03 Ocak 2015 12:37

Günümüzün “Taşeronluk Sitemi”, Geçmişin “İşçi Simsarlığı”: Gasp edilen emek gücü

21. yüzyıldayız ve uzayın derinlikleri keşfedile dursun, Türkiye ekonomisi, 2023 vizyonunda gelişen ekonomiler arasında ilk ona girmeyi hayal ederken, kapitalistleşme ve sanayileşme uğruna, “kalkınma” hedefiyle sermaye biriktirme mücadelesi yolunda, olabildiğince emek gücünün haklarına el koyabilmeyi meşrulaştıracak her yola başvuruluyor ülkemizde. Emekçiler, zorla rıza ve tahakküme maruz bırakılıyor.

Paylaş

Yard. Doç. Dr. Berna GÜLER

Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü

2003 yılında çıkartılan 4857 sayılı İş Yasası, günümüzün çalışma ilişkilerinin düzenleyecek kurallar bütünü olarak sunularak işlerin parçalanmasına olanak sağlayan taşeronluk sistemi meşrulaştırıldı. Taşeronluk sistemi ile patron, emek ve sabit sermaye yatırımı kısmını kendi üstünden atarak işleri alt patrona devretti. Böylece de emekçilerin tüm sorumluluğundan kendini kurtarmış saydı. Öte yandan “esnek çalışma rejimi” altında kısmi çalışma, çağrı üzerine çalışma, ödünç iş ilişkisi gibi uygulamalarla, çalışılan gün sayısına göre sosyal güvenlik için prim ödenmesi getirildi. Bu hüküm ile, emekçilerin hakları koruma altına alınıyormuş gibi gözüküp çalışmama hali cezalandırıldı, prim borçlanması altına sürüklenen emekçiler, sigortasız çalışmaya razı bırakıldı.

TEK HEDEF: ESNEKLEŞTİRME

1980 sonrasında serbest piyasa ekonomisinin kurallarının işletildiği neoliberal politikaların en taçlanmış halini yaşadığımız son 12 yıllık süreçte, 2012-2023 Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi ile emekçilerin haklarını yok edici kurallar ve kurumlar belirlendi. Belgenin esas ve tek hedefi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesidir. Böylece “belirli süreli hizmet sözleşmesi” ile istihdam koşulları asli unsur olurken, emekçilerin “özel istihdam büroları aracılığıyla kiralanmasının” önünün açılmasına olanak tanındı. Ancak kuralsızlığın hâkim olduğu kapitalist ilişkilerin ilk aşamalarında görülen, günümüzde yaygınlaşarak ve derinleşerek devam ettirilmesine olanak sağlanan dayıbaşı, çavuş ve elçilik sistemi tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe yaratılan taşeronluk dünyasının kuralları olarak işletildi. Öte yandan belgede yer alan en önemli noktalardan bir de, ucuz emek gücü havuzunun yaratılmasına olanak sağlayan sistemin, dezavantajlı grup olarak ilan ettiği kadın ve gençlerin, kısmi çalışma olanaklarının yaratılmasına hizmet edecek uygulamalar iye istihdamlarının arttırılmasıdır.

EMEK ORTAK İRADE ARAYIŞINDA

Tüm bu gelişmelerle birlikte çalışma hayatı, emekçilerin haklarının güvence altına alınacak şekilde asla yürümedi. Hızlı kalkınma şiarıyla ve sermayenin devir hızını döndürme telaşıyla sermaye, kendi kurallarını tarihin en eski yöntemleri içerecek biçimde oluşturmaya başladı.

Ancak, artık emekçiler sermayenin işlettiği tahakküm koşullarına razı gelmediklerini direniş ve mücadelelerini gösterdiği bir süreçten geçiyoruz. Deneyimler paylaşılıyor, ortaklaşılıyor ve kolektif irade göstermenin her yolu deneniyor ve de örgütlenme mücadelesi ile kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, genci, sakatı, yabancı ve yerel göçmeni, LGBTİ bireyleri, meslek odaları her noktadan emekçiler üretimden gelen gücünün farkındalığını yükseltiyorlar.

AŞIRI SÖMÜRÜNÜN 11 KURALI

1. Yazılı, hukuki bir metin olmadan yüz yüze iş anlaşmaları yapılır.

2. Bir işte çalışacak emekçilerin işe alımları eş-dost-tanıdık, hemşerilik, cemaat gibi bilindik çevreden toplanmasına olanak sağlayacak aracıların (dayıbaşı, çavuş ve elçi) aslında işçi simsarlarının ve/veya modern simsar şirketler olan özel istihdam büroları ve işçi kiralama şirketleri kullanılır.

3. Eş-dost-tanıdık, hemşerilik, cemaat ilişkisi ile çalışmaya başlayan emekçilerin patronaj, yani tampon mekanizmalar sayesinde, gerçek anlamda emekçilerin hak arayışlarının önüne geçirilir.

4. Himayeci anlayış, minnettarlık duygusu aracılığıyla sermaye emek çelişkisinin üzeri yorgan gibi örtülür, emekçilerin örgütlenme bilinci örselendirilir.

5. Alabildiğince düşük ücretli çalışmayı mümkün kılabilecek kadın, genç, çocuk, yaşlı, sakat, yabancı ve yerel göçmenlerden oluşan emek havuzu genişletilir.

6. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kullanılarak erkek egemen toplum yapısında kadınların daha düşük ücretlerle vasıfsız işlerde çalışmasına olanak sağlanır.

–  Kadınların iş yerinde her türlü taciz ve tecavüz mağduru olmalarına göz yumulur.

– Kadınların hem evde hem de işte çalışmasından doğan ikili yükü görünmez kılınır; çocuk bakımı, yaşlı ve hasta bakımı gibi sosyal güvenlik mekanizması kadının sırtına bırakılır. Böylece en kötü koşullarda çalışılmasına razı gelmelerine teşvik edilir.

– Sermaye yüklü harcamadan kurtulur, toplumsal yeniden üretimi gerçekleştiren kadın emekçilerle her türlü koşulda işin sürekliliği sağlanır.

– Devlet göz yumar, kadınların sırtında olan sosyal güvenlik için harcama yapmaz, böylece bütçeyi dengeler.

7. Eğitim, sağlık, emeklilik gibi en temel ihtiyaçlar parasallaştırılır.

8. Asgari ücret; tek birey üzerinden, açlık ve yoksulluk seviyesi altında belirlenir.

9. Bankacılık sistemi ile temel tüketim ve ihtiyaçların karşılanması için yetmeyen ücretlerin üzerinden borçlandırılır. Böylece sermaye için dolaşım akışı ve paranın döngüsü işletilir.

10. Borçlanan emekçiler boğaz tokluğuna çalışmak için “en düşük ücret, işsizlikten iyidir” kuralı ile en kötü koşullarda çalışmaya razı kılınır.

11. Emekçilerin sahip oldukları hakları vermekle yükümlü olan patronlara yaklaşımda, “verenlerin vicdanlı - vermeyenlerin vicdansız” olduğu ayrımının yükseltilmesiyle sistemin eleştirilmesi ortadan kaldırılır ve emekçiler, “vicdanlı kapitalist” “vicdanlı kapitalist sistem” arayışına iteklenir. 

ÖNCEKİ HABER

Hani çiçektik, narindik?

SONRAKİ HABER

ASGARİ ÜCRET İsyan mı? Buna da şükür mü?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa