16 Kasım 2014 04:18

Yırca'da neyi kazandık?

Yırca’da kurulması planlanan termik santral projesi, Danıştay 6. Dairesi’nin verdiği karardan sonra bir süreliğine gündemden düşecek.

Paylaş

Fevzi ÖZLÜER*

Yırca’da kurulması planlanan termik santral projesi, Danıştay 6. Dairesi’nin verdiği karardan sonra bir süreliğine gündemden düşecek. Danıştay kararında açıkça “zeytinlik alanlara termik santral yapamazsınız” dedi. Bu kararın hemen ardından da Kolin Şirketi’nin kararı şu ya da bu şekilde erken öğrendiği tartışmaları kamuoyuna yansıdı. 28 Ekim 2014 tarihinde Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Kolin ise karar davacı köylülere tebliğ edilemeden 6000 zeytini kesmişti. Mahkeme kararlarının uygulanamaz hale getirilmesinin önünün alınması ise oldukça basit. Danıştay, kararını verdiği gün, “Ulusal Yargı Ağı” sistemi üzerinden kısa kararını açıklayabilir. Bunun önünde hiçbir yasal engel yok. Yargı kararlarının uygulanamaz hale gelmesini aşmak için öncelikle bu yönde Danıştay’ın hareket etmesi ve Ulusal Yargı Ağı sistemine dahil olması ve kararlarını verdiği gün taraflara açması gerekiyor.

Belli ki kamuoyunda zeytinliklerin peyder pey kesilmesi, yurttaşların özel güvenlikçiler tarafından darp edilmesi de hem devlet hem de toplum nezdinde vicdanın toplumsallaşmasına yol açtı. Danıştay’ın bir dosyayı görüştükten bu kadar kısa süre içinde kararı yazması pek rastlanır bir durum değildir. Bu nedenle de ortada “adaletin geç işlemesi” değil; yargılamanın taraflarından önce şirketlerin bu kararlardan haberdar olabilmesi gibi bir sorun yatıyor. Bu sorunu aşmak için Yırca bir eşik olabilir. Toplumun yargılama yoluyla karar alma sürecine katılması iradesinin fesada uğratılmaması için, mahkeme kararlarının anında kamuoyuna açıklanması mümkün. Bir yargı kararını uygulanamaz kılmak için yani karar alma sürecine halkın katılımını engellemek için şirketlerin geliştirdiği bu fiili durumlara tepki ne kadar büyük olursa bu sorun aşılabilir.

ZEYTİNLİKLERİN KESİLMESİ

Zeytinlik alana termik yapılamaz kararı ardından şirketin bu alana hiç termik yapamayacağız endişesiyle böyle bir eylem gerçekleştirmesi ise toplumun daha geniş kesimlerinin soruna sahip çıkmasına da yol açtı. Firma bu durumu “süreci yönetemedik” biçiminde izah etti.  Toplumun genelinde şu ya da bu biçimde gelişmiş bir “ağaç sevgisi” var. Bu sevgi politik karşılığını, sosyal medyada “beddualarla” tecelli ettirirdi.Ülkede ağaç katliamına dönüşen iktisadi projelere karşı ise daha yaygın bir medya, kamuoyu bilinci oluşacağının ipuçları göründü. Manisalı avukat Hasan Namak’ın, Yırca’da, altı saat özel güvenlikçiler tarafından ters kelepçeye alınması, dağa kaldırıldığı iddiaları da Manisa’da yerel ölçekte yürüyen çevre mücadelesini güçlendirecektir.  Hasan Namak’ın yıllardır ısrarla dikkat çekmeye çalıştığı, Çaldağı’ndaki Nikel madeni projesinde kesilmesi planlanan binlerce ağaç böylece kamuoyuna yansıdı. Yerel bu mücadele, Manisa’daki diğer mücadeleler için de bir enerji oluşturdu.
Diğer yandan ise “zeytinlik alanlara müdahale zorlaştı” bilinci şirketlerin de fiili davranışlarını hızlandıracak. Tıpkı Bursa’da bir günde yüzden fazla zeytin ağacının konutlar için ansızın kesilmesinde olduğu gibi. Bu durumla birlikte, 1939 tarihli “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun” da yatırımların önünü açacak bir değişikliğin önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelmesi olasıdır. Pek tabi bu durum zeytinlik alanlarda bulunan Akkuyu Nükleer Santral alanı gibi pek çok yeri etkileyecek. Bu nedenle asıl şimdi ve daha güçlü bir biçimde, Yırca’da termik santral sorununun kökeninde yatan kırsalın proleterleştirilmesi ve şirketlere mahkum edilmesi sorununa odaklanılırsa, bu konuda pratikler geliştirilirse, köylülerin emek mücadelesi içindeki yeri kavranabilecektir.

ÖZEL GÜVENLİKÇİLERE SAHİP ÇIKILMASI

Soma’da madencilerin sendikal örgütlenmesi Yırca’ya yeterince sahip çıkamamıştı. Hatta köylüler açısından da bu mücadelenin kazanımla bitip bitmeyeceği bir endişe konusuydu. Mahkeme kararı ardından, Kolin, işe aldığı ve yurttaşların dövülmesi için silahlandırdığı güvenlikçileri işten attı. Köylüler adına Muhtar, güvenlikçilere sahip çıktı ve sınıfsal bir dayanışma için de Soma’da güzel bir dinamik yarattı. İşçilerin yapamadığını köylüler yapmaya kalkıştı.

KESİLEN DALLARIN ARASINDAN ZEYTİNLERİ TOPLAYAN KADINLAR

Bugün hasat günüydü. Yerelde mücadele yürüten dinamikler, hukukçular en azından hasat günü insanların yüzü gülsün diye çok çabaladı. Valiyi, jandarmayı göreve çağırdılar. Ama bugün kesilen dallar arasında, kral yolunda zeytinliklere ağıt yakmadan diplerinden ağaçların emeklerini topluyorlar. Zararlarını tazmin ederiz, işimize bakarız diyen şirkete inat yine binlerce zeytin ağacı diktiler bu hafta. Büyümesi ne kadar zaman alacak, gelecek sene neyle geçineceğiz telaşesi ise baki... Rödovans anlaşmasını ÇED süreci dışında tutan şirket ise özel güvenlik rejimine ve siyasal iktidardan aldığı güce yaslanıyor. Karşılarında duran kadınları ise her an “malum öfkeli kalabalık” olarak kodlayacağı bir ideolojik aparata da sahip olduğuna inanıyor. Hatta önümüzdeki dönem, yeniden tek tek köylülerin satın alınmasını sağlayacak fikri cephaneliğini zenginleştirecek. Piyasa içine ucuz iş gücü olarak sokulmaya direnen kadınlar ise hayattan kopacaklarının farkında. Onlar daha bir hırsa topluyor zeytinleri.  Bu durum karşısında Manisa genelinde çevre, tarım, maden sektörlerinde örgütlü-örgütsüz güçlerin bir arada yürümesine yol açacak yapılanmalara daha fazla ihtiyaç olacak. Bu ihtiyacı karşılamaya yönelik arayışların hızlanması açısından da önemli bir uğraktayız.

ZEYTİN-ENERJİ İKİLEMİNDEN ÇIKMAK

Yırca’da mücadelenin köylüler lehine dönmesine yönelik ortamda, siyasal iktidarın enerji politikasında bir dönüşüm yaşanmadığı da kabullerimiz arasında. Tarımın küçültülmesi, köylülüğün tasfiyesi politikaları da benzer biçimde hala iktidarın temel siyasal hattı. Bu siyasal hat içinde, köylülerin kendi kendine yeterli olacağı ekonomik ilişkilere sahip olması istenmiyor. Enerjide de termik santrallere dayalı rejimde dönüşümü işaret eden bir iklim siyaseti iktidarın gündeminde bulunmuyor. Buna karşın mücadelenin geneli açısından da sorun bu bağlamdan tamamen kopuk bir kamuoyuna sahip. Mücadele özneleri, Yırca Köylüleri’nin gerçek anlamda bir kazanıma sahip olması için, kirli enerji yatırımlarında dönüşüm, tarımda küçük üreticinin desteklenmesi, doğayla barışık üretim ve tüketim ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik bir sürecin doğması gerektiğini ısrarla dillendiriyor. Ancak verili kamuoyu ve şirket süreci ısrarla bir zeytinlik ve enerji ikilemine sıkıştırmaya çalışıyor. Ermenek kömür madenlerinde insanlarımızı hala bulamayan Enerji Bakanı, zeytini her yerde yersini ya kömür öyle mi demeye getiriyor. Bu ikileme sıkışmamak gerekiyor. Tarımın küçültülmesi, kırsalın tasfiyesi, doğanın yok edilmesi pahasına geliştirilen kalkınma projelerine karşı inatla ekolojik bir yaşamın mümkün olduğunu savunmak zorundayız.

HUKUK KAZANIMLARI ÖRGÜTLÜ BİR TOPLUMDA ANLAMLANDIRILMALIDIR

Yırca’da köylülerin özel mülklerinin kamulaştırılması, özel mülkiyet rejiminin evrensel karakterinin uzun zamandır yıpranması sürecinin yeni bir halkasıydı. Temel haklar, herkesin hakkı değildir artık. Mülkiyet hakkı, sadece şirketlere tanınmış ve yurttaşlık bağı olan sıradan kişilerden alınmış bir haktır. Bu nedenle de yeni bir yurttaşlaşma biçimi için çokça deneyim yaşıyoruz. Hukuki olarak elde edilen kazanımların, gerçek bir kazanım olup olmayacağı da işte bu çabaların örgütlü bir toplumsal ilişki yaratıp yaratamayacağına bağlıdır. Kendi geleceğini kendisi belirleyebilen, geleceği hakkında karar verebilen, nasıl, ne için yaşadığını bilecek ve bu süreçlerde etkin olacak bir toplumun yaratılmasına olanak sağlarsa hukuki kazanımlar gerçek kazanımlara dönüşecektir. Bu nedenle de asıl şimdi köylerin, mahallelerin, yerel toplulukların ekolojik, demokratik ve eşitlikçi bir tarzda karar alma süreçlerinin parçası olmasını sağlayacak kamusal örgütlenmelere ihtiyaç vardır. Şirketler karşısında güçsüz, yoksullaştırılmış toplulukların adalet ve eşitlik temelinde güçlendirilmesi ancak enerjiden, tarıma yaşamı üzerinde karar verebilmesinin yollarının açılmasıyla mümkündür.
Rüzgarın estiği yöne yüzünü çevirmek gerekir. Havalar bulutlu ve yağmur bulutları toplanmıyor. Toplanan bulutların arasında yüzleri seçemeyenler var ise sesini yükseltsin.

*Avukat

ÖNCEKİ HABER

Zeytinin kadim bilgisi

SONRAKİ HABER

Sallana sallana: Zeytinin onuru

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa