23 Kasım 2014 04:59

Artvin maden mücadelesini durmadan konuşmamız için 10 neden...

Tartışmalı bayındırlık ve altyapı projelerinin tartışmasız lideri Cengiz Holding son iki ayda Artvin maden cephesinde iki büyük yenilgi aldı. Geçtiğimiz Perşembe günü Rize İdare Mahkemesi’nin Cengiz Holding’e ait maden işletmesi için yürütmeyi durdurma kararı verdiğini öğrendik. Eylül ayı içinde ise Artvin’in Murgul ilçesi, Artvin’den çıkarılacak altın cevherinin kendi beldelerinde işletileceğini öğrenince Cengiz Holding’e karşı ayaklanmış; Holding’i geri adım atmaya mecbur bırakmışlardı.

Paylaş

Sinan ERENSÜ

Tartışmalı bayındırlık ve altyapı projelerinin tartışmasız lideri Cengiz Holding son iki ayda Artvin maden cephesinde iki büyük yenilgi aldı. Geçtiğimiz Perşembe günü Rize İdare Mahkemesi’nin Cengiz Holding’e ait maden işletmesi için yürütmeyi durdurma kararı verdiğini öğrendik. Eylül ayı içinde ise Artvin’in Murgul ilçesi, Artvin’den çıkarılacak altın cevherinin kendi beldelerinde işletileceğini öğrenince Cengiz Holding’e karşı ayaklanmış; Holding’i geri adım atmaya mecbur bırakmışlardı.

Artvin halkının uzun yıllara yayılan mücadelesinin meyvesi olan bu büyük zaferler ülkenin kabaran çevre, kent, ekoloji gündemi için çok kıymetli dersler, sorular ve tartışma konuları barındırıyor. Müşterekler, kamu(sal)laştırma ve yaşam alanı gibi kavramlar aracılığıyla tanımlamaya çalıştığımız mekan merkezli yerel direniş ve siyaset biçimlerini Artvin mücadelesi üzerinden, tam da çifte zaferin verdiği moralle, dönüp dolaşıp yeniden tartışmalı, ülkenin bu coğrafi köşesini aktivizm lügatinin merkezine taşımalıyız...  Peki neden? Son dönemin popüler nesir tarzını taki,ben maddeler halinde üstünden geçelim:

1. Artvin maden karşıtı mücadelesi, merkezinde Yeşil Artvin Derneği olan ve 20 yıla yayılan  ile bu toprakların en eski ve sürekliliği en yüksek yerel çevre hareketi. Cengiz Holding Artvin’i çevreleyen tepe ve dağlarda madencilik faaliyetine girişmek isteyen ilk şirket değil. Artvinliler 1990’lar boyunca Cominco Madencilik, 2000’li yılların ilk yarısında da Kanadalı IMNET Mining’e karşı benzer bir mücadele yürütüyor ve her ikisinde de başarılı oluyorlar. Uzun uğraşların sonunda Kanadalı şirketin bölgeye ait madencilik ruhsatı 2008 yılında Danıştay tarafından bozuluyor ve Artvin rahat bir nefes alıyor. Bu rahat nefes hepi-topu iki yıl sürüyor ve 2010 yılında çıkan yeni maden yasasıyla bölge yeniden madencilik faaliyetine açılıyor. 2012 yılında pek bir ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde gerçekleşen bir ihalenin ardından Artvin şehrinin üst kotlarına yayılmış 4361 hektar büyüklüğünde devasa iki alanda madencilik hakkı, adı ile müstesna, Özaltın şirketine veriliyor. Artvin Arhavili Özaltın, kısa bir süre sonra bu hakkı –Artvinlilerin de şüphelendiği gibi– daha büyük bir oyuncu olan komşu Rize menşeli Cengiz Holding’e devrediyor. Bu uzun al gülüm ver gülüm hikayelerinden arta kalan şu: Artvin mücadelesinin birikimi hem bugünün hem de dünün olağan şüphelileri karşısında yükseliyor; Artvin dünün ekstraksiyon ekonomisi ile bugünün müşterekler yağmasını bir arada düşünmemizi sağlıyor.

2.Mücadelenin merkezinde yer alan ve 1995 doğumlu Yeşil Artvin Derneği topyekûn çevrecilik (yaşam alanı mücadelesi) diye adlandırabileceğimiz, ve ülkemizde aslında birçok başka örneği de bulunan, bir mücadele tarzının en başarılı temsilcisi. Bir yandan Artvin’de maden karşıtı mücadele, birçok çevre ve kent mücadelesinde olduğu gibi, kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk (ve özellikle de esnaf) birçok farklı grubun katılımıyla hep birlikte veriliyor. Öte yandan, dernek mücadeleyi siyasetler üstü konumlandırmaya bununla birlikte faaliyetlerinde mümkün olduğunca çeşitli kurum, kuruluş ve siyasi parti ile temas içinde olmaya özen gösteriyor. Bu tavrı ile Yeşil Artvin, küçük bir kentin başarılı yerel spor kulübü gibi seviliyor, sayılıyor ve sözü dinleniyor. Bununla birlikte siyasetçilikten uzak duran Yeşil Artvin’e apolitik demek ise hiç mümkün değil. Yeşil Artvin’in beylik siyasi söylem ve çekişmelerden kendini bir miktar uzak tutabilmesi ona beklenmedik bir siyasi alan açıyor; mülki idare ve şehir siyaseti birçok meselede derneğe göre tutum almak zorunda kalabiliyor. Bu haliyle Yeşil Artvin farklı müşterekleşme stratejilerine dair ipuçları sunuyor.

3.Topyekûn çevreciliğe paralel olarak maden karşıtı mücadelenin Artvin’de bir özerk faaliyet alanı olarak kurgulanmadığının, yerelliğin sabit bir aidiyetten çok mümkün olduğunca dayanışmacı bir yaklaşımla kurulduğunun ve katkı sunmak isteyen herkese açık olduğunun altını kalın kalemle çizmek gerekiyor. Bu açık kapı politikası yer yer sıkıntılar yaratsa ve kimi zaman eleştirilse de uzun vadede mücadeleye renk, güç ve meşruiyet kattığının hakkını vermeliyiz.

4.Artvin’de maden karşıtlığının hem sokak hem de hukuk dili, yine pek çok başka örnekte olduğu gibi, gündelik siyasetin dehlizlerinde kaybolmayacak daha sağlam, şehri ve onun geleceğini merkezine alan bir yerellikle kuruldu. Bunun en önemli yansımasını yürütmeyi durdurma kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda görebiliyoruz. Rapor Artvin’de madencilik faaliyetinin son tahlilde bir seçim olduğunu, bu faaliyetin ancak Artvin şehri bütünüyle gözden çıkartılmak suretiyle gerçekleşebileceğini belirtiyor. Emsal teşkil etmesi gereken bu yorum aslında kent, kır, koru ve parklarımıza yapılan tüm müdahalelerin bir zorunluluk değil seçimin neticesi olduğuna ve her siyasi seçimin toplumsal bedelleri olacağına dair yalın bilgiyi kamunun kullanımına sunuyor.

5.Çevre ve kent mücadelelerinde kadınların ön saflarda olmasına alıştık. Ancak pek çok  de dikkat çektiği husus bu ön safın eylem gününden ibaret kalması; kadınların mekan mücadelelerinde yerellik ve meşruiyet artırıcı görsel öğeden öteye geç(iril)ememesi. Karar alma ve uygulama mekanizmalarındaki yoğun kadın emeği ile Yeşil Artvin Derneği merkezli maden karşıtı mücadele bu tablonun ötesine geçmiş ender örneklerden. (bir diğeri için bkz. Gerze termik karşıtı mücadele)

6.Çevre ve kent hareketleri sıklıkla bencil olmakla ve sadece kendi yaşadıkları yerler için mücadele etmekle suçlanır. Doğu Karadeniz’in genelinde artık bu suçlamanın altı boş olsa da Murgul ile Artvin arasındaki dayanışmaya ayrı bir yer ayırmak gerekiyor. Cengiz Holding Artvinlilere Artvin’in altınını Artvin’de değil, doğası on yıllardır bakır çıkartmaktan kısmen tahrip olmuş komşu ilçe Murgul’da işleyeceği (Cengiz Holding Murgul Eti Bakır işletmelerinin de sahibi), dolayısıyla siyanürü Murgul’da kullanacağı sözünü vermişti. Bu söz Artvinlileri rahatlatmak bir yana, il-ilçe dayanışmasının önünü açtı. Artvinliler Murgul’un, Murgullular da Artvin’in eylemlerine destek oldular.

7.Aslında Murgul’un iki hafta gibi kısa bir zamanda Murgul’da Siyanüre Hayır Platformu adı altında örgütlenip Cengiz Holding’i sondaj aşamasına gelmiş siyanür havuzlarından vazgeçmek zorunda bırakması başlı başına bir yazı konusu. (bkz. 5 Ekim Evrensel Pazar ekindeki yazım)Ancak bu yazıda günlerce iş bırakan, kepenk kapatıp, okul boykotu yapan Murgulluların yaptığının ülkenin ilk çevre-emek koalisyonu olduğunu; siyanürden kurtulan Eti Bakır işçisinin fabrika içinde de kısa sürede büyük haklar (çalışma saatleri, hafta sonu tatilleri, taşerondan kadroya geçiş gibi) kazandığını söylemekle yetinelim.

8.Cengiz Holding karşısında alınan (Murgul ile birlikte) çifte zaferin etkisi yerelin çok ötesine geçme potansiyeli taşıyor. Çok güçlü, iktidara en azından gönül bağı ile bağlı bir şirketin yenilebilirliğinin kanıtlanmasından bahsetmiyorum sadece. Cengiz Holding birçok tartışmalı çılgın projenin yürütücüsü ve bu yürütücülük gücünün, yani hem sembolik hem finansal kredibilitesinin, –birçok Artvinli ve Murgullunun ikna olduğu gibi– Artvin’in altında yatan altın cevherine dayanıyor olma olasılığından da bahsediyorum. Sırf bu bağlantı ihtimali bile Artvin’i daha çok konuşmamızı gerektiriyor.  

9.Umuyorum ki, Artvin’in galibiyetleri kalıcı bir zafer ile tamamlanacak, yakın zamanda Artvin geriye dönüşü olamayacak bir şekilde kurtulacak. Peki ya sonra? Yanlış anlaşılmasın, Yeşil Artvin Derneği zaten Artvin genelinde onlarca HES ile ilgileniyor, köy ve kasabalara destekte geri kalmıyor. Ancak mesele sular durulduğunda (mecazi, HESvari değil) direniş enerjisinin kurucu bir güce dönüşüp dönüşemeyeceği. Bütün mekan mücadelelerini ilgilendiren bu yakıcı soruyu takip edebileceğimiz en doğru yerlerden biri Artvin.

10.Artvin’i hiç durmadan konuşmamız için bir neden de mekan mücadelesi başarılarını kayıplarımız kadar sahiplenemiyor oluşumuz. Gezi direnişinde somut örneklerini gördüğümüz kazandığını bilemediği için kaybettiğini sanma eğiliminden kurtulmak için neleri kazandığımızı adını koya koya konuşmamız lazım.

 

ÖNCEKİ HABER

Yeşil Yol Karadeniz’e felaket getirir

SONRAKİ HABER

Beter olalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa