12 Temmuz 1999 21:00

Pop müzikte bir dönem

Reggea, İngiltere'de punk'un vahşi bir tarz ve odaksız bir isyandan İngiliz müzisyenlerin '60'larda bile sahip olmadığı bir politik uyanıklığa yönelmesinin de önünü açtı.

Paylaş
Pop müzikte bir dönem
Kemal Bilen
21 Mayıs 1981 günü kalabalık bir cenaze töreniyle uğurlanan Bob Marley kuşkusuz, Jamaika dışında birçok ülkede de sevilen bir müzisyendi. Öyle ki, cenaze töreni, kendisinden beş ay önce hayata gözlerini yuman John Lennon'un ülkesindeki işyerlerinin kepenklerini kapattıracak denli sevilmesini dahi gölgede bırakmıştı. Marley'in bu derece sahiplenilmesi, onun kasetlerinin her yerde çalınıp dinlenmesinden öte müziği ile insanların tutumlarına etkide bulunması ve bu etkiyi de dönemin politikacılarına zorla da olsa kabullendirebilmesinden geçiyordu. Hemen belirtelim ki, Marley bu başarısını uzun yıllar mücadele azmini üzerinden eksiltmeyen halkına borçluydu.
Elde ettiği başarı Jamaika'nın başkenti Kingston'un kalbine yer alan ve ülkeye gelen ziyaretçiler için genelde "tehlikeli"bir yer olarak bilinen Trenchtown'da açıkça görülebiliyordu. Marley'in bir dönem yaşadığı bu gettoyu dünyaya tanıtması onun bu gettonun ruhuna sadık kalmasındandı. Komşuları onunla gurur duyuyorlardı. Çünkü, onun müziği ile bu gettoda yaşayan, itilip kakılan yoksul Rastalar konusundaki olumsuz düşünceler altüst oluyordu.
Cenaze töreni beklenilenin aksine ağıtlaşmamış, Marley'in hayatını anlatan bir konsere dönüşmüştü. Aslında bir bakıma cenaze, kutlamayı andırıyordu. Wailers grubuyla Marley'in karısı ve iki çocuğu tabutun yanındaki sahnede dans edip şarkılar söylüyorlardı. Bu davranışları alışılan cenaze törenlerine oranla garip karşılanmıştı.
Marley'in cenazesi politik pop müziğin tarihinde de önemli bir yer kazandı. Çünkü Marley, cenazesini izleyebilmek için beklenenin de üstünde bir kalabalığı bir araya getirmeyi başarmıştı. Onun canlandırıcı, harekete geçirici müziği sadece sayısız reggea grubuna yardımcı olarak Jamaika'yı uluslararası müzik dünyasının bir parçası haline getirmekle kalmadı. Şarkıları, Afrika'ya dönüş umutlarını taze tutanlar, mülksüzler ve getto halkı adına da konuşuyordu. Bu şarkılar aynı zamanda Afrika'da "özgürlüklerini" henüz kazanmış olanlar ya da özgürlük için mücadele edenlerin dilini de dış dünyaya taşıyordu. Daha da önemlisi Batı popunun büyük bir çoğunluğu '60'lı yılların kabaran isyanını bir kenara bırakıp politikadan uzaklaştığı bir dönemde Marley'in müziği dünyanın dört bir yanındaki radyo istasyonlarından aralıksız baskı, sömürü ve ırkçılığı teşhir ediyordu. Bu da, müziğin fantezi ve kaçış içine sürüklenmesine (sürüklendirilmesine) önemli bir darbeydi.
Reggea, İngiltere'de punk'un vahşi bir tarz ve odaksız bir isyandan İngiliz müzisyenlerin '60'larda bile sahip olmadığı bir politik uyanıklığa yönelmesinin de önünü açtı. Irkçılığa karşı rock (Rock Against Racism-RAR) hareketi için önemli bir ilham kaynağı oldu. Bu sayede Red Yedge Grubu Thatcher karşıtı kampanyalar yaptı.
Marley'in etkisi, ABD'de yaşayan Stevie Wonder'e kadar uzandı. Wonder, tüm müzik yaşamı boyunca ağırlık kazanan dans ve aşk şarkılarından sonra bu sayede nükleer silah karşıtı kampanyalara kadar uzanan bir yelpazeye müziğini genişletmeyi becerebildi. Wonder'in ilk protest şarkısı Dylan'ın "Blovin In The Wind"inin bir versiyonuydu. Tanıştığı ve birlikte şarkı söylediği Marley'e Wonder'in sunduğu ödül, "Master Blaster" şarkısı oldu. Bu şarkının da içinde yer aldığı "Hatter Than July" uzunçalarındaki "Happy Birtdhay" adlı şarkı Amerikan halkını etkileyen bir şarkı olacaktı. Hatta bu şarkı, Martin Luther King'in yaşgününün ulusal tatil ilan edilmesini isteyen bir kampanyayı canlandıracaktı. Wonder, 1981'de King'in yaş gününün tatil olmasını sağlayabilmek için gerçekleştirilen gösteriye ve bir sene sonraki elli bin kişinin toplandığı gösteriye de katılarak destek sundu. Wonder, elli bin kişiye şöyle seslendi: "Bitmemiş bir senfoniyle ilgili çalışmalarımızı kutlayacağımız, dayanışma için prova yapacağımız bir güne ihtiyacımız var."
Dönemin ABD Başkanı Reagan, "refah devleti"nden yaptığı kesintilerle siyah toplum başta olmak üzere geniş halk kitlelerine saldırıyorken, bu toplantı ve bu toplantıda dile getirilen "özel gün" önemli bir konuydu. Wonder'in belki King'in doğum gününe rastlayan günün ulusal bir bayram olmasındaki mücadeleye destek vermesi, böyle bir günün kazanılmasında yeterli olmadı ama ısrarlı mücadele sonunda 1986'dan itibaren her ocak ayının üçüncü pazar gününü ulusal bir bayrama çevirebildiler.
Wonder, Bob Daylan ve daha birçok müzisyenin katılımıyla bu kazanım kutlama konserleri düzenlerken, Tennessee'deki Pulaski kentinde Ku Klux Klan üyeleri de sokaklardaki protesto yürüyüşlerine başlamışlardı. Irkçılar böyle bir günün kabul edilmesinden oldukça rahatsızdılar. Wonder, siyah Amerikan müziğinin hikâyesini anlatan şarkıların popla birleştirilme geleneğini devam ettirmesiyle de öne çıkan kişilerden olmuştur. Bu gelenek, bules ve gospel (ilahi)'in siyahların kendini ifade etmesinin denetlenemez bir aracı olarak şekillendiği kölelik günlerinde gelişmişti. Hiç kimse tarlalarda ya da kiliselerdeki müziği durduramazdı ve siyah Amerika'nın vaizleri bir şarkının günü geldiğinde, ne kadar güçlü bir silaha dönüşebileceğini yaşayarak öğrenmişlerdi.
Dalga genişledikçe katılımlar da çoğalıyordu. U2 grubunun Bono'su apartheit karşıtı gruplar ve Uluslararası Af Örgütü'nün kampanyaları ile ilgilendi, "Live Aid" konserlerine güç kattı, Etiyopya'daki kıtlıkla mücadele için Afrika'ya yolculuk etti, Orta Amerika'da savaşan ve acı çeken insanlara ziyaretlerde bulundu. Bono'ya göre müzik "içinde toplumsal sorumluluk ve uyanıklığın büyüdüğü bir atmosfere katkıda bulunabilir"di. Af Örgütü'ne dünya çapında aktif bir destek veren Peter Gabriel için ise müzik, duyarlılık yaratabilen, unsanların politik tercihlere sahip olmasıyla değişime katkıda bulunacak okyanusa en azından birkaç damlanın daha katılmasını sağlayacak bir işlevdeydi. Ama Gabriel yine de sanatçıların politik görevlerden uzak durmaları gerektiğini ne hikmetse Reagen'ı örnek göstererek bir anlamda politik safını belirlemiş sanatçıları dolaylı yönden de olsa sistem içinde tutmayı kendine görev sayıyordu.
Politik popun tarihi de popüler müzik kadar eskilere dayanır. Yüzyıllar boyunca politik içerikli halk şarkıları olmuştur. Ozanlar, dünyada değişik kültürlerden olan halklar üzerindeki baskılara ilşkin, müziği bir iletişim aracı olarak değerlendirmişlerdir. Öyle ki, zaman zaman ticari popüler pop müzik çağında ABD'de dahi müzik politikacıların ya lehlerinde kullandıkları ya da korktukları bir araca dönüşmüştür.
Politik popun rock'n roll çağındaki öyküsü inişli çıkışlı bir seyir izler. Yeni müzik, ilk bakışta çok apolitik ve gençlik enerjisinin çılgınca bir dışavurumu olarak göründüğü için değişiklik olarak algılandı. Ama, siyah-beyaz birleşmesinden doğan herhangi bir müzik kaçınılmaz olarak ırkçılık ve politik konularla ilgilenmek zorundaydı. İşte bu konular belli bir süre sonra da olsa, İngiliz pop müziğinde de yer alacaktı. Bu müzik, duygusuzluktan isyana, sistemi değiştirmeye dönük girişimlerden, belirli burjuva parti ve politikacıların desteklenmesine kadar savrulmuş bir öyküdür. Doğrusu bununla da kalmaz, bu müzik etki alanını o dönemki SSCB ve Doğu Avrupa'ya kadar yayar. Ve buradaki ardılları revizyonist sistemle aynı telden çalıp işçi sınıfının büyük bedeller sonucu kazandığı haklarına son darbeyi vurmada misyon sahibi olurlar. Liberalleşme bu müzik grupları tarafından ağır ağır halkın bilincine işlenmiştir.
1988 yılına gelindiğinde Londra'nın Wembley Stadyumu'nda 72 bin seyinci ve 63 ülke televizyonunun katılımyla bir konser düzenlenmişi. Bu konserin amacı, Mandela'nın tutukluluğunun son bulmasıydı. Bir başka önemli talep de Afrika'daki apartheid sistemine son verilmesiydi.
Bu tipten olaylar, pop şarkıcı imgesini de bir ölçüde değiştirdi. Bazı müzisyenler kendilerini insan hakları, barış ve açlık sorununa adarken, bazıları da politikacıların övgülerine mazhar olmayı seçtiler. Emperyalist sistem, gelişmelerden hoşnut değildi. Kuşkusuz amaç, dediğimiz gibi, sivrilen uçları törpüleme isteğiydi. Bunu ne ölçüde başardığı, tartışmaya açık bir sorudur. Fakat, tartışma götürmeyen gerçek, demokrasi safında olmuş sanatçılara hapis, ceza verip ceza erteleme yöntemiyle sansür uygulamalarının devam ettiğidir.
ÖNCEKİ HABER

Öğretmen atamaları yapıldı

SONRAKİ HABER

HADEP'liler tahliye oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...