17 Mart 2016 00:37

Adım adım 'korku ve şiddet' rejimine!

Adım adım 'korku ve şiddet' rejimine!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan-Davutoğlu Hükümetinin, “Terörün belini kırdık”, “Bitirdik”, “Bölgede operasyonların sonuna geldik, artık kentleri yeniden inşa dönemine geldik. Sur, Toledo olacak...” gibi hamaset ve toplumsal sorunlarla bağlantısı kesilmiş “terörle mücadele konsepti” bağlantılı girişimleri hayli zora girmiş görünüyor. Vaatler yerine getirilemedikçe ve “Bitirdik” propagandasına hız verilmişken, bir başka yerde yeniden çatışmaların başlaması; “Bitirdik, bitiriyoruz” propagandasının inandırıcılığını yitiriyor. Hükümet de bunun farkında ama o izlediği politikaları tartışıp, halkın taleplerini dikkate alıp yeni “çözüm yolları” arayacağına, “terörle mücadele” adına şiddet ve baskının dozunu artırma ısrarını sürdürüyor. “Sokağa çıkma yasaklı operasyonlar”ın sayısını ve alanını artırıyor; gözaltı, tutuklama, halkın taleplerini ifade etmek için yaptığı girişimleri polis şiddetiyle bastırmada yeni adımlar atıyor. Ama bu da yetmiyor Hükümetin asayişi sağlamasına; operasyonları baskıyı batı illerine de yayıyor. Dahası yeni yasal düzenlemelerle özgürlükleri kısıtlamaya yöneliyor.
Uzunca bir zamandan beri, birkaç günlük siyasetin, ekonominin sıcak gündeminin başlıklarından oluşan her tablo, dönemde olup bitenlerin anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Hele de süreç ilerledikçe ülkeyi yönetenlerin hangi amaçları güttükleri daha iyi anlaşılıyor.
Son bir kaç günün sıcak siyaset gündeminin başlıkları bile
Ülkenin nereye doğru götürülmek istendiğini gösteriyor:
- Önceki gün sosyal medyada yayılan, “Yeni bombalı saldırı olacakmış” dedikodusu Ankara sokaklarını boşalttı. İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nde benzini biten ve güvenlik şeridine çekilen araç, köprü trafiğini durdurmaya yetti!
- Hükümet, “İç Güvenlik Yasası” ve “basın özgürlüğü” ile ilgili yasalarda değişiklikler yaparak özgürlükleri daha da kısıtlamak için hazırlıklar yapıyor.
- “Barış için Akademisyenler”in “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisine imza atan üç akademisyen, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya, Yrd. Doç, Dr. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy “Örgüt propagandası yaptıkları” iddiasıyla tutuklandı.
- Çantasında HDP’nin Newroz bildirisi çıkan, Bilgi Üniversitesinde çalışan İngiliz Akademisyen Chris Stephenson gözaltına alındı (Sonra da serbest bırakıldı) ve sınır dışı edilmesi talep edildi.
- İstanbul’da yapılan operasyonlarda çok sayıda avukat evleri basılarak gözaltına alındı.
- Gündem gazetesinde çalışan gazetecilerin “sarı basın kartları” iptal edildi.
- Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Hakkari’de Newroz gösterileri yasaklandı.
- HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için bir yandan “formüller” (Kılıf demek daha doğru) aranırken öte yandan da yeni fezlekelerin Başbakanlığa gönderilmesi de sürüyor.
- Başbakan Davutoğlu ile görüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hükümetten ülke sathında sıkıyönetim ilan edilmesini istedi. CHP yine nerede duracağını bilememenin sıkıntısı içinde, kişiye, “an”a göre değişen, çelişen açıklamalar yapmaya devam ediyor.
- Bir yazılı açıklamayla emniyet tarafından “Ankara bombacısı” olarak ilan edilen Seher Çağla Demir’in, “PKK’ye girmiş, YPG’de eğitim görmüş, Türkiye’ye gönderilmiş kişi” olduğu klişesine sığdırılmasında zorlanıldığı, dahası Kızılay’daki bombalı saldırıyı düzenleyenlerin bir mi, iki mi, üç kişi mi oluğunun da henüz belirsizliğini koruduğu anlaşılıyor. Ama Ankara Katliamı’yla bağlantılı olduğu iddia edilerek, kent kent yapılan operasyonlarla onlarca kişi gözaltına alınıyor, sınırın içinde ve ötesinde savaş uçaklarıyla “misilleme” olduğu açıkça ilan edilen bombardımanlar yapılmaya da devam ediliyor.
Sadece bu bir kaç gün içindeki gündemin sıcak başlıkları bile iktidarın, “terörle mücadele” adı arkasında, ”güvenlikçi” önlemlerle toplumu zapturapt altına almış bir “korku ve şiddet rejimi” oluşturulmaya çalıştığını açıkça gösteriyor.


Ayrımcılıkta son aşama: Amedspor'a Sivas'ta otel verilmedi!

Evet Hükümet, Cumhurbaşkanı ve devletin öteki güç odakları bir “polis devleti” oluşturmak için hızlı adımlar atıyor ama bu adımlar sadece resmiyet olarak da kalmıyor.
Son günlerde iyice açığa çıktığı gibi Başbakan “Van’da bizim İzmir de” diyen şiirler şarkılar okuyarak, Kürt çocuklarını öperek Bölge gezileri yapsa da artık, giderek daha çok biçimde Van ve İzmir’in aynı acıları hissetmediği, yaygın deyişle “bir duygu kopuşu”nun da hızla olgunlaştığını de çeşitli vesilelerle açıkça görüyoruz.
Geçtiğimiz hafta sonda “duygusal kopuşun” spora kadar yansıdığına da tanık olduk.
Önce Futbol Federasyonu Amedspor’a ölçüsüz cezalar verdi. Ama geçtiğimiz hafta sonunda ise ayrıştırma tutumu yeni bir aşamaya geldi. Amedspor’a Sivas’ta oteller kalmak için yer vermedi.
Her bir otel başka bir bahane gösterse de gerçek olan Amedspor Diyarbakır takımı olduğu için otellere alınmadı.
Bu yüzden Amedspor Sivas dışında bir otelde kalmak zorunda kaldı.
Maçtan sonra bazı Sivaslı taraftarların Amedspor’un kulüp flamasını gönderden indirmesini polis önledi.
Gidişat odur ki, artık Türkiye’nin doğusu ile batısı futbol maçı oynayamayacak kadar bir araya gelmez hale gelmektedir.
“Birlik-bütünlük”, “Et tırnaktan ayrılmaz”, “Tasada ve kıvançta ortaklık” hamasetle ya da silah zoruyla değil yurttaşların “Eşit hakları etrafında gönüllü olarak birleşmeleri”yle olan bir şeydir.
Bu anlaşılmadıkça, lafta ne söylenirse söylensin, hangi ağır silahlar kullanılırsa kullanılsın daha çok bölünme ve ayrışma kaçınılmazdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...