23 Ağustos 1999 21:00
Önlem alınmazsa 'ikinci deprem' olacak
Önlemler alınmazsa ikinci 'deprem' olacak
Muzaffer Özkurt
Deprem bölgesinde bulunan evler yerle bir olurken, oldukça kötü durumda kalan insanlar şimdi de salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle Adapazarı, Gölcük ve Değirmendere'de yoğunlaşan bağırsak enfeksiyonları, kolera ve tifo gibi salgın hastalıklar tehlikesi, depremzedelerin ikinci bir depremle karşı karşıya olduğunun sinyallerini veriyor. Hastalıklar yıkıntılar arasında kalan cesetlerden yayılan mikroplardan, pis sulardan ve bu sularla yıkanan meyve ve sebzelerden yayılıyor. Deprem bölgelerinin durumu, neler yapılması gerektiği ve neler yapıldığı konusunda EMEP'in depremzedeler için kurduğu kampta bulunan sağlık ekibiyle konuştuk.
'Bulantı ve başağrısı'
Hemşire olan Nurşen Dede, bölgeye gelir gelmez ağır bir kokuyla karşılaştıklarını ve kampa, kurulma çalışmaları başlar başlamaz ilk olarak sağlık ekibini kurduklarını söylüyor. 4 doktor, 4 hemşire, 2 eczacı ve 2 diş hekiminden oluşan sağlık ekibiyle depremzedelere yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Dede, ilk olarak çevre hastanelere giderek yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sorduklarını söylüyor. Başlarda hastaların şikâyetleri bulantı, kusma, mide ağrısı, baş dönmesi iken kampın ikinci gününde, enkaz altında kalıp vücudunda herhangi bir hasar olup olmadığını öğrenmek için insanlar gelmeye başlamış. Dede, özellikle deprem sonrası sağlık şartlarına dikkat çekerek, "Bu deprem sadece 35 bin veya daha fazla insanın kaybedilmesi anlamına gelmiyor, biz sağlıkçılar açısından bu depremin ikinci bir deprem taşıdığı endişesini her zaman dile getiriyoruz" diyor.
Bilinçlendirme gerek
İkinci deprem aşamasının bulaşıcı hastalıklar olduğunu söyleyen Dede, enkazda oluşabilecek mikropların, bakterilerin çok fazla olacağını ve cesetlerden kaynaklı oluşabilecek kolera, tifo gibi hastalıkların mevcut olacağını düşündüklerini belirtiyor. Bunun içinde hem kampta hem de kamp dışında insanlara nasıl çalışmaları gerektiği ve ne tür önlemler almaları gerektiği konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapmışlar. Çeşitli hastalıkların dışında son zamanlarda depremden psikolojik olarak zarar görüp yüksek tansiyon şikâyeti ile gelmeye başlamış hastalar. Depremzedelerin pansumana ihtiyacı olduğunu gördüklerini kaydeden Dede, sağlık ekibinden bir grubun sağlık il müdürlüğüne giderek kolera ve tifo hakkında görüştüğünü dile getiriyor. Sağlık ekibi olarak salgından çok korktuklarını anlatan Dede, "İnsanlar yiyeceği ekmeği ve yıkıntılardaki yakınlarını düşünmekten sağlıklarını düşünmüyorlar" diyor. Dede, özellikle devlet tarafından insanlara hiçbir yardım yapılmamasının sıkıntısını çektiklerini söyleyerek, devletin salgın konusunda çok duyarsız olduğunu dile getiriyor.
Salgın tehdidi
Kampın doktorlarından Veli de, deprem bölgesine geldiklerinde evlerin karton kutular ya da kumdan kaleler gibi devrildiğini gördüğünü ve bu durumun kendisini derinden etkilediğini anlatıyor. İlk olarak yerleştikleri kamp bölgesinde TÜPRAŞ'tan kaynaklı olarak kurum yağdığını ve burasının sağlığa elverişli olmaması nedeniyle şimdi bulundukları Derince Öğretmenler Mahallesi'ne yerleştiklerini dile getiriyor. Gelir gelmez enkaz altında kalmış ya da çalışmalar sırasında yaralanmış olan kimselere pansuman yaptıklarını söyleyen Veli, bulundukları bölgede bulunan sağlık ocağından kolera ve tifo gibi hastalıkların görülmeye başlandığını öğrendiğini ifade ediyor. Bu haberin onu çok üzdüğünü, çünkü deprem bölgesindeki durumun salgın hastalıkları önleyici değil körükleyici bir etkisi olduğunu belirten Veli, Gölcük tarafında da bu hastalıklara rastlandığına dikkat çekiyor. Böyle bir ortamda salgın hastalığın en korkunç şey olduğunu anlatan Veli de, bu durumu ikinci bir deprem olarak nitelendiriyor. Psikolojisi bozulup yüksek tansiyonu bulunan kişilerin çoğaldığını ifade eden Veli, depremin etkilerinin kolay atlatılamayacağını vurguluyor. Ve çok kesin bir şekilde "Eğer yeterli önlemler alınmazsa bu katliam olur" diyor.
Muzaffer Özkurt
Deprem bölgesinde bulunan evler yerle bir olurken, oldukça kötü durumda kalan insanlar şimdi de salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle Adapazarı, Gölcük ve Değirmendere'de yoğunlaşan bağırsak enfeksiyonları, kolera ve tifo gibi salgın hastalıklar tehlikesi, depremzedelerin ikinci bir depremle karşı karşıya olduğunun sinyallerini veriyor. Hastalıklar yıkıntılar arasında kalan cesetlerden yayılan mikroplardan, pis sulardan ve bu sularla yıkanan meyve ve sebzelerden yayılıyor. Deprem bölgelerinin durumu, neler yapılması gerektiği ve neler yapıldığı konusunda EMEP'in depremzedeler için kurduğu kampta bulunan sağlık ekibiyle konuştuk.
'Bulantı ve başağrısı'
Hemşire olan Nurşen Dede, bölgeye gelir gelmez ağır bir kokuyla karşılaştıklarını ve kampa, kurulma çalışmaları başlar başlamaz ilk olarak sağlık ekibini kurduklarını söylüyor. 4 doktor, 4 hemşire, 2 eczacı ve 2 diş hekiminden oluşan sağlık ekibiyle depremzedelere yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Dede, ilk olarak çevre hastanelere giderek yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sorduklarını söylüyor. Başlarda hastaların şikâyetleri bulantı, kusma, mide ağrısı, baş dönmesi iken kampın ikinci gününde, enkaz altında kalıp vücudunda herhangi bir hasar olup olmadığını öğrenmek için insanlar gelmeye başlamış. Dede, özellikle deprem sonrası sağlık şartlarına dikkat çekerek, "Bu deprem sadece 35 bin veya daha fazla insanın kaybedilmesi anlamına gelmiyor, biz sağlıkçılar açısından bu depremin ikinci bir deprem taşıdığı endişesini her zaman dile getiriyoruz" diyor.
Bilinçlendirme gerek
İkinci deprem aşamasının bulaşıcı hastalıklar olduğunu söyleyen Dede, enkazda oluşabilecek mikropların, bakterilerin çok fazla olacağını ve cesetlerden kaynaklı oluşabilecek kolera, tifo gibi hastalıkların mevcut olacağını düşündüklerini belirtiyor. Bunun içinde hem kampta hem de kamp dışında insanlara nasıl çalışmaları gerektiği ve ne tür önlemler almaları gerektiği konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapmışlar. Çeşitli hastalıkların dışında son zamanlarda depremden psikolojik olarak zarar görüp yüksek tansiyon şikâyeti ile gelmeye başlamış hastalar. Depremzedelerin pansumana ihtiyacı olduğunu gördüklerini kaydeden Dede, sağlık ekibinden bir grubun sağlık il müdürlüğüne giderek kolera ve tifo hakkında görüştüğünü dile getiriyor. Sağlık ekibi olarak salgından çok korktuklarını anlatan Dede, "İnsanlar yiyeceği ekmeği ve yıkıntılardaki yakınlarını düşünmekten sağlıklarını düşünmüyorlar" diyor. Dede, özellikle devlet tarafından insanlara hiçbir yardım yapılmamasının sıkıntısını çektiklerini söyleyerek, devletin salgın konusunda çok duyarsız olduğunu dile getiriyor.
Salgın tehdidi
Kampın doktorlarından Veli de, deprem bölgesine geldiklerinde evlerin karton kutular ya da kumdan kaleler gibi devrildiğini gördüğünü ve bu durumun kendisini derinden etkilediğini anlatıyor. İlk olarak yerleştikleri kamp bölgesinde TÜPRAŞ'tan kaynaklı olarak kurum yağdığını ve burasının sağlığa elverişli olmaması nedeniyle şimdi bulundukları Derince Öğretmenler Mahallesi'ne yerleştiklerini dile getiriyor. Gelir gelmez enkaz altında kalmış ya da çalışmalar sırasında yaralanmış olan kimselere pansuman yaptıklarını söyleyen Veli, bulundukları bölgede bulunan sağlık ocağından kolera ve tifo gibi hastalıkların görülmeye başlandığını öğrendiğini ifade ediyor. Bu haberin onu çok üzdüğünü, çünkü deprem bölgesindeki durumun salgın hastalıkları önleyici değil körükleyici bir etkisi olduğunu belirten Veli, Gölcük tarafında da bu hastalıklara rastlandığına dikkat çekiyor. Böyle bir ortamda salgın hastalığın en korkunç şey olduğunu anlatan Veli de, bu durumu ikinci bir deprem olarak nitelendiriyor. Psikolojisi bozulup yüksek tansiyonu bulunan kişilerin çoğaldığını ifade eden Veli, depremin etkilerinin kolay atlatılamayacağını vurguluyor. Ve çok kesin bir şekilde "Eğer yeterli önlemler alınmazsa bu katliam olur" diyor.
Evrensel'i Takip Et