22 Şubat 2015 05:17

Kardan kadın

Belki çocukluğumuzdan başlamalı anlatmaya… çünkü şanslı bir azınlık dışında bu ülkedeki kadınlar “kız çocuğu” oldukları vurgulanarak büyürler. Eve geç gelemezsin çünkü kız çocuğusun. Ev işlerini yapman gerekir çünkü kız çocuğusun. Kendini “erkeklerden” koruman gerekir çünkü kız çocuğusun. Bu yüzden kim bilir kaçımızın aklında keşke “kız” olmasaydım diye geçmiştir kim bilir?

Paylaş

Mehtap MERAL*

Belki çocukluğumuzdan başlamalı anlatmaya… çünkü şanslı bir azınlık dışında bu ülkedeki kadınlar  “kız çocuğu” oldukları vurgulanarak büyürler. Eve geç gelemezsin çünkü kız çocuğusun. Ev işlerini yapman gerekir çünkü kız çocuğusun. Kendini “erkeklerden” koruman gerekir çünkü kız çocuğusun. Bu yüzden kim bilir kaçımızın aklında keşke “kız” olmasaydım diye geçmiştir kim bilir? Çünkü kız çocuğu olduğun için öyle çok şey yasaktır ki sana, erkek olmanın ne büyük bir özgürlük olduğunu anlaman uzun sürmez. Baban her akşam televizyonun karşısına kurulmuş keyif yaparken annen bulaşıkları yıkamak zorundadır! çünkü.  Abin köşede otururken ona bile su getirmek hep senin payına düşer. Bu liste böyle uzayıp gider. Okul kitaplarında, reklamlarda her yerde böyle temsil edilirsin. Sen hep en çok çalışan olacaksın. Erkeğe hizmet edeceksin. Dışarıda çalışıyor olsan da -ki bu bile çok zor elde ettiğin bir haktır- ev işleri hep senin görevin olarak kalacak. Çocuğundan sadece sen mesulsün. Çünkü senin ilk görevin annelik.  Hep bir izin alma hali. Üstelik  çocukluğun bittiğinde bitmeyecek.

Sonra büyürsün. Mesela annen sana bir gün “artık parkta oynaman yasak. Genç kız oldun” diyebilir. Genç kızlığın yürür bu kez üstüne. Sokağa çıkmak artık yasaktır. Erkek arkadaşlarınla eskisi gibi oynayamazsın. Kıyafetlerine dikkat etmen gerekir. Baban, ağabeyin senin adına istedikleri gibi konuşmaya başlarlar. Sen sadece uyarsın. Eğer “hayır” dersen vay haline. “Sen kız çocuğusun haddini bileceksin” “Kızlar böyle şeyler yapmaz” Söz dinlemedin mi? Dayağı yersin. Babandır, ağabeyindir döver de sever de. Sonra evlenirsin. Evlenmezsen evde kalmış olursun. Evlenirsen babanın hakimiyeti kocana geçer. Dinlemedin mi ? Başına geleceklerden sen mesulsün. Eğer tek parça halinde ayrılmayı başarırsan artık “dul” sun ve yeni bir savaş meydanı seni bekliyor.

Bunlar eğer öldürülmeden, tecavüze uğramadan yaşayabilirsen başına gelecekler. Oysa tacize uğramamış tek bir kadın yok bu topraklarda. Günü on iki saat yaşamak, geceyi hiç tanımamak, erkeklerin olduğu yerlerden korkarak geçmek, kendini hep korumak zorunda hissetmek doğal bir parçasıdır hayatının. Şiddetten ölen kadınlar için dijital bir anıt olan anitsayac.com’a bir bakar mısınız? Kaç kadın ölüyor her gün ? Daha ne kadar öleceğiz? Öldürülen kadınların arkasından “ya …. senin karın, bacın, annen olsaydı” cümlesini daha ne kadar duyacağız? Siz kendinize ait olmayan hiçbir şeyi sevemez misiniz?

Özgecan…  hangimizin içi yanmıyor ki bu ismi duyduğumuzda? Ama sormak zorundayım daha önceki kadınlara da böyle yansaydı içimiz Özgecan ölür müydü? 22 Ocak’ta bir kadın daha öldürülmüştü. Her gün öldürülen onlarca kadın gibi. Evet her gün ölüyor kadınlar artık. Eşinden ayrılmak istediği için, mini etek giyindiği için… Nuran Dutlu’da öldürülmüş ve tıpkı Özgecan gibi elleri kesilmişti. Adını çok azımız duyduk. Belki bir haber olarak okuyup geçtik yalnızca. 21 yaşındaydı Nuran. Kimliği kolundaki dövmeden belirlendi. Kabul edelim öldürülen birçok kadını Özgecan kadar masum bulmadık. Su testisi su yolunda kırılırdı elbet. Münevver Karabulut için de Defne Joy Foster için de aynı cümleleri duymadık mı ? Çünkü hep bir sebep buluyoruz kadınların öldürülmesine. Bir okulun müdür yardımcısı, üstelik bir kadın “bu okulda kızlar mini etek giyiyor. Bu tacize açık bir durum. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak” diyebiliyor. YÖK ikinci öğretim ders saatlerini tartışabiliyor. Çünkü gece eve geç dönen kadın tacize, tecavüze açık oluyor ve kadını denetlemekte, akşamları kadını eve hapsetmekte buluyorlar çözümü. Oysa senin görevin beni denetlemek değil korumak. Bunu anlatamıyoruz. İstediğimiz gibi giyinmek, sokaklarda özgürce dolaşmak, erkek izni! olmadan yaşamak istiyoruz hayatlarımızı. Çocuklarımız birbirine cinsiyetlerinden bağımsız olarak sevgi ve saygı duysun istiyoruz. Geçen gün öldürülen gazeteci arkadaşımız Nuh Köklü’de erkek şiddetinden aldı payını. Onu öldüren caninin daha önce defalarca kadınları taciz ettiğini de öğrendik.  Yani her şey pamuk ipliğiyle bağlı birbirine. Ben özgür olamadan sen de özgür olamazsın. Bunun anlamak neden bu kadar uzun sürüyor. Ve neden kaç çocuk doğuracağıma, nasıl giyineceğime hala sen karar veriyorsun. Bir kadın hunharca öldürülmüşken, söylenecek onca söz varken “feministlere” saldırıyorsun. İdam cezasının geri gelmesini isteyerek ölümün ardından ölüm diye bağırıyorsun. Bilmiyor musun “kandan kına yakılmaz”… 
bu da benden bir şiir… Özgecan’a, Nuran’a, kaybettiğimiz bütün kız kardeşlerime

kardan kadın
baktın mı hiç suya buzda
baktım ben donmuş sessizliğe
dışarıda karın yumuşaklığı
güzelliği usulca düşüyordu odama

bir ağaçta ceset sessizliği
bir cesette ağaç güzelliği
kadınlar anlar beni
korkak, öfkeli, sessiz anlarıyla

dönüşür içimizde yanmış bir yaprak
bir kadın yok olur korkularıyla
bir erkek yok olsun gölgeleriyle
ne midir kadın olmak
bir dalın kendine tuttuğu ayna
erkek erkek azarlanan bir elma
dalında çürüyecek

kadınlar üstlerinde korku tabancaları
korku evleri
kutu kutu pense
arkanı dönme
kardan kadınlar yapsak
yapsak kadınlar kardan

*Müzisyen/Şair 

ÖNCEKİ HABER

N’oluyor bu annelere böyle?

SONRAKİ HABER

Dört Mevsim Özgürlük!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...