19 Nisan 2015 03:29

Galeano ile söyleşilerden kesitler: Kelimelerin müziği

Uruguaylı Yazar Eduardo Galeano’yu 13 Nisan’da kaybettik. Galeano’yla yapılan söyleşiler geride daima okunacak ve keyif alınacak birçok şey bırakır. Bu yüzden bu derlemede sizlere, kaçınılmaz bir şekilde yetersiz kalan ama tüketimin despotizmi, Maradona olmanın sorunları gibi her zaman karşımıza çıkan konulara değinen kesitler sunuyoruz.

Paylaş

Uruguaylı Yazar Eduardo Galeano’yu 13 Nisan’da kaybettik. Galeano’yla yapılan söyleşiler geride daima okunacak ve keyif alınacak birçok şey bırakır. Bu yüzden bu derlemede sizlere, kaçınılmaz bir şekilde yetersiz kalan ama tüketimin despotizmi, Maradona olmanın sorunları gibi her zaman karşımıza çıkan konulara değinen kesitler sunuyoruz.

* “Küçük bir çocukken sonradan imkansız olduğu ortaya çıkan birçok şey olmak isterdim: beceriksiz olduğum için futbolcu olamadım; günahkar olduğum için aziz de olamadım; ressam da olmak istedim ancak yetenek mevzusu bunu mümkün kılmıyordu. Fakat bir şekilde çizer gibi yazıyorum. Gözlerimi kapatıp, ne yazacağımı, kelimelerle ne anlatacağımı- bu bir fikir, kavram, deneyim olabilir- kafamda canlandırmazsam bunu başaramam. Ne yazacağımı önceden görmem gerekiyor, esnek bir yazma stilim var. Diğer yandan, okullarda yüksek sesle okuma alışkanlığının yitirilmesinin çok büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum, çünkü bu sizi erken yaşta kelimelerin müziğine yakınlaştırıyordu. Yazdığım her yazıyı, tekrar yazıyorum, yapıyorum ve birçok kez tekrar yapıyorum. Fakat en önemli sınav, yazdıklarımı yüksek sesle okumak. Herhangi biri, yazının ne kadar etkili olduğunu müzikalitesine, yüksek sesle okuduğunda kulağa nasıl geldiğine bakarak anlayabilir.”

* “Ben bir düşünür değilim, neyse ki entelektüel bile değilim. Düşünür kelimesi beni biraz korkutuyor. Entelektüel, elle yapılan işlere karşı olması ya da kalbi hiçe saymasıyla tanımlanır. Ben hisseden bir düşünürüm, aynı anda hem hissediyorum hem düşünüyorum. Aklın yaptığı şey, hangi iç organdan -ciğer, kalp, mide veya üreme organından- geldiği belli olmayan hisleri organize etmek. Fikirlerin çok ötesindeki şeyi, neyin tetiklediği bilinmiyor.”

* “Biz makinelerin araçlarıyız: otomobiller sizi kullanıyor, bilgisayarlar sizi programlıyor, süpermarketler sizi satın alıyor, televizyon size bakıyor. İnsanlara hizmet etmek için ortaya çıkan araçlar, sonunda, insanları kendilerine hizmet ettiriyor. Bunun kanıtlarından biri dünyanın tersine işlemesi, şehirlerde yaşananlar bunu gösteriyor: şehirler insanların bir araya gelmesi için kurulan yerler. Bugün biz insanlar bu devasa otoparklarda işgalci konumundayız.”

* “Sorun değerlerin tersine dönmesi, sorun birinin, bir şeyi tüketmesi değil, tükettiği şeyden ötürü tükenmesi. En belirgin olanla, insan onuru, iş,yapılan işin değerini yeniden talep etmekle başlamalı. Sonuncusu üzerine çok ısrar ediyorum çünkü dünyanın yaşadığı toplumsal güvensizliğin en önemli sebeplerinden biri bu. Bir şeye sahip olanlar, bunu kaybetmekten korkuyor, bir şeye sahip olmayanlar bu sahip olmadıkları ve ihtiyaç duydukları şeye asla sahip olamamaktan korkuyor. O zaman bu dünya, korkunun hükmettiği bir dünya.”

* “Çalışmanın değeri azın en azına indirildi; çöpten bile daha değersiz. Her gün bir iş bulmak zor, onu muhafaza etmek, makul bir maaş kazanmak daha da zor. Ve hepsi iki yüzyıldır süren işçi kazanımlarını paramparça eden rekabet adına yapılıyor. Şimdi diyorlar ki: ‘Sıra uzun, kal ya da git’ Suçun tavan yapması diğer birçok şeyin yanı sıra, sosyal adaletsizlik, işlerin değersizleştirilmesiyle ilgili. Mevcut dünya güvensizlik ve korkunun esiri. Hepimiz az çok esiriz: yukarıdakiler, ortadakiler ve aşağıdakiler. Hapishane çok lüks olsa da: güvenlikli sitelere, elektronik aletlerle kontrol edilen ortaçağ kalelerine benziyor.”

* “Hiç kimseye nasihat verecek ya da alacak biri değilim, nasihat verenleri sevmem onlardan biri de olmak istemem. Fakat yine de yaşadığım şeylerden bir şey aktarabilirim. İlk olarak: Bir şey söyleyebilmek için ilk önce dinleyebilmek gerek. İkinci olarak, bunu bana Juan Carlos Onetti söyledi: Var olmayı hak eden yegane kelimeler sessizlikten daha iyi olan kelimelerdir. Yani yeni başlayanlara şunu söyleyebilirim: Kelime bolluğuna dikkat edin. Latin Amerika’da kelime bolluğu, enflasyon kadar yıkıcı. Daha sonra gazeteciliği, edebiyattan ayıran sınıra ilişkin hikayeye inanmayın. Edebiyat, hangi biçimde olursa olsun, bir toplumun yaydığı duygu ve düşüncelerin toplamıdır. Biri söylemek istediği şeyleri gazetede veya kitaplarda yazarak da söyleyebilir. Gazetecilik doğru bir şekilde yapılırsa, iyi bir edebiyat noktasına erişebilir diğer birçok örnek arasında, Jose Marti, Carlos Quijano, Rodolfo Wash bunu kanıtlamıştır. Eğer bütün isimleri saysak liste çok daha uzun olurdu.”

* “Dünya kupaları sırasında doğrudan yeryüzü gezegeninden aynı yuvarlaklıkta ama daha küçük olan top gezegenine taşınıyorum. Kendimi bütün maçları izlemeye adıyorum en azından çaba sarf ediyorum, çünkü her zaman kaçırdığım bazı maçlar oluyor. Fakat söylemeye çalıştığım şey televizyonun önüne iyice soğuk bir birayla oturduğum ve kendimi topa gömdüğüm. Buradan dünya kupası bitene kadar çıkmıyorum. Bu kadar basit. Ben bir futbol bağımlısıyım. Bu, benim çocukluğumun en uzak köşelerinden gelen bir şey, çünkü daha bir bebekken babam beni stadyuma götürürdü. Ve tabii sonra bütün hayatım boyunca futbol oynadım.”

* “Maradona, Maradona olduğu için sırtında çok ağır bir çarmıh taşıyor olsa gerek. Bu dünyada Tanrı olmak çok zor bir şey, daha da zoru, Tanrıların emekliye ayrılmasına izin verilmediğini, bedeli ne olursa olsun Tanrı olarak kalmaları gerektiğini fark etmek. Ve Maradona’nın durumu emsalsiz, dünyanın en ünlü sporcusu, yıllardır futbol oynamıyor olsa da, dünya kupasının popülerliğinden kaynaklanan bir hava atma ihtiyacı. Demek istediğim şey, onun Tanrılar arasında en insancıl olanı olduğu. Bunun sebebi içimizden herhangi birine benzemesi. Ukala, çapkın, zayıf. Hepimiz böyleyiz! Hepimiz aynı topraktan yapıldık. Bu yüzden insanlar Maradona’da kendilerini görüyor. Gökyüzünün yukarısından bize saflığı gösteren ve bizi cezalandıran bir Tanrı değil o. Yani, Maradona erdemli bir Tanrıya en az benzeyen şey, o putperestlerin Tanrısı. Bu onun prestijini açıklıyor. Onu erdemleriyle ama ayrıca hatalarıyla da kabul ediyoruz.”

* “Gerçekten okuyan kişi, bu eylemi, sonuçlarına katlanmaksızın yapmamalı. Kulağınızı götürdüğünüzde nefes aldığını işittiğiniz kitaplardan birini okuduğunuzda, kitap sizi dokunmadan bırakmaz: Ne kadar az olsa da sizi değiştirir, size bir şey katar, önceden bilmediğiniz ya da hayal etmediğiniz bir şey, bazen size günümüzün sözlüklerinin ihanet ettiği kelimelerin gerçek anlamlarını bulma konusunda bile yardımcı olabilir. Eleştirel bir bilinç daha fazla ne isteyebilir ki?”

* “Hiçbir şeyden pişman değilim. Ben de yaptığım bütün hataların toplamıyım.”

Galeano röportajlarından kesitler sunan bu derleme ilk olarak Arjantin Pagina12 gazetesinde yayınlanmıştır.  
Çeviren: Sena AKALIN

ÖNCEKİ HABER

Sansür belası: Festivalden festivale, artık her yerde

SONRAKİ HABER

Galeano’nun anahtarları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa