23 Mart 2015 01:06

IŞİD karşıtı koalisyon gökte başka yerde başka

Paylaş

Ali KARATAŞ
Yusuf ERTAŞ

IŞİD’in düzenlediği intihar saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Yemen, Tunus ve Suriye’nin Hesekê kentinde art arda gerçekleştirilen intihar saldırıları ile bölge kan gölüne döndü. IŞİD bu kez Yemen’de Husilerin camilerine, Kürt kenti Hesekê’de Newroz kutlaması yapan Kürtlere ve Tunus’ta parlamentoya yakın bir noktada bulunan bir müzeyi ziyaret eden turistlere saldırdı. Bu saldırılar sonucu yüzlerce kişi öldü yüzlerce kişi de yaralandı. Bu kanlı tabloya dikkat çeken hemen hemen bütün gözlemciler ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun hava saldırılarının başarısız olduğu görüşünde birleşiyor.

HAVADA BAŞKA YERDE BAŞKA
IŞİD karşıtı ittifakları değerlendiren Lübnanlı gazeteci ve yazar Semih Saab Irak’ta yayınlanan Alsabaah gazetesindeki yazısında, yerdeki ve havadaki ittifakların farklı olduğuna dikkat çekiyor. Saab, IŞİD’e karşı mücadelede İran’ın aktif bir rol oynadığının artık bir sır olmadığını belirterek “ABD IŞİD’e karşı seneler sürecek bir savaşa hazırlanırken koalisyon güçleri ve ABD olmadan Tikrit ve Musul operasyonu başladı” diye yazdı. Saab,  yaşadıkları sorun artık varoluş ya da yok oluş ile ilgili olması nedeniyle bugün Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin sadece nükleer görüşmelerin değil ABD hesaplarının da dışında olduğu görüşünde.

IŞİD’E KARŞI BOMBARDIMAN ETKİSİZ

Abdulbari Atvan,  ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, ‘’ülkesinin eninde sonunda Esad yönetimiyle anlaşma yoluna gideceği’’ şeklindeki açıklamasını Esad’a, rejimine ve Esad destekçilerine en güzel bir hediye, Suriye muhalefetine ve onlara destek veren ülkelere de sert bir tokat olarak değerlendirdi. Atvan, ABD’nin böyle bir dönemde geri adım atmasının ardındaki nedenlerin ilkinin, “IŞİD’e karşı koalisyon uçaklarının bombardımanının istenilen sonucu vermemesi ve ılımlı muhalif grupların çöküşü”  olduğunu belirtti.

NETENYAHU KAZANDI

İsrail seçimlerinin kazananı “Başbakan olarak kaldığı sürece bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini” açıklayan Benyamin Netenyahu oldu. Alkuds Al Arabi gazetesi seçim sonuçlarını değerlendirdiği başyazısında İsrail’in “radikal, ırkçı ve terörist bir başbakan” seçtiğini vurgulayarak  “Artık Filistinliler ve bütün dünyanın özgürlükçüleri haklı gerekçeler belirlemeli” diye yazdı. 


HAVADAKİ VE KARADAKİ İTTİFAK

Semih SAAB
Alsabaah

Bütün gözler Lozan ve Cenevre’ye İran ve 5+1 ülkeleri arasındaki nükleer görüşmelerine çevrilmişken, Ortadoğu’daki veya dünyanın bir bölümündeki sorunların bu konuda anlaşma sağlanması veya görüşmelerin başarısızlığa ulaşmasıyla ilgili olmadığı görülmektedir.

Bugün yeryüzü IŞİD ile sarsılmakta ve bu örgüte karşı verilen mücadelede artık İran’ın aktif bir rol oynadığı sır değil. Birkaç ay önce her yere saldırı düzenleyen, ancak son dönemlerde savunmaya çekilen IŞİD’e karşı verilen mücadelede İran, 5+1 ülkeleriyle yapılan görüşmelerin başarıya ulaşmasını beklemezken, Batı ülkelerinin bu konudaki tutumu halen belirsiz.

ABD IŞİD’e karşı seneler sürecek bir savaşa hazırlanırken koalisyon güçleri ve ABD olmadan Tikrit ve Musul operasyonu başladı.  ABD ise IŞİD’in Suriye’de çekildiği bölgelerdeki boşluğu doldurmak için 15 bin muhalifin eğitilmesine hazırlanıyor. ABD’nin Suriyeli muhalifleri eğitmesi konusu giderek dar bir kalıba giriyor. Çünkü bu eğitilecek muhalifler kaybederse ABD burada Suriye ordusuyla direkt bir savaşa girecek mi sorusu devreye giriyor. Bu savaşçıların akıbeti ne olacak? Daha önce ABD’nin Küba’da Castro’ya karşı eğitip savaşmak için gönderdiği ve tarihte Domuzlar Körfezi Çıkarması diye bilinen savaştaki gibi mi olacak? Ki bu çıkarmayla Castro’nun konumunun daha da güçlendiği dikkate alınırsa, ABD Suriye’de yeni bir Domuzlar Körfezi çıkarmasına yanaşacak mı? 

Bu gelişmeler devam ederken Suriye ordusu birçok yerde başarılı operasyonlar gerçekleştirdi ve birçok yerde kontrolü tekrar sağladı. 

Burada önemli bir ayrıntı var. IŞİD’in geriletilmesi için Irak’ta koalisyon uçaklarının bombardımanına ihtiyaç varsa, Suriye’de buna daha fazla ihtiyaç vardır. Ancak şu an Suriye ve Irak IŞİD’le savaşta zamana karşı yarışıyor.  Koalisyon uçaklarının Suriye’de yapacağı bombardımanda şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. Bu bombardıman, koalisyona katılan ve Esad’ın devrilmesi için muhalefete her türlü lojistik desteği sağlayan bazı ülkelerin öfkesine neden olmayacak mı?

Bu sorular ışığında Bağdat ve Şam IŞİD’e karşı verilen savaşta İran’a mecbur durumda. Yukarıda da söylediğim gibi İran, Suriye ve Irak’ın IŞİD’e karşı savaşında artık 5+1 ülkeleri ile nükleer konusundaki görüşmelerin akıbetinin bir önemi yok.  Eğer ABD’nin IŞİD’e karşı verilecek savaş konusunda belirli hesapları varsa ve bunu zamana yaymak istiyorsa, Suriye ve Irak’ın da hesapları var ve IŞİD’e karşı yarından önce bir sonuç almak zorunda. ABD Musul operasyonuyla ilgili hesap yaparken Tikrit operasyonunun başlaması da bunu gösteriyor. Dolayısıyla bugün Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler sadece nükleer görüşmelerin değil ABD hesaplarının da dışında. Çünkü bu iki ülkede yaşanan sorun artık varoluş ya da yok olmak ile ilgili.


SURİYE’DE SAHNEYİ DEĞİŞTİREN 5 NEDEN

Abdulbari ATVAN 
Raialyoum

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin bir televizyon programında, ‘’ülkesinin eninde sonunda Esad yönetimiyle anlaşma yoluna gideceği’’ şeklindeki açıklaması, Esad’a, rejimine ve Esad destekçilerine Suriye krizinin beşinci yılına girerken verilecek en güzel hediye niteliğinde. Bu açıklama aynı zamanda, silahlı Suriye muhalefetine ve onlara destek veren ülkelere de sert bir tokat niteliği taşımaktadır.
ABD’nin böyle bir dönemde geri adım atmasının ardında bazı nedenler yatmaktadır. Bunlardan ilki, IŞİD’e karşı koalisyon uçaklarının bombardımanının istenilen sonucu vermemesi ve ılımlı muhalif grupların çöküşü ki buna örnek olarak daha önce ABD’nin silahlandırdığı Hazm hareketinin Halep’te Nusra karşısındaki hezimeti gösterilebilir.

İkincisi ise, Suriye ordusunun gösterdiği direnç ve Suriye rejimine yönelik desteğin ülke içinde ve dışında artması ki bununda birçok sebebi var. Üçüncü temel sebep ise, Rusya, İran ve Hizbullah’ın Suriye rejimine verdiği askeri ve mali desteğin rejimin düşmesini engellemesi ve muhaliflerin Şam’a yönelik ilerleyişinin sağlanamamasıdır.

Dördüncü etken ise, Washington, Batı ve bazı Arap ülkelerinin Suriye rejiminin alternatifinin kaos olduğu kanaatine varması oldu. Batı ve ABD bu kanıya Libya örneğinden yola çıkarak varmıştır. Önemli ve son etken ise, ABD’nin İran ile nükleer konusunda anlaşmaya varmaya yaklaşması, İran’la IŞİD’e karşı olası ihtimal burada rol oynamaktadır.


NETENYAHU’NUN BÜYÜK ZAFERİ: UYGULAMAYA DÖNÜK BİR TEPKİ GEREKLİ

Al Kuds Al Arabi
Başyazı

Daha önce yayınlanan anketlerin aksine, terörist başbakan Binyamin Netenyahu, parlamento seçimlerinde 29 sandalye elde ederek kendi deyimiyle büyük bir zafer kazanmış oldu.

Seçimlerden önce ‘’Başbakan olarak kaldığı sürece bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceği’’ şeklinde açıklama yapan Netenyahu’nun bu açıklaması mı seçim öncesi anketlerin aksine bir sonuç getirdi? Yoksa Gazze’ye yönelik saldırganlığı için kendi destekçileri tarafından bir saldırganlığın devamı için yeşil ışık anlamına gelecek bir ödül mü? 

Her şey bir yana Netenyahu, yönetimde kalmak için seçim programında bir gerçeği açıklamak zorunda kaldı.  Aslında yapmış olduğu açıklama Arapların da görmesi gereken bir gerçek.  Netenyahu burada aslında şunu söylemiş oldu: ‘’Ey ahmaklar, iki devletli çözüm konusunda daha önce yaptığımız açıklamalar, beyninizi küçük görmek ve hayallerinizle alay etmektir.’’  Ancak halen geçtiğimiz günlerde ‘’Bu açıklamalar bir seçim kampanyasından ibarettir’’ diyen Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el Arabî gibi gerçeği görmek istemeyen Araplar var.

Gerçek şu ki, Netenyahu, büyük bir desteğe sahip ve hiç sapmayacağı manifestosunu açıklamış oldu; barış görüşmeleri sadece görüşmek içindir ve iki devletli çözüme hayır ile işgalin sonlandırılmayacağı. Bu da Filistinlilere, bütün yolları kullanarak özgürlük için direniş hakkı doğurmaktadır.
Ne yazık ki herkesi şaşırtan bu seçim sonuçları gerçektir. İsrail radikal, ırkçı ve terörist bir başbakan seçti. Artık Filistinliler ve bütün dünyanın özgürlükçüleri haklı gerekçeler belirlemeli. 


YEMEN, TUNUS VE SURİYE’DE KATLİAM

Yemen, Tunus ve Suriye’nin Hesekê kentine düzenlenen kanlı intihar saldırıları ile sarsıldı. Her üç saldırıyı da IŞİD’in üstlendiği bildirildi. 

YEMEN’DE MEZHEP SAVAŞI VE BÖLÜNME ENDİŞESİ
Yemen’de çoğunlukla Husilerin gittiği iki camiye yapılan intihar saldırılarında en az 150 kişinin öldüğü 351 kişinin de yaralandığı belirtildi. Saldırıların ardından yapılan açıklamalarda katliamın Yemen’de “mezhep savaşını” alevlendirebileceğine dikkat çekildi. Alarab gazetesi katliam haberini, “Yemen Sünni ve Şiiler arasında bir mezhep savaşının eşiğinde” manşetiyle verdi. Middle East “İslam Devleti Sana’da gerçekleştirdiği vahşi saldırı ile Yemen’de mezhep savaşının ateşini alevlendirebilir” yorumunu yaptı. Middle East, “Gözlemciler, İslam Devletinin bu saldırıları ile ülkede mezhep savaşının alevleneceği, bölünmeyi derinleştireceği ve kanın dökülmesini körükleyeceği bir noktaya doğru sürükleneceği görüşünde” olduğunu yazdı.

Tunus’ta “bağımsızlık günü” kutlamaları Tunus parlamentosuna yakın bir noktada bulunan Bardo Müzesi’ne düzenlenen kanlı saldırının gölgesinde kaldı. Tunus’taki müze baskınında çoğu yabancı ülkelerden gelen turist 23 kişi öldü. 

Suriye’nin kuzeyindeki Hesekê’de kentinde Newroz kutlamaları sırasında düzenlenen bombalı saldırılarda çok sayıda kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. Kurdpres haber sitesi Kürt kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Kuzey Suriye’nin Kürt kenti Hesekê’de Newroz kutlamaları esnasında bomba yüklü araçların intihar bombacıları tarafından patlatılması ile gerçekleşen ikiz saldırıda 50’de fazla kişinin öldüğünü,  100’den fazla kişinin de yaralandığını aktardı.

ÖNCEKİ HABER

Tanıklar: Cömert’i polisin vurduğunu gördük

SONRAKİ HABER

Tartışmanın esas nedeni çözüm içeriğinin olmaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...