25 Aralık 2014 01:00

Hapishaneler

Hapishaneler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta, İzmir’ de,  İHD’nin “Hapishaneler Çalıştayı” vardı.
Didar Şensoy’u, leman Fırtına’yı, Ayşenur Zarakolu’nu andık, sohbetlerimizde.
İHD’nin doğduğu kaynaktır hapishaneler.
Hapishanelere bakışımı değiştiren bir kitaptan söz ettim arkadaşlara.
Hani bazı romanlar vardır. Başlangıç cümleleri ünlüdür. Mesela Yaşar Kemal’in İnce Memed’i, “Toros dağlarının etekleri ta Akdeniz’den başlar” şeklindedir. Müthiş bir cümledir. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanı da öyledir işte.
Ben çok sık olarak hafızaya dayalı anlatımlarda Beyaz Kale, Kara Kitap ve Yeni Hayat romanları konusunda karıştırırım.
Toplantıda şimdi yazacağım cümlenin Kara Kitap adlı romanın giriş cümlesi olduğunu söyledim. Oysa yanlıştı, Yeni Hayat’ın ilk cümlesiydi.
Nedense Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur, Mahur Beste ve Sahnenin Dışındakiler şeklindeki üçlemesine paralel olarak Orhan Pamuk’un Kara Kitap,Yeni Hayat ve Beyaz Kale’sini birlikte düşünmüşümdür. Oysa farklıdır.
-Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti. Yeni Hayat böyle başlar işte...
Hayat değiştiren kitaplar vardı. 1980’lerin sonlarına doğru, Toplumsal Savunma İlkeleri adlı , Sami Selçuk’un çevirdiği F. Gramatica‘nın kitabı da benim hapishaneler, kapatarak cezalandırma fikri ve kurumsallaşması üzerine bütün fikirlerimi değiştirdi.
İHD’ye de suç, ceza, gözaltı, cezaevi kavramlarını ve kurumlarını reddedelim önerisinde bulundum, İHD Genel Sekreterliği görevini üstlendiğim 1992 yılında…
Çalışma programında bu fikir ve  konularda çalışılmasına karar alınmıştı. Yıllardır sürüyor da çalışmalar, mücadeleler...
Biz “yıkılsın cezaevleri” diyorduk.
Gramatica bunu yıllar önce söylemişti.
Gramatica şöyle diyordu:
- Devlet toplum içinde bireyin suçlu olmasına yol açan nedenlerle savaşarak ve onları ortadan kaldırmak veya etkilerini azaltmak zorundadır.
Şu halde devleti, yasa aracılığı ile kurulmak istenen düzeni korumak için suçluyu cezalandırmak yetkisine sahip bir kuvvet olarak değil, onu topluma yeniden kazandırmakla görevli bir organ saymak gerekir.
Gramatica, “Toplumsal savunma önlemleri nerede yerine getirilecek?” diye sorar. Cevabını da kendisi verir.
-Cezaevi dışında her yerde! Taştan ve demirden yapılmış cezaevleriyle birlikte insan yaşamını bunaltan öbür cezaevleri de yıkılacaktır.”(…) İkimizden kim haklıdır? Bireyin başını kesen (ya da onu kurşuna dizen) siz mi, yoksa ondan iyi bir yurttaş yapan biz mi? Toplumsal savunma toplumsal adalettir.Zaten onun yargısal uygulanması toplumsal adaletin adaleti olacaktır.
Kapatarak cezalandırma ve kapalı mekanlar konusunda elbette hapishanenin tarihini yazan düşünür Foucault’un düşüncesine kulak vermek gerekiyor.G:I:P Manifestosu(G.I.P- Hapishaneler Üzerine Haberleşme Grubu) 1971 yılında yayımladığı Manifestoda, “Bilme hakkımız var, bilmek istiyoruz” diyordu..
Bugün de söylüyoruz. Duvarların ardında olanı biteni bilmek istiyoruz.
Foucault, hapishane reformları konusunda şöyle düşünür:  “Cezalandırıcı bir sistemde yaşıyoruz. Tartışılması gereken budur. Hapishane, bizzat ceza sisteminin bir parçasından başka bir şey değildir. Ceza sisteminde ve ceza yasasında reform yapmadan cezaevi sisteminde reform yapmak bir şeye yaramaz. (…)
Foucault’a, Büyük Kapatılma Seçme yazılarda yer alan bir söyleşide, şöyle bir soru sorulur:
-Hapishanesiz bir toplum hayal edebilir miyiz? Cevap:
-Siz benden hapishanenin olmadığı ütopik bir toplum tarifi istiyorsunuz.Sorun, kuralların uygulanmasının grupların kendileri tarafından denetlendiği bir toplum hayal edip edemeyeceğimizi bilmektir. Bu bütün bir siyasi iktidar sorunudur; hiyerarşi, otorite, devlet ve devlet aygıtları sorunudur.
Sevgili okuyucular, siz ne dersiniz?
Hapishanesiz bir toplum hayal edebilir miyiz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...