdayız.
İlk albümünüz "Buğdayın Türküsü"nde türkü motiflerinin ağırlığını görüyoruz. Daha sonraki albümlerinizde, zamanla klasik Türk müziğinin makamsal yapısına doğru bir kayış ve sonradan da, Akdeniz motifleri ve rebetiko müziğinin izlerine rastlamak mümkün. Neden her albümde farklı bir tarza yöneliyorsunuz?
"Buğdayın Türküsü"nde hakikaten halk müziği motifleri ağır basıyor. Daha sonraki albümlerde İstanbul'un karma kültürünün etkisi var. Osmanlı müziğinin hayli etkisi var, bu kültürde. '70'li dönemlerde, bir yandan arabesk patlaması var, bir yandan da Moğollar, Modern Folk Üçlüsü, Fikret Kızılok gibi sanatçıların halk müziği motiflerini kullanarak ortaya koyduğu ürünler vardı. Yeni Türkü'nün yaptığı ise, klasik Türk müziğinin makamsal yapısı üzerine bir çağdaş şarkılar yapmak. Ancak bizde batılı bir yan da var. Dinleyiciler bizden ne dinlerlerse dinlesinler, "Bu Yeni Türkü" diyebiliyorlar. Bu da bizim için önemli.
Albümlerinizde, çok fazla enstrümana yer verip, konserlerde az sayıda enstrüman mı kullanıyorsunuz, yoksa bir konser saundunu düşünerek, sahnede çalınabilecek enstrümanları mı kullanıyorsunuz?
Stüdyoda istenilen enstrümanı kullanmak gibi bir özgürlük var. Ama çok da dağılmak, konserde zararlı. Çünkü albümdeki bütün enstrümanları ve bu enstrümanları çalan insanları sahnede bulundurmak çok zor. İkisi arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz. İlk şarkıda tulum çaldırdık, ancak artık, aynı sanatçıyı konserlere de çağırıyoruz. O da bize katılıyor. Bunun dışında konser versiyonları stüdyonunkinden biraz daha değişik olabiliyor. Ama en önemli şey, o şarkının hangi enstrümana ihtiyaç duyduğuna karar verebilmektir. Elimizde kemençe olduğu için onu kullanalım demiyoruz, şarkının hakkını vermek gerekiyor.
Yeni Türkü içeriği yönünden eleştirilen bir müzik grubu. İlk albümünüzden yola çıkıldığında, daha toplumsal bir yapı içerisinden gelip bireyselliğe yönelmenizi nasıl açıklayabilirsiniz?
Bunun miladı 12 Eylül'dür. Ekonomik, sosyal koşullar ve insanların görüşleri değişti. Dünyada da çok şey değişti. Doğal olarak 12 Eylül'de eski kavramlardan bir çıkış oldu. Mücadelenin sıcaklığı 12 Eylül'le darbe yiyince, insanlar daha kişisel dünyalarına kapandılar. Belli bir dava için bir nefer olmaktan, kendi başlarına ayrı kişiler olmaları gerektiğini düşünmeye başladılar.
Bizim şarkılarımızda "Maskeli Balo"da olduğu gibi, toplumsal duyarlılık daha çok ima yoluyla, imgeler aracılığıyla kendine yer buldu. Koşullar belirliyor aslında her şeyi. Ne yabalirsiniz örneğin? Doğrudan bir siyasi müzik yapabilirsiniz. Bir siyasi partinin grubu olabilirsiniz. Bu, başka bir görev olabilir. Ama Yeni Türkü için, başında beri böyle bir görev yoktu. Ayrıca böyle bir görevi oluşturabilecek parti de yoktu işin doğrusu. Solun kendi içindeki bölünmeler, bu görüşe inananlarda büyük sarsıntılar yarattı. Bence sanatın ve kültürün daha bağımsız ve kişisel dünyada toplumsal duyarlılığı dile getirmesi daha sağlıklıdır.
"Nakka" adlı şarkıya Fırtına Vadisi'nde bir klip çektiniz. Üstelik klibinizde, tahkim yasasıyla birlikte, Fırtına Vadisi'nin peşkeş çekilmesine dikkat çekme amacı taşıyorsunuz. Bulunduğumuz noktada, tepkilerinizi kliplerle değil de, şarkılarla yansıtmanız daha doğru olmaz mı?
"Kalbim Kırmızı" adlı parça, şu anki durumu çok iyi özetliyor. Ama albümdeki bütün parçalar bu tarzda mı olmalı? Yetmiyor mu, bu tarzdaki bir iki parça. Bilemiyorum. Toplumla olan ilişkimizi çok iyi anlatıyor, "Kalbim Kırmızı" adlı şarkı. Siyasi bir hareket var mı ki, Yeni Türkü bir şey yapmıyor. Bir "üstyapı"dan söz ediyoruz. Bizim yapabileceklerimizin bir sınırı var. Yok olmamak zorundayız. "Karşısına çıktığımız şeyi etkileyecek kadar güçlü olmalıyız" diye bir söz vardır. Bizim görevimiz, kliplerimizde sosyal sorunları anlatarak, kişiliğimizde toplumsal duyarlılığı göstererek, daha geniş bir kesime hitap edebilmektir. Bir anlamda insanın "sanatçı" kişiliği ayrı, politik kişiliği ayrı değerlendirilmelidir.
Evrensel'i Takip Et