15 Nisan 2015 12:54

Neden ve Nasıl 1 Mayıs'a Katılmalı?

Gençlik gelecektir. Bu emek için de sermaye için de aynı anlama gelmektedir. Ya sermayeye endekslenmiş bir gençlik ya da sermayeye karşı emek ile hareket eden bir gençlik

Paylaş

Ahmet Akarsu
Kayseri

Şairin de dediği gibi, hayatımız boyunca ayrışmadan bakacağımız en önemli noktadır emek. Ülkenin ve dünyanın içerisinden geçtiği politik atmosferi düşünecek olursak, gençliğin tam ortasında olduğunu görmek mümkün. Gençliğe yönelik plan yapanların, gençliğin gelecek kaygılarını minimize edecek planlardan ziyade gençliği sermayenin çıkarları doğrultusunda bir ‘yatırım’ olarak gördüklerini biliyoruz.

GENÇLİGİN TARAFI VAR!

Gençlik gelecektir. Bu emek için de sermaye için de aynı anlama gelmektedir. Ya sermayeye endekslenmiş bir gençlik ya da sermayeye karşı emek ile hareket eden bir gençlik. Evet, gençliğe dair bizim de bir planımız var: Gençliğin gelecek kaygılarını yok edecek olan kendi talepleri etrafında örgütlenmesini sağlamak. Gençliği gerici, sorgulamayan, biat eden, “dindar ve kindar” bir noktaya sürüklemeye çalışan sisteme karşı; gençliğin üzerine düşen sorumlulukların arttığı bu dönemde birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı en ilerden sahiplenmenin ayrı bir önemi var. Birkaç örnekle işçi sınıfı mücadelesinin yaygınlığını görmekte fayda var.
Geçtiğimiz aylarda, 15 bin metal işçisinin MESS’e (metal patronları sendikası) karşı çıkmış oldukları grevi, Bakanlar Kurulu tarafından “Milli güvenliği tehdit ediyor” gerekçesiyle yasaklandı. Daha önce de Çaykur, hava, lastik ve cam işçilerinin grevleri de aynı ya da benzer gerekçelerle yasaklanmıştı.

SINIFIN FITRATINDA OLANI GÖSTERMELİ

Ülkenin en büyük sermayedarlarından Murat Ülker’in emek karşıtı yaptırımlarına karşı İstanbul’da sendika değiştirdikleri için işten atılan Ülker işçilerinin mücadelesi ve kazanımı, Yozgat’ta 350 maden işçisinin greve çıkması ve maden başlarında nöbet tutmaya başlamaları, Sivas’ta demir çelik işçilerinin eyleme çıkması, Kayseri’de Boydak Holding’e bağlı 4 bine yakın işçinin sözleşme dönemine tepkisini bir günlük iş bırakarak göstermesi mücadelelerin daha da ilerleyeceğinin göstergesi olmuştur. Ülkenin hemen her yerinde irili-ufaklı işçi direnişlerinin devam ettiği bu dönemde 1 Mayıs’ın daha da anlamlı olduğunu görmemiz mümkün.
AKP iktidarı boyunca ölen işçilerin sayısının resmi rakamlara göre 14 bine ulaştığı, hiçbirinin hesabının sorulmadığı ve Soma, Torunlar ve Ermenek’teki gibi toplu işçi katliamlarına dönüştüğünü düşünürsek işçi sağlığı ve güvenliğinin olmadığı gerçeği yüzümüze çarpar. Yaşanan maden faciaları sonrası madenlerde işçilerin ‘ölmek zorunda’ kaldığı ‘kader’ şartlarının değiştirilmemesi. Hatta ölümleri engellemek yerine “öldürmeye devam edebilirsiniz ama öldürmezseniz para veririz” anlayışıyla hükümetin ölümleri patronlara teşvik olayına döndürmesi...

UCUZ İŞ GÜCÜ GENÇ İŞÇİLER

Benzer şekilde gençliği ucuz iş gücü olarak gören kapitalist sistem, eğitim sistemini kendi çıkarlarına göre değişikliklerle daha da lehte çevirerek sömürü düzenini meslek liselerinde sağlamlaştırıyor. Bu durumun en somut örneği devletin patronlarla ortak tekstil liseleri açması. Stajlarda meslek liselilere asgari ücret (minimum) verilmesi gerekirken, 1/3’ü veriliyor. Bazı yerlerde o bile ellerinden alınmıştır. (Kayseri’de sağlık meslek liseleri örneği dergimizde ve Evrensel gazetesinde işlendi)
Artan işçi cinayetlerinden gençlik de nasibini almıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği meclisinin raporuna göre sadece 2013 yılında 55 çocuk işçi yaşamını kaybetmiştir. Dünya genelinde çalıştırılmakta olan çocuk ve genç işçi sayısı 306 milyona ulaşmıştır. Gençlik bakımından, işçiliği en yakından gören, işçi sınıfının bir parçası haline gelmiş olan meslek liselilerin bu dönem açısından 1 Mayıs’a kendine özgü yaratıcılığıyla ve talepleriyle damga vurmaları büyük önem taşımaktadır.

LİSE VE ÜNİVERSİTELİLER

Eğitim sisteminin her geçen gün değişikliğe uğradığı süreci inceleyecek olursak; 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmasından tutalım da “dindar kindar nesil” tartışmalarına kadar uygulanan sistemin gençliği gerici odaklara yedeklemesi, son olarak eğitim şûrasındaki kararlarla birlikte zorunlu din derslerinin artırılması, gençliğin gerici, biat etmeye endeksli yetiştirilmeye çalıştırılması… Okuyan, araştıran ve sorgulayan gençlikten korktuğunun bir göstergesi. TEOG ile birlikte meslek liselerinin ve imam hatip liselerinin artırılması, AKP Hükümetinin gençliğe verdiği “önem” açısından kendisini reddeden bir nesil olarak karşısında durmamızı açıkça gösteriyor. Tüm bunlar bu eğitim sisteminin bilimsellikten uzak, sınava endeksli, rekabetçi, gerici ve çürümüş olduğunun göstergesidir. Liselilerin toplumsal eylemlerde (Gezi, Soma, Özgecan) sokaklara çıktığını düşünürsek 1 Mayıs’a da kendi renklerini, dertlerini yansıtmaları değerli olacaktır.
Her geçen gün üniversiteler halk için değil, sermaye için bilim üretmek zorunda bırakılıyor. Teknoparklar ile üniversitenin yönetim kademelerinde büyük patronların ‘görev’ alması üniversitelerin A.Ş’ler gibi hareket etmelerine sebep olmuştur. Tüm bunlara karşı yürütülen mücadelelerin önüne geçmek için üniversitelerde provokatif eylemler yahut saldırılar yapılıyor. Burjuva ideologlar tarafından özellikle üniversitelileri hedefine alan “işçi sınıfı bitmiştir” söylemlerini boşa çıkaracak düzeyde üniversitelilerle işçi sınıfının mücadelesini birleştirme vakti.

KADINLAR DAHA GÜÇLÜ OLACAK ALANLARDA

İçinden geçtiğimiz süreç bakımından kadınlar üzerinde kurulmaya çalışılan baskı ve cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Günde 5 kadın cinayetinin olduğu, onlarca hatta yüzlerce kadına tacizin, tecavüzün yaşandığı ülkede, Özgecan Aslan cinayetinin ardından yaşanan patlamalara yenileri eklenebilir. AKP’li bakanların, vekillerin ve Cumhurbaşkanının kadınlara yönelik; “Mini etek giymiş”, “Kızlarınıza çığlık atmayı öğretin” gibi söylemlerine karşı kadınlar sokaklara-alanlara çıkmıştır. Kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzün arttığı; fabrikalarda, atölyelerde, liselerde, üniversitelerde, evlerde ezilen, işyerlerinde iki kez ezilen kadınların renkleri ve talepleriyle 1 Mayıs’ın önemli parçalarından biri olmaları her açıdan büyük önem taşımaktadır.
Sadece seçimlerde oy potansiyeli olarak bakılan biz gençler özellikle de genç işçiler; sanayi, atölye, fabrika sahibi olan patronların kıskacına alınıyor. Genç işçilerin mücadelelerini, nakış işçilerinin birlikteliği ortaya koymuştur. Milletvekilliği seçimleri yakınlaşırken, sermaye partilerinin (AKP-CHP-MHP) adayları bakımından aday listeleri karıştırıldığında büyük çoğunlukla patron adaylarının olduğu, bir tek işçi adayın olmadığını görüyoruz. Genç işçilerin, işçi grevlerinin-direnişlerinin patlak verdiği, “işçi sınıfı mücadelesinin kaynadığı, fokurdamaya başladığı”  bu dönemde genç işçilerin mücadelelerini ortaklaştırmaları önem taşımaktadır.

1 MAYIS CEVAP OLACAK

İç ve dış politikanın iç içe geçtiği süreçte, Ortadoğu’da başta Kürtler olmak üzere IŞİD’e karşı halkların verdiği mücadele ile emperyalist planlar bozuldu. Dış politikada çöken AKP Hükümeti, dengelerini tekrardan ölçmek için Yemen’e yapılan müdahalede ‘Sünni Blok’un içerisinde yer aldığını ve lojistik destek vereceğini açıkladı. Bölge illerinde Kobanê saldırıları döneminde Kobanê eylemleri ve süreçte verilen mücadeleyi başta Kürt işçiler ve emekçilerin, Kürt gençlerin, dilleri, renkleri, kültürleri ve kimlikleri ile 1 Mayıs’ta alanlara taşıması Kobanê ve Ortadoğu’daki zaferin devamı niteliğinde olacaktır.
Bu 1 Mayıs işçi emekçilerin ve onun gençliğinin sorun ve taleplerinin zirve yapması ayrıca seçimlerin hemen arefesinde olması nedeniyle ayrı önem taşıyor. Şimdi son zamanlarda hemen her alanda süren mücadeleleri birleştirme ve sermaye hükümeti AKP’ye güçlü bir karşılık verme zamanı...

ÖNCEKİ HABER

Avukat: Makul Şüpheli

SONRAKİ HABER

Dersim'de toplu mezar kazısı sona erdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...