08 Mart 2015 14:47

Newroz Pîroz Be!

Newroz… Yeni gün, baharın gelişi, doğanın uyanışı gibi anlamlarla yıllardır halkların günü olmuş ve farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde kutlanmış bir gün…

Paylaş

Fatma KESKİNTİMUR
Newroz…  Yeni gün, baharın gelişi, doğanın uyanışı gibi anlamlarla yıllardır halkların günü olmuş ve farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde kutlanmış bir gün… Kürtler açısından ise otuz yıllık bir mücadelenin temsili, canıyla kanıyla verdiği ulusal hak alma mücadelesinde taleplerini haykırdığı, talepleri için tüm halklarla el ele kol kola halaylarda buluştuğu bir gün oldu… Her 21 Mart, yani Newroz buluşmasında da, sarı kırmızı yeşil mendilleriyle, allı morlu elbiseleriyle kadınları gördük en önde… Kadınların en önde oluşları elbette görüntüyü renklendirmek için, daha güzel göründüğü için değildi. Kürt kadını açısından ulusunun verdiği özgürlük mücadelesi, aynı zamanda kadın olarak da yaşadığı sömürü, zulüm ve haksızlıklara karşı mücadelenin yolunu açmıştı ve kadınlar yalnızca eylemlerde değil, doğrudan mücadelenin de en ön saflarında oldular hep. Savaş, ilk ve en çok kadını vuruyordu ve Kürt kadınları cinsiyetlerinden dolayı uğradıkları haksızlıkları da ulusal özgürlük mücadelesindeki talepleriyle birleştirerek direnmeyi seçtiler.
Emperyalist güçlerin ve işbirlikçisi bölge ülkelerinin elbirliğiyle kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’da, tüm gerici, vahşi güçlerin devreye sokulduğu ve halklar arasında mezhep savaşlarına çevrilmeye çalışılan bu karanlık dönemde de yine kadınları gördük en ön safta. Tüm bu gerici hesaplara karşı, karanlığı yırtan bir ışık gibi belirdi Rojava örneği… Halkların bir arada yaşayabileceği, farklı inanç ve milliyetlerin barış içinde ortak demokratik talepleri etrafında bir yaşamı hayata geçirebileceği bir umut oldu Rojava. Gerici güçlerin de hedefi haline geldi. Tüm bu karşıtlık, IŞİD’in Kobanê’ye saldırısında ve yine en önde kadınların olduğu direnişte sembolleşti. Ortadoğu’da IŞİD gibi kanlı örgütlerle ete kemiğe bürünen gerici zihniyetin ilk hedefi kadınlardı ve artık buna teslim olmayacağını ilan eden ve direnişe geçen kadınlar, gösterdikleri destansı direnişle hem yaşam alanlarını savundular hem de yine kadın olarak yüzyıllardır yaşadıkları ayrımcılığa ve haksızlığa karşı savaş açtılar.

SAVAŞTIĞIMIZ KARANLIK AYNI!
Kobanê’de yaşananlar, Kuzey Kürdistan’da yaşayan biz kadınlar açısından da otuz yıllık savaşın geldiği aşamayla birleşip başka bir anlama büründü şimdi. Yıllarca devletin, askerin, korucunun zulmüne maruz kalan, çocuklarını ve eşlerini özgürlük mücadelesinde kaybeden, kaybedip arkasından ağıtla yetinmeyen ve kendisi de canıyla kanıyla mücadeleye giren biz kadınlar için bugün barışa dair umutlarımızı büyütmek için daha çok nedenimiz var… Kürdistan’da silahların sesi nasıl ayırdıysa diğer tüm halklardan kadınlarla bizi, silahların susması da verilen mücadeledeki ortak taleplerimiz için birleşmeye daha da yaklaştıracak şimdi… Önce acılarımız ortaklaşmıştı, şimdi umudumuzu ortaklaştırma zamanı…
Her geçen gün sayısı artan, her seferinde daha da vahşi bir saldırıyla gündeme gelen kadın cinayetleri, taciz, tecavüz de Ortadoğu’dan farklı bir manzara sunmuyor biz kadınlara. Eli kanlı örgütler yoksa da bu kez devrede, iktidar kürsülerinden verilen iffet ve namus dersleri; süslü paketlerle sunulan yeni sömürü yasalar; kadını her geçen gün “kutsal aile”nin duvarları ardına hapseden uygulamalar; kadına yönelik suçlarda “tahrik”, “namus” gibi kavramlarla adaletin önüne koyulan taşlar var. Tüm bunları, sistematik biçimde, kadını kamusal alandan silmeye, eve kapatıp emeğinden de esnek ve ihtiyaç duyulduğu biçimde yararlanmaya dönük düzenlemelerle hayata geçirmeye çalışan iktidarın batıdaki kadına sunduğu da benzer bir karanlık bugün…
Dün silahlarla ayrılan sesimiz, bugün aynı karanlıkla mücadele isteği ve ortak taleplerimizle birleşebilir… Otuz senedir çocuklarımızın ardından yaktığımız ağıtların öfkesi, Özgecan’ın ardından duyduğumuz öfkeyle birleştiğinde anlamlı olacak, Newroz alanlarında çektiğimiz halaylar… Direnişin ve özgürleşmenin sembolü haline gelen Newrozlarda dillenmişti hep “barış”a dair umutlarımız. Şimdi yine bir Newroz günü hep birlikte haykırabiliriz eşitlik ve adalet taleplerimizi…
Newroz alanlarında birleşen sesimizle yalnızca barışı değil nasıl bir barış istediğimizi de dillendirebiliriz… Nasıl ki tüm mücadele sürecinde, kadın olarak kendi özgürlük mücadelemizle de birleştirdiğimiz taleplerimizle almışsak yerimizi, bugün artık nasıl bir yaşam istediğimizi ve kadın olarak yalnızca ulusal değil, cinsel ve sınıfsal olarak da yaşadığımız sömürüye karşı ortak isyanımızı haykıracağımız bir gün olmalı Newroz…
Haydi, hep birlikte bizi kuşatan karanlığa karşı halaylarımızı birleştirelim… Haydi, hep birlikte eşitlik ve özgürlük taleplerimizi alanlarda haykıralım...Newroz Pîroz Be!

 

ÖNCEKİ HABER

Hayal kadar uzak, elle tutulur kadar yakın

SONRAKİ HABER

Adana'da imamdan Alevi düşmanlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa