19 Şubat 2015 12:53

Bak YÖK efendi...

Parasız eğitimin sermaye hükümetinin fıtratında olmadığını anlayan hükümet katlamalı zamlı ve artırmalı olarak seç beğen al kampanyasını başlattı! Tüm öğrenciler zaten eğitimin yetersizliğinden şikayetçiyken birde katlamalı harç mevzusu da olanın üzerine tüy ekti. ‘e yeter ama siz de çok oldunuz’ dedirtti adeta.

Paylaş

İTÜ'den bir öğrenci

Katlamalı harçlar birden gündemimize oturdu. Girdiği gibi de çıktı! Katlamalı harç yasası iptal edildi. Ben bu yazıyı yazmayı düşünürken yasa henüz iptal edilmemişti. Ben de önce katlamalı harçların ne olduğunu yazar ardından da üniversitelerde yarattığı tepkiyi yazarım diye düşünmüştüm. İşler değiştiğine göre biz en iyisi ‘harç’ konusuna giriş yapalım. Önce harç ne demek bir bakalım. Türk Dil Kurumu’nun sitesinde arama motoruna harç yazdığımızda karşımıza yedi tane anlam çıkıyor. Bunlardan ilk ikisi bizim konumuzla doğrudan alakalı;
1.    İsim,harcanan para, masraf
2.    Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı
Anlaşılan TDK da harç kavramının üniversite öğrencileri için olan önemini kavramış durumda. Tabii harcı YÖK’ten bağımsız değerlendirmek mümkün değil. 

‘KEKİMİ YE, BENİ YEME’

YÖK derken insan şöyle bir iç çekiyor. Kuruluş amacı da kuruluş tarihi de ne kadar manalı. YÖK’ün internet sitesine girip tarihçe kısmına bir göz atmanızı tavsiye ederim. Üniversitelerde YÖK kurulmadan önceki yozlaşmadan bahsederek diyor ki; ‘bir reform kaçınılmaz hale gelmişti’ Sonra da YÖK’ün özerkliğinden dem vurmaya başlıyorlar. Cumhurbaşkanı tarafından hiç yönlendirilmeyen, hükümet ve onun  güttüğü politikalarla uzaktan yakından alakası olmayan, kar amacı gütmeyen bir kurum tarifi yapılıyor. Bir reklamda şöyle bir replik vardı hani; ‘kekimi ye, beni yeme’ nedense aklıma gelen ilk cümle oldu bu replik. 

YEKTA TOPU DAVUT’A AT!

Evet aranızda hatırlayanlar vardır 27.08.2012 günü Bülent Arınç harçların birinci öğretimden kaldırıldığını söylemişti. O sırada ikinci öğretim öğrencilerinin sessiz çığlığını duyan yoktu tabi. İkinci öğretim öğrencileri paşa paşa harçları ödeyecekti. Ülkemizde parasız eğitim ne de güzel işliyordu böyle!
Birinci öğretimler ‘sevinçle’ öğrenim hayatlarına devam ederken parasız eğitimin sermaye hükümetinin fıtratında olmadığını anlayan hükümet katlamalı zamlı ve artırmalı olarak seç beğen al kampanyasını başlattı! Tüm öğrenciler zaten eğitimin yetersizliğinden şikayetçiyken birde katlamalı harç mevzusu da olanın üzerine tüy ekti. ‘e yeter ama siz de çok oldunuz’ dedirtti adeta. 
Rektörler soru yağmuruna tutuldu. Kendi üniversitem İTÜ’den örnek verecek olursam rektörden sorularımıza tek bir cevap geldi; ‘bizle alakalı değil YÖK ile alakalı’. YÖK topu üniversiteye attı üniversite de YÖK’e. Öğrenciler olarak bir şaşkınlık yaşadık elbette. Ama bu kısa sürdü, şaşkınlığımızı tepkilerimiz izledi.

BU DA CAN!

Yabancı öğrenciler genelde okulun en sessiz grubudur. Rektörlük açısından da kasaları para ile dolduracak avlardır! Ancak bu arkadaşlarımız genellikle üniversitelerin etkisiz elemanı olarak kalmayı tercih ederler-di. Katlamalı harç gündeme gelince onların da gündemine ceplerinden çıkacak binlerce lira geldi. Ortaya çıkan miktarlar onlara da yuh dedirttiği için onlar da dayanamadılar toplandılar ve bazı kararlar aldılar. Konservatuar öğrencileri toplanıp ne yapabileceklerini konuştular. Siyasi paylaşım yapılmasın denilen okul sayfaları öğrencilerin sitem ve eleştirileriyle doldu.Velhasıl kelam biz öğrenci milleti olarak YÖK’e de bizim rektör Karaca’ya da  ‘yeter be!’  dedik. Bu tepkiler YÖK’e hangi korkulu anılarını hatırlattı bilemiyoruz ama hemen hükümete sığındı ve hükümet de katlamalı harçları kaldırdı. Bir farkı burada dile getirmekte fayda var; hükümetin parasız eğitim tanımıyla bizim tanımımız arasında uçurumlar var. 

SİZİNLE BİZİM ARAMIZDA BÜYÜK BİR FARK VAR

Biz parasız eğitim derken ne katkı payı ne harç ne de başka bir isim altında hiçbir para ödemeden nitelikli bir eğitimi kastediyoruz. Yemek, barınma ve ulaşım haklarımızı kullanmak istiyoruz satın almak değil! Derslerimizi cebimizdeki paraya göre değil isteğimize göre seçmekten ve zaten hakkımız olan eğitim için beş kuruş vermemekten bahsediyoruz. Eğer bu ülkede üniversiteliler okullarına devam edebilmek için garsonluktan inşaat işçiliğine kadar her türlü işte çalışmak zorunda kalıyor bir de üstüne iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyorsa hükümetin dediği ile bizim isteğimiz arasında bırakalım uçurumları dünya farkı var!  
Ve son olarak bir şey daha hatıryalayalım; “biz birleşince çok güçlü oluyoruz be!”

ÖNCEKİ HABER

İç güvenlik, kimin güvenliği?

SONRAKİ HABER

‘Artık yeter ölmek istemiyoruz’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...