18 Mayıs 1999 21:00

Partiler Milli Eğitim 'pastası'nın peşinde

Partiler Milli Eğitim 'pastası'nın peşinde
Bülent Falakaoğlu
Her dönem, İçişleri, Milli Eğitim, Kültür, Bayındırlık gibi 'kritik' bakanlıklar, hükümeti oluşturan koalisyon ortağı partiler için ilk ele geçirilmesi gereken bakanlıklar olarak görüldü.
Bu bakanlıkların, kadrolaşma açısından partilere sağladığı olanaklarla birlikte, "akçeli" bakanlıklar olması partilerin iştahını kabartan en önemli etken. Adı geçen bakanlıklar, 57. hükümeti oluşturması için Cumhurbaşkanı'nca görevlendirilen Ecevit'in yaptığı görüşmeler sırasında da üzerinde en çok pazarlıkların yapıldığı bakanlıkları oluşturuyor. Koalisyon protokolü görüşmeleri sırasında MHP'nin, "MHP'li kadrolar görevlerine iade edilmeli" şeklinde bastırması ve Ecevit'in MHP'nin kadrolaşmasından duyduğu kaygının basına yansıması, kadrolaşma çekişmesinin en iyi göstergesi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ise, başta "katkı payı" olmak üzere kayıt parası, karne parası, vb. birçok gelir kalemleriyle 100 trilyonları bulan ek kaynağa sahip olmasıyla 'cezbedici' bakanlıkların başında geliyor. Bunun ötesinde ülkenin genç kuşaklarının istenilen ideojiler doğrultusunda yetiştirilmesi için de bir fırsat. Milli Eğitim, son 9 yılda 9 bakan, 7 İstanbul milli eğitim müdürü, birçok müsteşar ve Talim Terbiye Kurulu başkanı eskitti. Bakanlar değiştikçe kilit noktalardaki isimler de değişti. Her yeni gelen bakan, kendisine yakın isimleri işbaşına getirdi. Bu, ANAP'lı Bakan Avni Akyol'dan, DSP'li, son Bakan Hikmet Uluğbay'a kadar değişmeyen gelenek oldu, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube yöneticiliklerine kadar 'üst kadrolar' hükümete yakın isimlerden oluştu.
MHP'nin eğitim ısrarı
Seçim bildirgelerine, "MEB'ın merkez ve taşra teşkilatlarında yeni yapılanmaya girilecektir" ibaresini yerleştiren MHP, bu konudaki hassasiyetini seçim döneminde ortaya koymuştu. MHP, koalisyon görüşmeleri sırasında da hassasiyetini sürdürmüş ve koalisyon protokolüne, "MHP'li kardolar görevlerine iade edilmeli. Özellikle DSP azınlık hükümeti ve Anasol-D hükümeti döneminde görevden alınan 2600 müdür öncelikle göreve iade edilmeli" şeklinde bir madde yerleştirmek istemişti. Koalisyon görüşmelerinde, DSP'nin, "MEB'i ANAP'a bile vermem" tavrı önemli bir kriz noktası. MHP bu bakanlığı doğrudan olmasa bile, kendi örgütsel yapısı içinde çok büyük ağırlığı olan bu bakanlık içindeki kadrolar konusunda tamamen devre dışında kalmayı açıklamakta ciddi zorluk çekeceği, bunun da koalisyon formüllerine yaklaşımını etkilediği değerlendirmeleri yapılıyor.
Kadrolaşmaya dönük uygulamalar yasa tanımamayı da beraberinde getirdi. Eğitime katkı paylarını kişisel harcamalarına aktaran yöneticiler sözde kovuşturmaya uğratıldı, ardından da adeta ödüllendirildi. Kartal Ticaret Lisesi eski müdürü ülkücü Adnan Temur Kaynak'ın ortaya çıkan her yolsuzluğundan sonra yeni bir okulda yönetici yapılması gibi. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Vakıflardan Sorumlu Şube Müdürü Nurettin Göncü'nün, hakkında "İdarecilik yapamaz" şeklindeki somut rapora rağmen Refahyol hükümeti döneminde görevini sürdürmesi gibi. Kadrolar ise, minnettarlıklarını bazen yasaları hiçe sayarak açıkça sergilediler: Refahyol döneminde, hakkında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla soruşturma açılmış olmasına rağmen, Hatay Milli Eğitim Müdürlüğü'nden İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'ne getirilen Ömer Balıbey'in, Refahyol hükümetine vefa borcunu ödemek için, Tansu Çiller'in düzenlediği "Demokrasi İçin Sağda Birlik" mitingine öğretmen ve müdürlerin katılması için genelge yayınlaması örneğinde olduğu gibi. Miting sonrası gelen tepkiler ve olayın basına yansıması üzerine Balıbey, bu genelgesine karşıt bir başka genelge yayınlamıştı.

Evrensel'i Takip Et