20 Eylül 2015 06:27

Bu adam benim babam, ataerkilliği dağlardan büyük

Baba Türkeş oğlunun MHP’den ayrılıp AKP yollarına düşmesini görse ne derdi üzerinden yapılan yorumlar ve espriler toplumun baba-oğul ilişkisine bakışına dair ilginç ipuçları veriyor. Oğul Türkeş’in 'aynı fikrin laciverdi' başka bir siyasi yapıya gitmesi ne kadar tuhaf tartışılır. Konu baba-oğul ilişkileriyse edebiyat dünyasında bundan çok daha mühim ve ilgi çeken anekdotlar bulmak mümkün.

Paylaş

Hakan GÜNGÖR

Tuğrul Türkeş’in, seçim hükümetinde bakanlık teklifini kabul etmesi, ardından AKP’den aday olması sosyal medyada da yankı uyandırdı. “Babası görse ne derdi/Babasının kemiklerini sızlattı/Tam da babasının oğlu/Babası sırtını sıvazlardı” eksenli binlerce yorum sosyal medyada yarı şaka yarı ciddi konuşuluyor. Ancak bu durum ve Türkeşler çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Yalnızca edebiyat tarihimizde bile bundan çok daha sıradışı ve şaşırtıcı baba-oğul çatışmaları mevcut…

HALİKARNAS BALIKÇISI BABASINI ÖLDÜRDÜ
“Aganta Burina Burinata”, “Mavi Sürgün” gibi kitaplarının yazarı, Halikarnas Balıkçısı adıyla bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın babasıyla yaşadığı kavga çok acı bir şekilde sonuçlanmıştı. Halikarnas Balıkçısı henüz 28 yaşındaydı. Babası Şakir Paşa ile arasında şiddetli bir tartışma yaşanıyordu. Tartışmanın konusu Halikarnas Balıkçısı’nın Aniesi adındaki karısıydı. Bardakçı’nın aktardığına göre o dönemde Şakir Paşa ile gelini arasında yasak bir ilişki olduğu söylentisi yayılmıştı. Tartışma şiddetlenince Halikarnas Balıkçısı silahını çekti va babasını kurşunladı. Şakir Paşa öldü. Halikarnas Balıkçısı babasını öldürdüğü için 14 yıl hüküm giydi. Ünlü yazar, siyasi fikirleri nedeniyle Bodrum’a sürülmeden önce babasını öldürdüğü için hapisle tanışmıştı. Baba-oğul meselesinde sıkıntı yaşayan tek kişi Halikarnas Balıkçısı değildi. Cemal Süreya da bu konudan muzdaripti. Onun sorunu ise babası değil, oğluydu.

OĞLU CEMAL SÜREYA’YA NEDEN VURDU
Cemal Süreya’nın oğlu Memo Emrah fikirsel olarak babasından çok farklı bir çizgideydi. Memo Emrah’ın annesi oğlunun değişim sürecini onu akrabalarının yanına göndermeleriyle başladığını söylüyor. Memo, akrabalarının yanına gittiği süre içinde dini içerikli kitaplar edinmişti. Annesinin deyimiyle eve bir “İslamcı” olarak dönmüştü. Baba-oğul arasında fikirsel farklılıklar nedeniyle kimi gerginlikler yaşanıyordu. Cemal Süreya’nın ölümünden bir süre önce evde bir kavga çıkmıştı. Süreya’nın eşi Zuhal Tekkanat, Hazal Özvarış’a verdiği röportajda kavgayı şöyle anlatıyordu: “Ölümünden üç beş gün önce Cemal Süreya’ya valizimsi bir çanta verilmiş. Cemal de o valizi Birsen’e (Cemal Süreya’nın son eşi) vermiş. Memo “Veremezsin, o benim” demiş. Birsen de çocukla aşık atıp “Hayır, benim” deyince münakaşa çıktı. Kızdı ayağa kalktı, çantayı almak istedi, babası vermek istemedi, ben araya girip Memo’yu itmeye çalıştım. Boyum kısa ya biraz, o da benim boyumun üstünden Birsen’e vurmak için elini attı, Cemal’e geldi. Başı hemen şişti.” Süreya oğlu tarafından hırpalanıyor ve farklı fikir yapılarında oldukları için sık sık tartışıyordu. Oğlu Cemal Süreya’nın izinden gitmeyi tercih etmemişti. Babasının izinden gitmeye karar veren bir oğul ise şair babasını çok üzmüştü.

‘İNTİHAR ÖYLE DEĞİL BÖYLE EDİLİR BABA’
“Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın”, “Değer mi hiç/ Değer mi söyle/ Bir rüya ömür boyu sürer mi böyle”, “Beni benden etti dost bildiklerim”, “İspanyol meyhanesinde bir gece/ Seninle başbaşayız/ Üstelik sarhoşuz adamakıllı/ Daha içelim, daha içelim...” ve daha niceleri… Şiirleri çok önemli isimler tarafından bestelenmiş olan Ümit Yaşar Oğuzcan’dan söz ediyorum. Defalarca intihara teşebbüs eden melankolik şair söylenenlere göre 24 kez intihara teşebbüs etmişti. Hayattan vazgeçmeye çoktan hazırdı ama hayat onu bırakmıyordu. Ne yazık ki oğlu, henüz 17 yaşındayken babasının yaptığını yapmaya kalkıştı. Galata Kulesi’ne çıktı ve aşağı atladı. Doğruluğu meçhul olmakla birlikte avucunda “Baba intihar öyle edilmez böyle edilir!” yazan bir kağıt olduğu öne sürüldü. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın denediği ama başaramadığı şeyi oğlu yapmıştı. Ümit Yaşar kahroldu. Oğlunun arkasından şu dizeleri yazdı: “6 Haziran 1973/ Galata Kulesi’nden bir adam attı kendini/ Bu nankör insanlara/ Bu kalleş dünyaya inat/ Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona/ “Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”...”
Baba ve oğulların ilişkisi hassas, babanın izinde olmak da, olmamak da sorun teşkil edebilecek mevzular. Ataerkil toplumlarda babayla demokratik ilişkiler kurmak zannedildiği gibi kolay olmuyor. Babaya kalkan el taş oluyor, evlat kolay kolay atılmıyor. Ancak mevzu derin, kolay çözülmüyor. Tüm bu örnekler göz önüne alındığında, Türkeş görse oğluna ne derdi sorusunun pek de ilginç cevaplara gebe olmadığı da ortaya çıkıyor.

ÖNCEKİ HABER

Duvarlar halkın matbaasıdır

SONRAKİ HABER

Bir savaş stratejisi olarak doğayı katletmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...