19 Mart 2016 00:51

Acil barış

Acil barış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz birkaç gün, sürdürülen çatışmalı durum ve bunu besleyen politikaların toplumsal sonuçlarının sağlaması niteliğindeydi. 

Ankara’da 37 masum insanın vahşice katledilmesinin ardından bir kez daha gündeme gelen “Teröre karşı bir arada durma” ezberi, yine bir kez daha, ölümleri lanetlemek üzere sokağa çıkan insanların cop ve biber gazıyla engellenmesiyle sonuçlandı.

Bir ülkenin başkentinin son 5 ayda 3 kere patlatılabilmiş olmasının siyasi sorumluluğunu tartışmaya açan kesimler yine “terörist” ilan edildi. Üstelik bu kez “terörist” kapsamı toplumsal muhalefetle sınırlı tutulmaksızın parlamento muhalefetinin de çoğunluğunu kapsayacak biçimde genişletildi.

HDP’yi, neredeyse tüm seçmenleriyle beraber, kriminalize etmek konusunda hukuksal veya toplumsal herhangi bir yaptırımla karşılaşmayan hükümet, geldiğimiz noktada buna CHP’yi de ekledi. Başbakan Davutoğlu; birlikte tezkere geçirip, ortak deklarasyon yayınladıkları ana muhalefet partisinin de “Tıpkı HDP gibi terör sevici” olduğunu söyleyerek Mecliste bunların yeri olmadığını ilan etti. 

‘Terörist’ kavramının parlamentodaki ana muhalefet partisini de kapsayacak biçimde genişletilmesi için kuşkusuz yeniden tanımlanması gerekirdi. Ki; bu yeni tanımın standardı da “Ya bizden yanasın ya terörist” biçiminde belirlenmişti zaten. Dahası “Terörist olmak için silah ve şiddetin şart olmadığı” gibi evrensel hukukun tüm ilkelerini altüst eden böylesi bir yaklaşım uygulamaya bile geçti.

Üç bilim insanının; çatışmaların derhal durdurulup, barış masasının yeniden kurulmasını isteyen bildiriye imza atmış olmaları “terör suçu” sayıldı ve tutuklandılar. Tüm akademik birikimini Türkiye için kullanan, yıllardır burada yaşayıp sayısız bilimsel çalışma ortaya koyan ve imzacı akademisyenler arasında olan uluslararası nitelikteki bir bilim insanı ise polisler eşliğinde sınır dışı edildi. Aynı bildiriyi imzalayan ve savcılık soruşturmaları devam eden binlerce akademisyenin akıbeti ise meçhul. 

Zira bu yeni durumda, ortaya koyduğunuz siyasal taleplerin hâlâ görevde olan hükümetin geçmişteki politikalarıyla kesişmesi bile “terörist” olmamak için yeterli değil!

“Ya devletten yanasın ya terörist” açılımı; devlet tarafından sürdürülen politikaların sürdürüldüğü zaman dilimi içerisinde koşulsuz desteklenmesini, buna karşılık gündeme gelen politika değişikliklerine ise aynı hızla ve yine koşulsuz olarak uyumlanmayı gerektiriyor. 

Sürdürülen çatışmacı politikaların, hâlâ hayatta kalabilmeyi başaranlar açısından, ortaya koyduğu olumsuz sonuçlar ise ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması ya da toplumsal korku ve paranoya halinin tavan yapmasıyla sınırlı değil. Eğitim hakkından ulaşıma, iş güvencesinden çalışma hakkına ve kazanılmış bir dizi hukuksal güvenceye kadar demokratik hak ve kazanımların bütünü tehdit altında. 

Bu hakları ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler de kimi zaman doğrudan çatışma haliyle ilişkilendirilirken, kimi zamansa bu toz duman içinde gündem olma ve tartışılma imkanı bulamıyor.

Dolayısıyla barış talebini dillendirmenin en zor olduğu bu zamanlar aynı zamanda bu talebe olan ihtiyacımızın aslında en acil olduğu zamanları da oluşturuyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...