24 Şubat 2015 01:20

İnanç özgürlüğü kimin için?

İnanç özgürlüğü kimin için?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu kez de Kopenhag’da bir Sinagog ve Cafe’ye saldırı... Yine hedef bir karikatürist: İsveçli Lars Vilks. Paris’teki Charlie Hebdo katliamından sonra...
Yine ifade özgürlüğünün sınırları tartışması.
Ve Sinagog’un, Hz. Muhammed’in karikatüristlerinin birlikte hedef seçilmesi. Bizdeki siyasal İslamcılar, bu tür saldırıları eleştirme yerine, İslamofobiden bahsederek, bir anlamda bu saldırıları dolaylı biçimde onaylamış oluyorlar. Elbette, inançlara, kimliklere saygı, elbette nefret söylemine karşı duruş! Eleştiri ile, insanlığın komik hallerini yansıtmak ile hakaretin, aşağılamanın sınırı nerede?
Siyasal İslamcıların, “hakaret” anlayışı ile, Ergenekoncuların “hakaret” anlayışı arasında ne fark var? Sapına kadar laik Diplomat Şükrü Elekdağ’ın, “Mavi Kitap” vesilesi ile, “Vay bana hakaret ediliyor” diye, tazminat almadığı yayıncı ve yazar kalmadı.
Elbette inançlara saygı. Ama inancına saygı talep eden grupların, eline makineli tüfek alarak ortalığı taraması yerine, nefret söylemi temelinde mahkemeye gitme olanakları var Avrupa ülkelerinde, tazminat davası açma olanakları var... Hem İslamofobiden yakınacaksın hem gidip antisemitlerle paralel olarak Sinagog bombalayacaksın. Bugün Avrupa’da gelişen, aşırı sağdan destek alan bir İslamofobinin var olduğu bir gerçek. Buna çağımızın yeni tür bir antisemitizmi de diyebiliriz. Çünkü artık antisemitizm bir ayıp kabul ediliyor Avrupa toplumlarında. Bu nedenle marjinal neonazi gruplar dışında bunu sahiplenen olmuyor.
Peki, Avrupa sağı, antisemitizm alanını boş bırakırken, bu boşluğu, kimi islamofaşist hareketlerin doldurmasına ne demeli?
Ama İslamofobiden en son şikayet etme hakkı olan ülke Türkiye.
Almanya İslamı kendi ülkesinin bir parçası olarak kabul ediyor. Peki Türkiye Hıristiyanlığı Türkiye’nin bir parçası olarak ne zaman kabul etti?
Almanya’da cami inşa etme hakkı olduğu gibi buna devlet desteği de var.
Lozan Antlaşmasının güvencesine sahip oldukları halde, Ermeni ve Rum kiliselerinin T.C. tarihi boyumca yaşadığı sıkıntılar ortada. Süryani ve Yahudi cemaati ise, yapılan baskılar sonucu, Lozan’ın tanıdığı haklardan “gönüllü” olarak vazgeçtiklerini açıkladılar. Kürtlerin ve Alevilerin Lozan güvencesi altında olan hakları ise gündeme bile gelmedi.
Yine Lozan’ın güvencesinden yararlanamayan, üstelik Türk olan Potestan cemaatine yaşatılan sıkıntılara ne diyelim? Sözde laik, Ergenekon şiddet örgütünün ve sözde sivil yapılanmaların ‘90’lı yıllarda ve sonrasında boy hedefi olmadılar mı?
Kemalist şeriat ile siyasi İslam şeriatı arasında ne fark var?
1917 sonrası Avrupa ve ABD’sinde ve daha sonra soğuk savaş dönemindeki karikatürlerde de Sovyet devrimi iğrenç bir olgu olarak aktarılır. Ama hiçbir Yahudi dinime, kimliğime saldırılıyor diye karikatürist vurmaya kalkmadı. Ya da komünistler siyasal idollerine hakaret ediliyor diye gazete basmadı, kimseyi vurmaya kalkmadı. Şimdi, İslamofobi yapılıyor diye şikayet edenin, gidip Sinanog basan antisemitizmine ne diyeceğiz?
“Dinime söven bari Müslüman olsa” demekten başka çare var mı? İslamofobiden şikayet edip, niye başka bir inanç mekanına, Ermeni, Süryani kilisesine saldırıyorsun be adam Suriye’de, Musul’da?
İran’daki şeriat rejimi sırasında Ayetullah Humeyni tarafından, Salman Rüşti’ye karşı başlatılan eylemlilik, daha Sünni kimi gruplarca da taklit edildi.
Ama İranlılar Salman Rüşti’yi vurmayı başaramadılar, gerçek İngiliz koruması sayesinde. Sonunda da fetvayı geri aldılar. Olan 1993 yılında Sivas’ta Şia fetvasını uygulamaya koyan Sünni infazcılarca katledilen 37 insanımıza oldu.
Bu tür bir anlayışın sonucu Irak’ta feci oldu. Kerbela’da Hz. Hüseyin’in türbesi bile bombalanabildi. IŞİD ise, ele geçirdiği coğrafyada, ne Şia, ne Yezidi, ne Hıristiyan mekanı bırakıyor. İslam soslu Sünni Arap faşist anlayışı ile. Adam Sünni Kürt’ü de Müslüman saymıyor. Nasıl İslamsa bu.
Sonuç: elbette düşünce ve ifade etme özgürlüğünün de sınırları vardır. Bu da “Ötekinin özgürlükleridir”. Hakaret etmemektir. Aşağılamamaktır. Sen bütün bunları yapıp, sonra bu ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü diyemezsin. T.C. de ise, eğer Kemalist ya da İslami şeriat tarafından aşağılanıp, hakarete uğrarsan, mahkeme kararlarına göre bu, “İfade özgürlüğüdür”. Ama sen Kemalist ideolojiyi ya da siyasal İslamı eleştirisen, bu “hakarettir”.
Yaşar Kemal’e açık hakaret, Baskın Oran’a açık hakaret, T.C. mahkeme kararlarına göre, “düşünce özgürlüğü”, “eleştiri özgürlüğü” idi. Onun için ben nefret söylemi yasaları çıkarsa, bu kafayla, bunun da bir şeye yaramayacağına inanıyorum. Bu kez Türk milliyetçiliğinin ya da siyasal islamın eleştirisi, “nefret söylemi” kabul edilip insanlar mahkum edilecektir.
Aha buraya yazıyorum!
Böyle kafaya böyle tıraş!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...