13 Aralık 2014 00:59

Erdal Eren bizim için de bir semboldü

12 Eylül cuntasının 17 yaşında idam ettiği Erdal Eren’in idamını önlemek için Avrupa’da düzenlenen kampanyalara katılan Alman Milletvekili Klaus Thüsing, o günleri Evrensel’e anlattı.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

12 Eylül cuntasının 17 yaşında idam ettiği Erdal Eren’in idamını önlemek için Avrupa’da düzenlenen kampanyalara katılan Alman Milletvekili Klaus Thüsing, o günleri Evrensel’e anlattı.

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonunun (DİDF) inisiyatifiyle başlatılan bu dayanışma etkinliklerine çok sayıda Alman aydın, sendikacı ve politikacı da aktif olarak katılmıştı. Bunlardan biri olan dönemin SPD’li Milletvekili Klaus Thüsing,  Erdal Eren’in gençlik için bir sembol olduğunu belirtiyor.

Erdal Eren’in idamının üzerinden 34 yıl geçti; onun idamını önlemek için yoğun çaba sarf edenlerden biri olarak bugün nasıl hatırlıyorsunuz o günleri?
Erdal Eren bizim için bir semboldü.  Daha 17 yaşındaki genç bir insanın kaderi söz konusuydu. Erdal Eren hem genç olduğu hem de suçsuz olduğu kesinlikle bilindiği için bir sembol figürdü. Askeri cunta tarafından gençlere mesaj verilmek için seçilmişti. Erdal Eren’i bir sembol olarak esas aldık ama kampanyamız aslında genel olarak askeri cuntayı ve sürdürdüğü politikayı hedef almaktaydı.

İdama ve askeri cuntaya karşı neler yapmıştınız?
Milletvekili olarak ne yapılabilir? Milletvekili olarak normal insandan daha fazla ilgi görme şansınız  var. Parlamentoya soru önergesi sunabilirsiniz, basın açıklamaları yapabilirsiniz.  Biz de, Türkiye’deki askeri diktatörlük ve tabii ki askeri darbeye karşı çoğunlukla Türkiye kökenli yurttaş ama bir çok Alman tarafından da desteklenen bir kampanya yürüttük. Bu kampanyaya parlamento içinden destekçiler bulma, onlar sayesinde kamuoyuna daha etkili erişme şansını değerlendirmeye çalıştık.  

Almanya’daki aydınların kampanyaya desteği nasıldı?
Aydınlar arasında da oldukça etkili olmuştu. O zamanlar şimdikinden daha duyarlı ve aktif aydın bir kesim vardı. Örneğin Heinrich Böll’ü hatırlayacak olursak bu türden kampanyaları hep desteklerdi ve bu kampanyayı da destekledi. Hâlâ politik olarak aktif olan Klaus Steg vardı örneğin. Walter Schell gibi politik bir figür vardı. Yani kısacası o zamanlar aydınlar politik bakımdan şimdikinden çok daha aktif durumdaydılar...

Bu kadar geniş bir destekçi grubu olmasına rağmen 13 Aralık’ta Erdal Eren idam edildi. O günü hatırlıyor musunuz?
Bugünmüş gibi hatırlıyorum. Parlamentodaydım ve çok üzüntü verici bir gündü. Bu henüz 17 yaşındaki genç adamın, sadece askeri cunta gençlere, ‘genç olduğunuz için sorumluluktan ve yasalara uymaktan muaf değilsiniz’ mesajı vermek istediği için can verdiğini duyduğumda ağladım. Çok acılı bir gündü ve bu genç insanın yaşamını kurtarmak için sürdürdüğümüz kampanyanın başarısız sonuçlandığını kabul etmek zorunda kaldık.

Kampanyanın başarısızlıkla sonuçlanması moralinizi mi bozdu, öfkenizi mi arttırdı?
Hayır moralimizi bozmadı, tam tersine daha fazla çalışmamız yönünde bizi motive etti. Neyi eksik yaptık, daha fazla ne yapmamız gerekirdi sorusunu sorduk kendimize. kampanyamızı daha güçlü sürdürdük. Yaptıklarımızın anlamsız olduğu gibi bir duyguya kaptırmadık kendimizi. Dayanışmayı genişletmeliydik. Şans olarak o sırada Türkiye’den çok sayıda politik mülteci gelmekteydi ve bunlar buradaki Türkiye kökenli göçmen işçilerin de politikleşmesine yol açmaktaydılar. Türk dernek ve birlikleri vardı ve bu konuda birlikte çalışmaktaydılar.

Federal hükümetin askeri cunta ve idamlara karşı tavrı nasıldı? SPD hükümetteydi, cuntayı eleştirdiler mi destek mi sundular?
Federal hükümet, ABD’ye bağlılığı nedeniyle darbeye sessiz kaldı. Zamanın Başbakanı Schmidt ve Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher de... Yani hükümette egemen olan düşünce, askeri diktatörlüğün uzun vadede iyi bir çözüm olmadığı ama ‘çok şükür kaosun sona erdiği, Türkiye’de düzenin tekrar kurulduğu, Türkiye’nin NATO için de tekrar güvenilir bir partner haline geldiği’ şeklindeydi.

Erdal Eren idam edildi ama mücadele devam ediyor. Binlerce genç Gezi Parkı’ndaydı. Kürtler sokakta. Böyle bir atmosferde nasıl bir mesaj vermek isterdiniz?
Türkiye’deki gelişmelerin oldukça eleştirel olarak gözlenmesi lazım. Türkiye demokratikleşmiş değil. İnsan hakları ihlalleri devam ediyor. AKP, iktidarını politik açıdan da toplumsal açıdan da sağlamlaştırmak istiyor. İslamcılığın yaygınlaştırılması, parlamento dışı muhalefete İstanbul’da görüldüğü gibi sert saldırılar, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde demokrasiden tamamen uzaklaşma sürecini yaşadığını gösteriyor. Tek parti iktidarı güçlendiriliyor ve dış politikada da yeni bir güç pozisyonu üstlenilmeye çalışılıyor. Bu gidişat eleştirel bir şekilde gözlemlenmek zorunda. Türkiye’ye yönelik daha açık bir politika belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

ÖNCEKİ HABER

İşçi de patron da Ülker’de kendi tarihini yazıyor

SONRAKİ HABER

Mücadele sürdükçe Erdallar yaşayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...