08 Mart 2015 04:04

Yaşar Kemal ve Çukurova

İnce Memed bir Yaşar Kemal destanıdır. Anadolu insanının zulmün karşısında başkaldırısını simgeler. İnce Memed’i okurken Çukurovalı bir Homeros’un sesi yankılanır kulaklarımızda.

Paylaş

Zafer DORUK

Ustayla tanışma fırsatını Adana’da, 1993 Seyhan Kültür şenliklerinde bulmuştum. Hemite köyü de o sırada gündeme gelmişti. Ustanın heykeli dikilmişti oraya. Açılışına gitmiştik. Şenlik kapsamında yapılan Orhan Kemal Öykü Yarışmasında ben de bir başarı ödülü almıştım. Ödüllerimizi ustanın elinden almıştık, bizim için asıl ödül bu olmuştu.
Orhan Kemal’le Yaşar Kemal aynı dönemin yazarlarıdır. Orhan Kemal otuzlu, kırklı yılların Adanasını anlatır: Tarımın tasfiyesini, şehre göç macerasını, şehri, şehirdeki insanı, insanın alın yazısıymış gibi görünen sıradan bir olayın ardındaki büyük insanlık dramını... Yaşar Kemal çerçeveyi genişletir, Çukurova insanını anlatır. Adana çok küçük kalır anlattıklarında. Kadirli’ye, Ceyhan’a, Anavarza’ya, Aladağlara, Toros köylüklerine, kasabalarına doğru açılır. Çukurova’nın kıracını, yaylasını, dağını, ovasını, insanını, insanın düşünü, umudunu, korkusunu, destanını anlatır. Kendi kıssadan deyimiyle: ‘İnsanın macerası’nı yazar. Şiirsel betimlemeleri, yalın, duru, kendine özgü dili, anlatımındaki  lirik tat onu evrensel kılan özellikleridir. Anlattığı dünya Orhan Kemal’in dünyasıyla yan yana geldiğinde Türk edebiyatında bir Çukurova edebiyatı gerçeği çıkar ortaya. Diliyle, destanıyla, mitiyle, masalıyla, ağıdıyla, şiiriyle türküsüyle bu edebiyatın eni konu incelenmesi gerekiyor. Yaşar Kemal’in romanları ruhbilimsel, toplumbilimsel, tarihsel, yapısal, dilbilimsel yönleriyle de ayrıntısıyla incelenmeli. Bir dönemin  Çukurovasına, aşiret kültürüne, fodal yapısına, geleneğine ve insanın doğa karşısındaki büyük dramına  büyük bir ayna tutar ve anlatım ustalığıyla karakterlerinin ruh hallerini vermedeki olağanüstü başarısı yazdıklarını evrensel bir kata yükseltir... İnce Memed bir Yaşar Kemal destanıdır. Anadolu insanının zulmün karşısında başkaldırısını simgeler. İnce Memed’i okurken Çukurovalı bir Homeros’un  sesi yankılanır kulaklarımızda.
Orhan Kemal’in romana ağırlık vermesine karşın hikayeciliği daha ağır basar. Ben kendi adıma: hikayelerinden aldığım tadı romanlarından alamam. Yaşar Kemal’de durum tam tersinedir:  hikayeciliğinden önce romancılığı gelir. ‘Sarı Sıcak’da güzel hikayeler vardır. Ama Yaşar Kemal’in destancı yanı, halk şiirini, folkloru çok sevmesi, yerel kültürü çok iyi bilmesi, eşsiz gözlem gücü ve sağlam belleği romanları için  daha elverişli bir ortam oluşturmuştur. O da görünen odur ki roman yazmayı daha çok sevmiştir. Bir çok insanın  belirttiği gibi o,  Tolstoy, Balzac, Sthendal,  Hemingway, Dostoyevski, Çehov ayarında bir yazardır. Onun yazarlığının en özgün yanı: Çukurova’nın her taşını, her toprağını, dilini, geleneğini, yerel ağzını,  çiçeğini, bitkisini, böceğini ve en önemlisi de  insanını bu kadar ayrıntılı, bu kadar yakından tanıması, bilmesiydi; çok az yazara özgü donanımlardır bunlar. Anadolu’ya özgü yerel kültürün  renklerini, dilleri, inançları, kültürler arası ilişkileri, akrabalıkları  onun arı duru Türkçesinden ve sürükleyici  anlatımından okuruz, kendi deyimiyle: ‘binbir çiçekli bir kültür bahçesi’nde buluruz kendimizi. O, Çukurova’nın ‘Yüzyıllık Yalnızlığını’ yazmıştır. Steinbeck için Calofornia bozkırları, Marquez için Latin Amerika neyse, Yaşar Kemal için de Çukurova o’ydu. Yaşar Kemal’deki büyülü gerçeklik diliyle çok güzel örtüşür ve şiirsel bir tat verir. Sözlü güzelliğinin yanında görsel bir yanı da vardır onun romanlarının; sinema onun roman dilini çok iyi kullanır. Uzun sözün kısası: Türk edebiyatına bir Yaşar Kemal daha gelmez. Onu çok arayacağız...

ÖNCEKİ HABER

Evlat acısıyla yorulmuş bir anne: Şadan Eren

SONRAKİ HABER

‘Bu ızdırap hiç yaşlanmaz’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...