07 Mart 2015 11:25

İrlanda’nın kirli çamaşırları

TARİH

Paylaş

Müslime KARABATAK
Şimdilerde Türkiye’nin de 125. olduğu Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 141 ülke içinde en iyi 8. sırada yer alan İrlanda’nın kirli çamaşırlarını dökelim mi biraz? Rengine göre değil, kirine göre yükseltmemiz gerekiyor suyun sıcaklığını, yoksa İrlanda’nın bu kirli tarihi temizlenecek gibi değil.
Konumuz İrlanda’da en az 70 yıllık bir tarihi olan ve sonuncusu 1996’da kapatılan, 2011 yılında Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin soruşturulmasını istediği ve parlamentoya sunulan 1000 sayfalık bir rapordan sonra 2013 senesinde İrlanda Başbakanı Enda Kenny’nin küçük bir özür dilemekten başka bir şey yapmadığı Magdalen Çamaşırhaneleri’nde zorunlu çalıştırılan kadınlar.

BU NEYİN TÖVBESİ?
Bu arada belirtelim hemen, bu sadece İrlanda’nın ya da Katolik kilisesinin değil aynı zamanda Birleşik Krallık, Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’nın ve Protestan kurumların da kirli tarihi. Magdalen Kurumları’nın en eskisinin Ortaçağ İngiltere’sinde 1758’de kurulduğu biliniyor. İrlanda’da ilk kez bir Protestan sığınağı olarak 1765’te kurulmuş. Tarihçilere göre 1800’lerin sonunda İngiltere’de 300’den fazla, İrlanda’da da en az 41 Magdalen kurumu vardı. Bu kurumlar bazen sığınma evi, bazen ıslahevi olarak adlandırılmış, bazen de hiçbir ismi olmaksızın ayan beyan işletilmiş. Bu ilk Magdalen Kurumları’nın en temel özelliği fuhuş yapan kadınların ya da “yapma ihtimali olan” bekar annelerin buralara gönderilmeleriydi.
Magdalen ismi İncil mitolojisindeki Mary Magdalene’den (Magdalalı Meryem) gelir. Öncesinde fuhuş yaptığı iddia edilen bu kadın, Hristiyanlıkla tanışmasından sonra tövbe etmiştir. Bu yüzden bu kurumlara “tövbenin simgesi” Magdalen ismi verildi. Zamanla bu kurumlar İrlanda’nın Magdalen Çamaşırhaneleri’ne dönüştü.

KİMSESİZ, YOKSUL, İSTENMEYEN KADINLAR
İrlanda, İngiltere’den bağımsızlığını 1922’de kazandıktan sonra yeni Magdalenlar açmamış, ancak var olanları da kapatmak yerine kilise ve devlet adına kullandı. 1922’den önce bu çamaşırhanelerde çalıştırılan kadınların sayısının 30 binin üzerinde, bu tarihten sonra ise 10 bin civarında olduğu düşünülüyor.
Zamanla buralarda çalıştırılan kadınların profili de değişti: Biletsiz trene binmek gibi küçük suçlar işlediği için gözaltında tutulanlar, mahkemeye çıkarılmayı bekleyenler, evsiz olduğu için polis tarafından getirilenler, çocuk ıslahevlerinin gönderdikleri hatta psikiyatri hastanelerinden, sosyal hizmet kurumlarından, belediyelerin sığınma evlerinden ve yine Katolik rahibelerin işlettiği bekar annelerin kaldığı Anne Çocuk Evleri’nden gönderilenlerle birlikte aileleri tarafından gönderilen çoğu 20’li yaşlarda kadınlar... Yani toplumun kimsesiz, en yoksul, hatta en istenmeyen kadınları…
Sayıları 10 olan bu çamaşırhaneleri, devletle işbirliği halindeki Katolik cemaatler yürütmeye başladı. Bu cemaatlar rahibeler tarafından işletiliyor ve “topluma kazandırmak amacıyla kadın ve çocuklara dini eğitim verilen yerler” olarak görülüyordu. Ancak, devletin bilgisiyle çalıştırılan bu çamaşırhanelerin uyguladığı sistem, topluma kazandırmaktan çok, bireyleri toplumdan soyutluyordu. Ve hepsi oradaydı: Askeriye, emniyet güçleri, mahkeme, hastaneler, belediye hizmetleri, eğitim kurumları yani devletin her türlü kurumunun bu çamaşırhanelerle ilişkisi vardı. Örneğin, çamaşırhaneden kaçan bir kadın, polisler tarafından hızla yakalanıp getiriliyordu.

‘HAPİSTEN BİLE BETERDİ’
Rahibelerin işlettiği bu çamaşırhaneleri İrlanda’nın endüstri tarihi olarak turizm broşürlerinde göremezsiniz belki ama kadınların Katolik Kilisesi’ne ücretsiz çalıştırıldıkları bu yerler kadın emeğinin sömürüsünün bir simgesidir. Kimi 7 ay kimi 5 yıl kalan bu kadınlar, zorunlu olarak çalıştırılıyor, emeğinin karşılığını alamıyorlardı ama din görevlileri onların emekleriyle kasalarını büyütüyordu.
Magdalen Çamaşırhaneleri’nde kalmış ve şimdi bu kurumların gerçekte nasıl bir yer olduğunu gözler önüne sermek için uğraşanların anıları ortak. Çok küçük yaşlarda rahip/rahibelerin, polislerin ya da ailelerinin onları buralara yerleştirdiğini, sabahtan akşama kadar ücretsiz çalıştırıldıklarını, yetkililer tarafından zorbaca davranıldığını, yemekleri kendileri yapmasına rağmen aç bırakıldıklarını anlatıyorlar. Hepsinin ortak sözü ise; “Hapisten bile beterdi.”

KAZANDILAR AMA ESİR KIZ KARDEŞLERİNİ UNUTTULAR
Magdalen Çamaşırhaneleri’nde zorla hapsedilip çalıştırılan kadınların dışında ücretli olarak başka çamaşırhanelerde çalışan kadınların hayatlarına da bakmak gerekir.
Zaten yıkama ve ütü buharları arasında sıcak bir yerde çalışmaktan aşırı yorgun bir şekilde yaklaşık 13 saat ayakta çalışmaları yetmiyormuş gibi diğer ülkelerde aynı işi yapan işçilerden ya da tütün işinde çalışan kadınlardan bile daha düşük ücret alıyorlardı. Yani Magdalen Çamaşırhaneleri’nde kadınlar köle gibi çalıştırılırken, diğer çamaşırhanelerde çalıştırılan kadınlar kölelerden biraz daha iyi durumdaydı.
2. Dünya Savaşı sona ermeden hemen önce, 1945’te, iş yükü kat be kat artan çamaşırhane işçisi kadınlar, yıllardır talepleri olan ücretli izin için, İrlanda Kadın İşçiler Sendikası öncülüğünde greve çıktılar. Hastanelerde çalışanlar dışında tüm çamaşırhane işçileri, özellikle de otellerde çalışanlar greve yoğun katıldı. Talepleri şunlardı: Yeterli dinlenme zamanları, insanca yaşanabilir bir ücret ve insani çalışma koşulları. Kararlıydılar, talepleri karşılanana kadar geri adım atmayacaklardı. Kazandılar da. 1946’da ücretli iki haftalık izin haklarını kazandılar.
Ama ne yazık ki çamaşırhane işçisi kadınların grevi, Magdalen Çamaşırhaneleri’nde esir gibi çalıştırılan kadınları görmemiş ve onların kurtuluşlarına bir şey katmadı. Eğer talepleri onları da kapsasaydı, belki İrlanda devletinin bu Ortaçağ düzenini işçi kadınlar yıkacaktı.

ÖNCEKİ HABER

Sağlık örgütlerinden ortak açıklama: Grev hepimizin sağlığı için

SONRAKİ HABER

Hangi özgür dünya?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa