07 Eylül 2015 00:58

Bir tahliye engeli: ‘Toplum güvenliği’

Paylaş

SUNU: Türkiye, cezaevlerinde 2000 yılında yapılan “Hayata Dönüş Operasyonu” nedeniyle tazminata mahkum oldu. Geçen 15 yılda bu denli katliamlar yaşanmasa da cezaevleri hasta tutuklular için “ölüm yuvası” olmaya devam etti. İHD’nin verilerine göre 240’ı ağır olmak üzere cezaevlerinde 653 hasta bulunuyor. Ancak hasta tutukluların serbest bırakılmasının önünde iki engel duruyor: Adli Tıp Kurumu raporları ve ‘toplum güvenliği’... Hasta tutuklular özellikle bu iki nedenden dolayı ölüme mahkum ediliyor.

Tamer Arda ERŞİN

“Hayata Dönüş Operasyonu”nda devlet, yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle AİHM tarafından mahkum oldu. Operasyonun üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen cezaevlerinde hâlâ hak ihlalleri ve baskılar devam ediyor. Hak ihlallerini Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (CTE) 2014 yılı faaliyet raporu direkt resmi ağızdan itiraf ediyor.

Rapora göre ceza tehiri (erteleme) için başvuruda bulunan adli, ‘terör’ hükümlü ve tutuklusu sayısı 3 bin 358 kişi. Bunlardan 739’unun ATK tarafından erteleme talebi reddedildi. 334 hükümlü ve tutuklunun ATK’de işlemleri devam ediyor. 7 hükümlü ve tutuklu ise ATK tarafından “Ceza tehiri uygundur” kararı verilmesine rağmen mahkeme veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturabileceği görüşüyle tahliye edilmiyor.

HULKİ GÜNEŞ’İ DEVLET ÖLDÜRÜYOR MU?

Ret kararlarının 6411 sayılı yasanın 16. maddesinde 24 ocak 2013 tarihinde de yapılan değişiklikten kaynaklandığını anlatan İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkez Cezaevleri Komisyonu Üyesi Necla Şengül, şunları söylüyor: “Değişiklikle hastalara ‘toplum güvenliği için tehlikeli olmama’ şartı getirildi. Yani yasanın aradığı biçimde ‘maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen’ hasta mahpusların ‘toplum güvenliği’ için tehlike oluşturup, oluşturmayacağı araştırılmakta ve güvenlik gerekçesiyle serbest bırakılmaları engellenmekte. Örneğin Hulki Güneş Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesinde kalıyor ve antilozan spondilit* hastası, ‘toplum güvenliği’ gerekçesiyle bırakılmıyor. Sorun kesinlikle güvenlik kaygısı veya özgürlük, güvenlik ikilemiyle açıklanamaz. Devletin açık biçimde düşmanca yaklaşımı vardır ve esas tehlikeli olan da budur. Ölümcül bir hastalığa yakalanmış mahpusların yaşam hakkının polisiye bir sorunmuş gibi ele alınarak tedavilerinin engellenmesi, devletin bilinçli bir şekilde, tasarlayarak adam öldürmesidir ve ağır bir suçtur.”

2005 yılında yürürlüğe giren ve hâlâ uygulanmakta olan 5275 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirleri’nin İnfazı Hakkında Kanun’u eleştiren Şengül, “2005 yılında yürürlüğe giren bu İnfaz Yasası mahpusları insan yerine koymayan, otoriteyi ve kuralları dayatan, yaşama hakkını değil güvenlik sorununu öne çıkaran bir anlayışla hazırlanmıştır” diye yasayı özetliyor.
Söz konusu yasanın 16. maddesine göre “Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir” deniyor ve geri bırakma kararını ATK’nın raporuyla infazın yapıldığı yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığının vereceği belirtiliyor.

ATK İNSANLARI ÖLÜME YOLLUYOR

ATK’nin rapor hazırlarken mevcut kurumsal yapısı ve siyasi iktidara bağlılığı nedeniyle tarafsız davranamadığına, verdiği kararlarda bilimsel ve objektif kriterlere uygun değerlendirmelere uymadığına dikkat çeken Şengül, ATK hakkında şu değerlendirmede bulunuyor: “Adli Tıp Kurumu Başkanı çok açık bir şekilde itirafta bulunmuştur. Demiştir ki; ‘Hastayla ilgili vereceğimiz kararda, hastanın yararını düşündüğümüz kadar, toplumun bazı kesimlerinin düşüncelerini de düşünmek zorundayız, bu nedenle dosyasına da bakarız, bu insanların zarar verdiği insanlar da var, ona da bakmak lazım...’ Bir sağlıkçı, bir hekim ya da bir bilirkişi önüne gelen insanın hangi suçu işlediği, hangi siyasal görüşe sahip olduğu üzerinden bir değerlendirme yapamaz. Ama bunlar hem bu şekilde bir değerlendirme yapıyorlar hem de bunu açık bir şekilde itiraf ediyorlar. Yani taraf olduklarını, devletten yana taraf olduklarını belirtip muhaliflerin, özellikle de sol örgütlerin ve Kürtlerin dosyaları önlerine geldiğinde nasıl davranacaklarını açık bir şekilde ifade ediyorlar. ATK’nın mevcut yapısından ötürü hapishanede tedavisi mümkün olmayan ya da çok ağır sağlık sorunları bulunan kanser hastaları için dahi tahliye edilmeleri yönünde raporlar düzenlenmiyor.”

* (Omurganın hareketini sağlayan eklem ve bağlarda gelişen iltihap sonucunda, eklem ya da kemikler hareketlerini yitirecek şekilde birbirleri ile kaynaşabildiği bir hastalık. Hastanın hareket etmesini engelliyor.)

Yarın: Jandarma dayatmalı tedavi

ÖNCEKİ HABER

Renault Ve Türk Traktör işçileri ORS’yi ziyaret etti: Sınıf dayanışması direnişi güçlendiriyor

SONRAKİ HABER

Çürümüş Arap rejimleri ve mülteci krizi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...