08 Şubat 2015 00:52

Belediye Sulukule kültürüne göz dikti

Akşam gazetesi Fatih Belediyesinin projesi olan Sulukule Sanat Evi’nin reklamını yapacağım diye ‘Semtin kanayan yarası’ Romanlarla ilgili yanlış bilgiler verdi. Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi kurucularından Funda Oral satır aralarındaki “yalanlara” karşı çıktı.

Paylaş

Sevda AYDIN
İstanbul

Yandaş gazete Akşam, Sulukule’de kurulan sanat merkezini överek Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in projesini ‘reklamlaştıracağım’ diye, evleri boşaltılan, şehrin en ücra köşesine itilan, hayatları altüst edilen Sulukulelileri görmezden geldi. Gazete Yeni ‘Sulukule’yi de allayıp pulladı.

2007 yılında kentsel dönüşüm projesiyle yerle bir edilen Sulukule bugün yeni bir tartışmanın odağında. Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir’in imzasını taşıyan dönüşüm projesinin son atağı da Sulukule Sanat Akademisi oldu. Mahallenin kentsel dönüşümüne karşı çıkan platformlardan biri olan Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi kurucularından Funda Oral ise belediyenin mahalleye sanat akademisi kurarak “İçini boşalttıkları Sulukule gerçeğinin hikayesinden yararlanmanın peşine düştüler” diyor.
Funda Oral, medyada çıkan bu haberlerin satır aralarındaki “yalanlara” düşündürücü notlarıyla karşı çıktı; “İstanbul’u terk etmek zorunda kalan yetenekli Rum çocuklara nasıl resim dersi verilemezse Sulukuleli Roman çocuklara müzik dersi verilmesi de mümkün değil. Çünkü o çocuklar artık gittiler!”

"Kentsel dönüşümle yok edilen Sulukule kültürünün, Sulukule Sanat Akademisi ile yeniden yapılanabilir mi?" sorusunu Funda Oral’a sorduk.

“Fatih Belediyesinin Sulukule’de son icraatlarından biri, Sulukule Sanat Akademisini kurmak oldu. Belediye Başkanı Mustafa Demir’in, bu akademiyle ilgili açıklamalarını değerlendirmek, satır aralarındaki sistemli yalanları ortaya çıkarmak, boynumuzun borcudur” dedin ve bir makale yazdın. Önce buradan başlayalım istersen, neler oluyor?
Belediye, seneler sonra, şimdi, kendi yıktığı ve yok ettiği mahallenin, yıkım senelerinde hiç dile getirmedikleri kültürel zenginliğinden bahsetmeye başladı. O senelerde biz 40 Gün 40 Gece Sulukule etkinlikleri ile, konserler ve paneller düzenleyerek orada çok değerli bir kültürel miras olduğunu göstermek için elimizden geleni yapmıştık. Hatta Avrupa Konseyinden, Unesco’dan mahalleyi ziyarete geldiler. Tony Gatlif, Gogol Bordello, Sezen Aksu da konuya dikkat çekmek için mahalleye destek vermeye gelen sanatçılar arasındaydı.
2005-2009 senelerinde Belediye, ne Roman kimliğini, ne oradaki müzik kültürünü sahipleniyordu. 2008’de mahallede belediye ile yardımlaşan bir dernek kurulmuştu. Sürekli geçmişi kötüleyen bir söylem yayıyorlardı, öyle ki “Sürekli buranın geçmişi kötü, yok edilmeli, temizlenmeli” denilmeye başlanmıştı.  Şimdi,  yıkımı da bizzat Fatih Belediyesi gerçekleştirmişken, birdenbire  “Burada değerli bir müzik kültürü var yetenekli Roman çocuklar var” şeklinde bir söylem ortaya atması ciddiye alınabilecek bir tavır olamaz.  

Fatih Belediyesi yıkım sürecinde ve sonrasında da Roman nüfusun adını ağzına almıyordu. Peki bugün nasıl oldu da Demir’in gözünde “Sulukule yeteneğini notalara döktü” diyecek duruma geldi?
Mustafa Demir’in Sulukule’nin müzik geleneği ve kültürünü samimi olarak önemsediğine  ikna olmamız mümkün değil. Çünkü yıktıkları mahalle tarihi bir mahalleydi. Mahalleyi fiziksel olarak yok edip, Roman toplumunu dağıtıp,  demir tellerle çevrili yeni bir site inşa edip, oraya taşınan, önemli bir kısmı da Suriyeli  göçmenlerden oluşan yeni mahalle sakinlerinin ortasında bir okul açıp, tam o noktada  Sulukule müzik geleneğini yaşattığınızı nasıl iddia edebilirsiniz? Bunun stratejik ve kurnaz bir kampanya olduğunu düşünüyorum. Sulukule sözcüğü etrafında, aslında bizim çabalarımızla, hazır kolayca dikkat çeken ve kulağa hoş gelen bir etkileşim alanı ortaya çıkmışken, Belediye de bundan yararlanmak istiyor. İçini boşalttıkları Sulukule gerçeğinin hikayesinden yararlanmanın peşine düştüler. 

UYGULANAN ŞEKLİ KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜR

Sulukule Platformu orada kalanlarla birlikte etkinlikler düzenliyor, atölyeler gerçekleştiriyor. Sulukule Sanat Akademisine ve Fatih Belediyesinin söylemlerine nasıl bakıyorlar?
Hepimiz şaşkınız. Biz her gün o sokaklarda dozerleri durdurmanın yollarını aradık. Sabah herkes uyurken çevik kuvvet ve dozerler mahalleye gelip yıkım yapıyorlardı. İnsanların tapularını ki bazı tapular Osmanlıca olarak saklanmıştı, 15-20 milyar TL vererek topladılar. Başlangıçta tapulara şerh koymamışlardı. Tarihi çeşmelere, çınar ağaçlarına, tescilli evlere sahip çıkabilmek için gece gündüz çalıştık. Gelenek ve kültür konusunu ciddi olarak tartışmaya açtık. Dünyadan farklı örnekleri inceledik. 2007-2009 arası her gün o mahallenin yıkım sürecini engellemek için çalıştık. Çocuklara, ailelere, kiracı haklarına sahip çıktık. Basında konu ile ilgili pek çok haber yayımlandı. Konu ile ilgili yüzlerce tez ve makale yazıldı. Istanbul’da büyük bir şiddetle ve hoyratça  yapılan kentsel müdahale değildi tabii ama 2005te ilan edilen Kentsel Yenileme Kanunun ilk uygulamasıydı. Bugün uygulanan şekliyle Kentsel Dönüşüm örneğidir.
Düzgün bir belediyenin başarılı bir kentsel yenileme yapabilmesi için yapması gereken pek çok çalışmayı biz kendi mesleklerimizle, gönüllü olarak gerçekleştirdik. En sonunda mahalle yıkılınca 2010 senesinde Sulukule Çocuk Sanat Atölyesini açtık. Atölyenin amacı yıkımdan sonra orada yaşayan çocukları bir arada tutmak, müzik ve dans geleneğinin yaşatılmasına katkıda bulunmaktı. Belediye ile iletişime geçtik. Bizzat Başkanı ziyaret ettik. O zamanlar atölyemiz oldukça küçük bir mekandı. Başkan çalışmalarımızı önemsemedi. 40 metrekarelik atölyemizden  o günden bugüne  300 çocuk yararlanmıştır. Geçen sene ilk kez verilen Avrupa Komisyonunun Roman Entegrasyon Ödülü’nü kazandık.   

SULUKULE’DEN GERİYE İZ KALMADI

Mustafa Demir, açıklamaları arsında Sulukule’yi “Osmanlı Mahallesi” yapma hayallerinden bahsediyor. Tabiri caizse imha edilen bir kültürün üstüne inşa edilecek bu hayal korkunç gelmiyor mu kulağa?
Benim de kulağıma korkunç geliyor. En büyüleyici hayaller bile,  hayatlara bu şekilde müdaheleyi meşrulaştırdığında ve mümkün kıldığında savaşta atılan bir bomba etkisi yapıyor. Bakın Sulukule’den ne kadar az iz kaldı geriye. O zaman da Osmanlı mahallesi yapmaktan bahsediliyordu. Ancak yok edilen tam da o Bizans’ın ve Osmanlı’nın izlerini taşıyan gerçek bir mahalleydi. Ama bu hayalleri masal gibi sorgulamadan dinleyen, bunun olabileceğine inanan bir kesim de var herhalde. Bu kesimde üstelik üniversitelerden akademisyenler, mimarlar, inşaat mühendisleri bile var. Başka türlü bugün Emek Sineması ve Beyoğlu’da kaşla göz arasında yitirdiğimiz pek çok mekan yerlerinde olurdu. Sulukule bütün kültürel zenginliği ile yerinde olurdu.    

Peki başkanın bu ‘hayali’ mümkün mü. Kentsel dönüşüm gibi geri döndürülemez biçimde yok edilmiş bir mekan ve kültür ilişkisi, Sulukule Sanat Akademisi ile yeniden yapılanabilir mi?
Başkanın hayalinin ne olduğunu bilmiyorum ama sorunuzun yanıtı : Hayır. Olanaksız. Mümkün değil.

SULUKULE ADINI KULLANMASINLAR

Mustafa Demir’in ‘Hayali’ne eleştiriler epey sert gözüküyor. Seçimler, “temizlenmiş” bir Sulukule satışı, AB fonları vs. gibi eleştiriler dillendiriliyor. Sence başkan bu projesiyle neyi hedefliyor?
Başkana sormak lazım. Sanat okulu açmak bir belediyenin zaten görevidir. Çocukların ve gençlerin en güzel şekilde bu okuldan yararlanmasını diliyorum. Fakat Sulukule adını kullanmaya hakları olmadığını düşünüyorum.

AKŞAM’A GÖRE SULUKULE CIVIL CIVILMIŞ

Akşam gazetesinde çıkan habere göre Sulukule Sanat Akademisi şöyle bir yer: 2014 yılının ekim ayında Fatih Belediyesinin öz kaynaklarıyla açılan ‘Sulukule Sanat Akademisi’ Sulukuleli çocukları sanatla buluşturuyor. Bu akademi, sanata yatkın olan Roman çocuklarının yeteneklerini geliştirebilmeleri için önemli fırsatlar sunuyor. Burası oldukça büyük bir bina. Fiziki şartları da gayet iyi. Anneler semtlerinde böyle bir akademi açılmasından son derece memnun. Çocuklarsa cıvıl cıvıl, hepsi çok mutlu, öz güvenli... Keşke İstanbul’un her semtinde böyle bir akademi olsa...

‘UYGUN KONUTLARDA’ SULUKULE KÜLTÜRÜ

Demir de açıklamasıyla haberde yer alıyor; Biz burayı yaparken mülk sahiplerinin olabildiğince burada oturmasını istedik. Bunun için tapularına şerh koyduk, kiralarını karşıladık. Buraya çok güzel binalar yaptık ama insanlar burada tutunmakta zorlandı mı? Bence bu konuyu akademisyenler, mimarlar, kentsel dönüşümle ilgili tüm parametrelerin oturup düşünmesi gerekir. Burada 640 ev vardı ve biz sadece 640 ev yapabildik. Keşke daha çok yapabilseydik, o zaman sorun çözülebilirdi ama Anıtlar Kurulu müsaade etmedi. Biz de burada olabildiği kadar daha uygun konutlarda yaşam kültürlerini devam ettirebilecekleri bir ortam sağlamaya çalıştık.

ÖNCEKİ HABER

Cem Karaca’yı anarken

SONRAKİ HABER

Meksika’da insani bir kriz yaşanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...