03 Ocak 2015 12:21

İnsan gibi yaşamanın değerine sahip olmak istiyoruz

Otobüsle gidip gelirken benim gibi ev temizliğine giden birçok kadın arkadaşla konuştuğumda hepsinin buna benzer sorunları olduğunu görüyorum. Bazıları kendi evinde çalıştığı yetmiyormuş gibi, o gün çocuğunu kaynanasına bıraktıysa, onun ev temizliğini de kendi üstleniyor. Gecenin bir saati eve dönmek zorunda kalıp bir de çocuğun ödevleriyle ilgilenmek zorunda.

Paylaş

Pendik’ten ev işçisi bir kadın / İSTANBUL

Merhaba Ekmek ve Gül okurları;

Yazıma merhaba hayat demekle başlamak istedim, çünkü “Ekmek ve Gül”, her yazısıyla, hikâyesiyle, mektubuyla bizi tamamen birbirimizle ve hayatlarımızla bütünleştirip buluşturan dergi. Ben de ev işlerine giden bir kadın arkadaşınız olarak size sadece benim değil, bizim yaşamlarımıza biraz değinmek istedim.
Ben Pendik’te oturuyorum ve 10 yıldır ev işlerine gidiyorum. Eskiden haftanın bir-iki gün gitsem yeter diye düşünürken, koşullar o kadar zor ki, yetmedi… Ve her gün gitmeye başladım. 
Bizim işimiz çok zor. Hiçbir sosyal hakkımız yok, iş güvencemiz de yok. Daha yeni yaşadığım bir olaydan bahsetmek istiyorum. Haftada bir gittiğim bir ev vardı, ben de oradan aldığım ücrete güvenerek evimin ihtiyaçlarını karşılamak için taksite girdim ve tekrar işe gitmeye hazırlanırken evine gideceğim kadın aradı. “Ben artık eve temizlikçi almıyorum, param yok” dedi. Ben şaşırıp kaldım; taksiti nasıl öderime mi üzüleyim yoksa bir telefonla işsiz kaldığıma mı? Nerden tutsam bilemedim. Bizim işimizin hiçbir güvencesi olmadığı gibi, hem bedenen hem de psikolojik olarak çok yıpranıyoruz.
Sabah kalkıyorum evimi temizliyorum, çamaşırı, bulaşığı, mutfağı derken nefes nefese otobüse yetişiyorum. Sonra iniyorum otobüsten çalıştığım eve gidiyorum koştur koştur. Vardığımda sanki tatilden dönmüşüm gibi davranıyor işine gittiğim kadın ve sıralıyor yapılacak işleri: Nevresim değişecek, camlar, kapılar, halılar koltuklar silinecek, ütüler yapılacak, banyo, tuvalet, mutfak. Bunların hepsi bir günde sırtımdan çıkıyor. Acıkmaya vaktim yok, zaten mola filan veremiyorum. Kadının karşımda olmasının yarattığı psikolojik baskısı yetiyor. Onu yaptın mı, bunu yaptın mı, çaktırmadan işi kontrol etmesi, iş insanı olduğumu unutuyorum. 
Sabah saat 9.00 gibi fişimizi takıyorlar, iş ne zaman biterse fişimizi çekiyorlar gibi hissediyoruz. 
Bazen düşünüyorum “biz makinelerden mi değersiziz” diye. Çünkü onlar dahi çok çalıştırıldığında bozulur diye özen gösterilir; bizden sürekli çalışmamız beklenir.
İş bırakma saatimiz yok, ne zaman biterse… “Yoruldun, dinlen, bir çay iç, kahve iç” demezler. Gün içinde yaptığımız işleri hep bir kontrol etme ihtiyacı duyarlar. Yok “burada bir leke kalmış”, “bunu da yeniden sil” derler, sileriz. Ve eve dönüş başlar… 
Eve geldiğimizde bütün yaptığımız işler bu defa da evde bizi bekler. Yeniden yemek, temizlik, çamaşır, çocuk… Sanki hiç bitmezmişçesine davam ediyorum ve artık evde olmak dahi bizim için azap gibi geliyor. 
Otobüsle gidip gelirken benim gibi ev temizliğine giden birçok kadın arkadaşla konuştuğumda hepsinin buna benzer sorunları olduğunu görüyorum. Bazıları kendi evinde çalıştığı yetmiyormuş gibi, o gün çocuğunu kaynanasına bıraktıysa, onun ev temizliğini de kendi üstleniyor. Gecenin bir saati eve dönmek zorunda kalıp bir de çocuğun ödevleriyle ilgilenmek zorunda. 
Evde çocuğa, hastaya, yaşlıya sürekli bakacak birileri olmadığı için, bu işleri yapmak zorunda kalıyoruz. Bir de üstüne temizlik için gittiğimiz evlerde dahi çocukların bakımını, temizliğini de bize yıkmaya çalışıyorlar, verdikleri o düşük ücrete rağmen. Yaşam koşulları ve hayat standartlarının pahalı olması nedeniyle bunlarla sürekli mücadele etmek dahi sırtımızdaki yükü hafifletmiyor. Tam tersine daha arttırıyor. Biz kadınların kaderi bu değil, bizler görünmeyen yaşamlarımızı ve emeklerimize sahip çıkmalıyız. Ve insan gibi yaşamanın değerine sahip olmak istiyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Birlik olsak bizi böyle çalıştırabilirler mi?

SONRAKİ HABER

Hani çiçektik, narindik?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...