14 Haziran 1999 21:00
DGM'nin biçimsel değişikliği komisyonda
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Abdullah Öcalan davasıyla ilgili Türkiye'den bağımsız ve tarafsız yargılama olup olmadığı yönünde savunma istediğini, 30 Haziran'a kadar yanıt verilmesi gerektiğinden DGM'lerin sivilleşmesinin bu tarihe kadar yetişmesi gerektiğini bildirdi.
DGM'lerdeki askeri üyenin kaldırılmasını düzenleyen Anayasa değişikliği önerisinin Anayasa Komisyonu'nda görüşülmesine başlandı. Görüşmelerde konuyla igili bilgi veren Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Öcalan'ın avukatlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak ihtiyati tedbir kararı alınmasını istediğini, bu çerçevede mahkemenin Türkiye'den savunma istediğini bildirdi.
Avrupa'daki avukatların 16 Şubat 1999'da yaptığı ilk başvurudan sonra Türkiye'deki avukatların da yetki almasının ardından 4 Mart'ta "adil yargılama ve savunma hakkı açısından tedbir kararı" alan mahkeme, 29 Nisan'da Türk hükümetinden 30 Haziran'a kadar savunma göndermesini istedi. Bakan Sami Türk, hükümetin, 30 Haziran'a kadar, "Öcalan'ın savunma süresinin yeterli olup olmadığı, avukatlarıyla görüşüp görüşemediği ve yargılamanın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin daha önce DGM'lerle ilgili verdiği 'tarafsız ve bağımsız yargılama sayılmayacağı' yönündeki kararları dikkate alınarak 'bağımsız ve tarafsız' olarak yapılıp yapılmadığı" yönündeki sorulara yanıt vermesi gerektiğini bildirdi. Sami Türk, değişikliğin bu nedenle "ivedi" olarak yapılması gerektiğine işaret ederek, mahkemenin daha önce DGM'lerle ilgili Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkûm ettiğini anımsattı. Bu çerçevede değişikliğin İmralı'daki davaya endeksli olmadığını, DGM'lerin genel yapısıyla ilgili olduğunu ifade eden Bakan Sami Türk, değişikliğin Türkiye'nin imza attığı uluslararası kuralların gereğini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
'İtiraf haline gelmesin'
Görüşmeler sırasında söz alan DSP ve MHP'liler, değişikliğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye'nin yerine getirmesi gereken bir uygulama olduğunu vurgularken, Türkiye'nin DGM'lerin askeri üyeleri nedeniyle tazminat ödemeye mahkûm edildiğini anımsattılar.
DYP ve FP'liler ise değişikliği desteklemelerine karşın, DGM'lerin tamamıyla kaldırılması gerektiğini savundular. DYP'li Ayvaz Gökdemir, değişikliğin çok fazla gerekçelendirilmeden yapılmasını isterken, "Şimdiye kadar çağdaş değil miydik? Adil olmayan mahkemelerimiz vardı. Şimdi adil olan mahkemelirimiz var mı diyeceğiz? Aman bunu itiraf haline getirmeyelim, dikkat etmemiz lazım. O kıvancımız da, bu utancımız mı? İmralı'daki mahkeme işi müsamere işi değil. Burada fazla müsamereleşti. Millet bundan rahatsız. Her işte Avrupa ne der kompleksi bizi yaralıyor. Neden erken davranılmadı" diye konuştu.
DYP'li Salih Çelen, "Kanserli hücreyi kökünden sökmeliyiz" diyerek DGM'lerin tamamıyla kaldırılmasını isterken; DYP'li Mehmet Sağlam "Kafamızı kuma gömerek bir yere varamayız" diyerek, değişikliğin Öcalan davasıyla ilgili olduğunu, çok fazla tartışılmadan yapılmasını istedi. Sağlam, "Bu işin doğrusu DGM'lerden süratle kurtulmaktır" dedi. DYP'li Ahmet İyimaya da Türkiye'nin "panik halinde" bu değişikliği yapmaya çalıştığını savunarak, DGM'lerle ilgili geniş çaplı bir çalışma yapılmasını, alt komisyon kurulmasını, DGM'lerin kaldırılıp insan hakları mahkemesi kurulmasını önerdi.
'Yepyeni sivil bir Anayasa yapılmalı'
FP Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün de, Türkiye'nin asıl ihtiyacının, normal parlamenter rejim düzeyinde yapılmış yepyeni sivil bir Anayasa olduğunu söyledi. 12 Eylül ürünü mevzuatın halen ayıklanmadığına dikkat çeken Esengün, 21. dönemin bir kurucu meclis gibi çalışması, bütün parti temsilcilerinin bir araya gelerek, baştan sona Anayasa'yı sivilleştirmesi, demokratikleştirmesi gerektiğini söyledi.
FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin de, DGM'lerin demokratik bir mazisi bulunmadığını belirterek, faşizm döneminde İtalya'da kurulan DGM'ler ile Cezayir olayları nedeniyle Fransa'da kurulan DGM'lerin zaman içinde kaldırıldığını hatırlattı. Uluslararası hukuktaki gelişmeler baz alındığında Türkiye dışında hiçbir şekilde DGM bulunmadığını vurgulayan Şahin, Türkiye'de de DGM'lerin tamamiyle kaldırılması gerektiğini kaydetti.
DGM'lerin tamamen kaldırılmasının mümkün olmaması durumunda sadece askeri hakimlerle ilgili değişikliğin gerçekleştirilmesiyle Türkiye'nin uluslararası seminerlerde güç durumda kalmasıyla önlenebileceğini ifade eden Mehmet Ali Şahin, Anayasa'nın 143. maddesindeki, "DGM'ler kurulur" şeklindeki ibarenin "kurulabilir" şeklinde ya da "kanunla kurulur" şeklinde düzenlenmesi önerisinde bulundu. FP'li Mustafa Kamalak ve Süleyman Arif Emre de, "Avrupa istemeden DGM'lerin tümüyle kaldırılması gerektiğini" belirterek geniş kapsamlı bir reform yapılmasını istedi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


İşkenceyi gizlemek değil gizleyeni söylemek suç
Küçükçekmece'de jandarmalar tarafından işkenceye maruz kalan çocuklardan sadece biri hakkında rapor düzenleyen Adli Tabip Hilmi Kasar hakkında suç duyurusunda bulunan Avukat Ersin Dere hakkında, İstanbul Barosu soruşturma başlattı.
İşkencenin açığa çıkarılmasını isteyen Avukat Ersin Dere hakkında açılan soruşturma, Adalet Bakanlığı'nın talebi doğrultusunda başlatıldı. İstanbul Barosu CMUK Servisi tarafından Küçükçekmece Karakolu'nda E.K. ve Ö.Y.'ye müdafi olarak atanan Avukat Ersin Dere; çocukları, yapılan işkencenin tespit edilmesi için Küçükçekmece Adli Tabibi Hilmi Kasar'a götürdü. Ancak Kasar'ın sadece çocuklardan birine işkenceye uğradığına dair rapor verip diğer çocuğa sağlam raporu vermesi üzerine savcılığa başvuran Dere'nin, hakkında sağlam raporu verilen çocuğun ikinci bir muayane için başka bir hastaneye sevk edilmesi talebi, savcılık tarafından yerinde bulundu. Bakırköy Devlet Hastanesi'ne sevk edilen çocuk için "darp ve cebir izlerine rastlanmıştır" denildi.
Küçük düşürülmüş!
Sağlam raporu vererek işkenceyi gizleyen Adli Tabip Kasar hakkında Küçükçekmece Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan Dere ise, işkenceyi ortaya çıkarmak isterken neredeyse suçlu duruma düştü. Kasar, hakkında kapatılan Emek gazetesinde çıkan haberlerin, Avukat Ersin Dere'nin ve ikinci raporu veren Bakırköy Devlet Hastanesi doktorunun yalancı olduğunu ve küçük düşürüldüğünü öne sürerek Adalet Bakanlığı'na şikâyette bulundu.
Bu istemi yerinde bulan ve şikâyeti değerlendiren bakanlık, savcılığa dava açılması için izin verdi ve İstanbul Barosu bu doğrultuda Dere hakkında soruşturma açtı.
'Daha önce de sağlam raporu vermişti'
İstanbul Barosu'na yazılı savunma veren Dere, söz konusu doktorun bu olay öncesinde de birçok kişiye muayene etmeden sağlam raporu verdiğini söyledi. İşkencenin hem ulusal hem de uluslararası hukukta suç olarak nitelendirildiğini söyleyen Dere, Kasar için "Mesleğin en temel ilkelerine uymayan yakışıksız tutum ve davranış içinde bulunmaktan ötürü somut olayı eğer vicdanının duvarına asılı bir enkaz resmi olarak hissediyor, yüreği sızlıyorsa, bundan ötürü acı çekiyorsa ve küçük düştüğünü düşünüyorsa, bundan ne biz, ne Emek gazetesi ne de ikinci raporu veren tabip sorumlu değildir" dedi.