24 Mayıs 2015 00:55

Ekmeklerini denizden çıkaranlar: Kum midyesi işçileri

Akivades ya da halk arasında bilinen ismiyle kum midyesi, Yunanistan, İtalya ve Fransa mutfağının en çok tercih edilen soslarının arasında yer alıyor. Ancak bu midyeyi çıkarmak bu işle uğraşan işçiler için çok kolay değil. Saatlerce soğuk suyun altında kalarak, kum midyesi çıkaran deniz işçileri, İnciraltı’da kaldıkları barakalarda ziyaret ettik.

Paylaş

Metehan UD
Onur PAZARLI
İzmir

Akivades ya da halk arasında bilinen ismiyle kum midyesi, Yunanistan, İtalya ve Fransa mutfağının en çok tercih edilen soslarının arasında yer alıyor. Ancak bu midyeyi çıkarmak bu işle uğraşan işçiler için çok kolay değil. Saatlerce soğuk suyun altında kalarak, kum midyesi çıkaran deniz işçileri, İnciraltı’da kaldıkları barakalarda ziyaret ettik.

Deniz işçileri teknelerle İnciraltı, Bostanlı ve Sasalı kıyılarına açılarak kum midyesi çıkarmaya çalışıyorlar. Dalgıç elbiseleriyle dalan deniz işçileri, denizin altında uzun süre kalabilmek için teknede bulunan ayrı bir motorun hava bastığı hortumdan nefes almaya çalışıyorlar. Sabah dokuzda denize açılan işçiler akşam dörde, beşe kadar denizde kalıyorlar ve bunun büyük bir kısmını suyun altında geçiriyorlar. Daha sonra avlayabildikleri kum midyelerini bu işle uğraşan tüccarlara satıyorlar.  İşçiler, uzun süre soğuk suyun içinde kaldıkları için akciğer hastalıkları geçiriyor. İşçilerin diğer bir derdi de kum midyesinin son iki yıldır ihracatının kısıtlanmasından dolayı, sahil güvenlik ekipleri tarafından teknelerine sürekli ceza yazılması. Ayrıca, yağmurlu ve fırtınalı havalarda denize açılamıyorlar.

DENİZLE, İNCİRALTI’DA TANIŞIYORLAR

İnciraltı’da milyonlarca dolarlık yapıların arkasındaki boş arsalara kurdukları barakalarda yaşam mücadelesi veren işçilerin tamamı güneydoğu illerinden geliyor ve büyük bir kısmı da Diyarbakırlı. Ömürlerinde bu midyeyi yememiş ve de bundan sonra yemek için maddi imkanı olmayacak işçilerin tek derdi, ailelerinin geçimlerini sağlayabilmek için kum midyesini denizin dibinden çıkarabilmek. Birçoğu, denizle kum midyesi çıkarmaya başlarken tanışmış. Sezonun başladığı eylül ayından, haziran ayına kadar bu barakalarda yaşıyorlar.
Denizden artakalan vakitlerini ise tahta, naylon ve brandalardan yaptıkları derme çatma çadırlarda geçiriyorlar. Uyumaktan, yemek yapmaya ve banyoya kadar bütün yaşamsal ihtiyaçlarını bu alanda  gideriyorlar. Elektiriğin ve suyun olmadığı bu çadırları, kurdukları odun sobalarıyla ısıtmaya çalışıyorlar. Yaklaşık 50 kişi varlar. 


‘BİR GÜNLÜK SİGORTAM YOK’

50 yaşındaki Timur Akış 25 yaşından beri ekmeğini kum midyesinden çıkarıyor. Çalışma şartlarının ağır olduğunu anlatan Akış “Dalma deyip geçmemek lazım. Biz saatlerce suyun altında ekmek parası için kalmak zorunda kalıyoruz. Yaş ilerledikçe vucüt bunu kaldırmıyor. Ne zamana kadar daha dayanabiliriz bilmiyorum. 25 senedir dalıyorum, iki sene sonra dalamam. Suyun soğuk olmasından dolayı ileri derecede akciğer sorunu yaşıyorum, nefes almakta zorluk çekiyorum.  Yüzde altmış foksiyon eksikliği var şu anda ciğerlerimde ve bu daldığımda yarı yarıya kadar düşüyor. Bizim en büyük problemimiz sağlık sorunu ve hiç bir sosyal güvencemiz yok. 25 yılda toplamda bir günlük bile sigorta girişim yok. Daha önce 4 yıl inşaatta çalıştm ama en sonda öğrendim ki orada da sigortam yokmuş. Bizim üzerimizden büyük paralar kazananların bu konuda daha duyarlı davranması gerekiyor “ dedi.

KAÇAK YOLLARDAN AVRUPA’YA

Çıkardıkları kum midyesi miktarının havanın şartlarına ve denizin temiz olup olmamasına göre değiştiğini de ekleyen Akış şöyle devam etti: “Ortlama 5 kg çıkarıyoruz, su görüşü olmadığında bir kilo bile çıkaramıyoruz. Çıkardıklarımızı dört beş tane alıcımız var onlara veriyoruz. Avrupa ülkelerine ihracatı kısıtlandıktan sonra daha da zorlaştı şartlarımız, şimdi kaçak yollardan yollanıyor Avrupa’ya.  İki senedir sahil güvenlik bizi gördüğü yerde cezayı basıyor. 25 yıl önce bir arkadaşın tasviyesiyle başladım bu işe denizde kum midyesi diye bir ürün var, gidip çıkaralım dedi. İlk başlarda elekli küreklerle başladık, daha sonra dalgıç takımlarıyla dalmaya başladık, zamanla uzmanlaştık”.

‘ÇOCUKLARIMIN GELECEĞİ İÇİN’

Kaldıkları barakalara da değinen Akış “Yaşam şartlarımız gördüğünüz gibidir. Yıllardır bu barakalarda yaşıyoruz. Barakalarda bir, iki veya üç kişi kalıyoruz. Bu barakalar bizim her şeyimiz oldu. Kışın ısıtmakta zorluk çekiyoruz, etrafı naylonlarla kaplı olduğu için. Eşim ve dört çocuğum var. Bir oğlum çalışıyor, bir oğlum da üniversite öğrencisi. Diğerleri ufak daha. Çalışan oğlumu maddi zorluklardan dolayı okutamadım. Çocuklarım için suyun altına giriyorum yarın benim gibi zorluklar yaşamalarını istemiyorum çocuklarımın. Eşim de çalışmıyor. Benim burada aylık masrafım 600-700 TL onun dışında kazandığımı aileme yolluyorum” dedi.


‘KARADA EKMEK YOK BİZE’

22 yaşından beri kum midyesi çıkaran 44 yaşında ki Mehmet Toprak da Diyarbakır’dan geliyor. İlk olarak Bostanlı sahilinde çalışmaya başladığını anlatan Toprak “Diyarbakırlı tanıdıklarımız vardı, onlar çağırdı bizi ben de öyle başladım. İki, üç ayda bir sefer gelip gidiyoruz. Eskiden işimiz iyiydi. Sahil güvenlikten çok çekiyoruz. Bize zorluk çıkarıyorlar. Plaka istiyorlar bizden ama alamıyoruz. Sanki gemidir. 5-6 metrelik bir teknedir. Gelsinler bir sistem kursunlar, eksikleri söylesinler tamamlayalım ama yok bir düzen ortada. 950 TL ceza kesiyorlar ve şimdiye kadar çok defa kesildi bana ceza. Kimseye bir zararımız yok. 20 senedir bu İzmir’deyim, bir karakolda ismim yoktur. Biz hırsızlık yapmıyoruz. Gece de çalışamıyoruz. Biz denizin dibinden çıkartıyoruz ekmeğimizi” dedi.
Diğerleri gibi sigortası olmadığını da ekleyen Toprak şunları söyledi “Benim de, sıfırdır. En başından beri olsaydı şimdi emekli olurdum.  Daha ne kadar çalışabileceğimi bilmiyorum. Allah büyüktür, ne yapalım. Benim başka yapabileceğim bir işim yok, karada ekmek yok bize. Bir milyon kazanamam”.


‘MEMLEKETTE YAPACAK İŞ YOKTU’

Mühebbettİn Yıldız da biz oradayken memleketi Diyarbakır’dan geldi. 50 yaşındaki Mühebbettin 20 senesini bu işe vermiş. Diyarbakır’da yapacak bir işi olmadığı için buraya geldiğini dile getiren Yıldız “ Daha önce arkadaşlar buraya geliyordu, ben de geldim başladım. Elimden başka bir iş de gelmez. Köyde hayvanla tarlayla uğraşıyordum. Biz bu işi büyüklerimizden aldık ama biz bizden sonra geleceklere bırakabilecek miyiz bilmiyorum” dedi. 6 çocuğu olduğunu ve bunların iki tanesinin üniversitede okuduğunu söyleyen Yıldız yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlattı “Çıkardığımız hiç belli olmuyor, nasip neyse onu çıkarıyoruz. Bazen beş kilo, bazen on, bazen de hiç çıkartamıyoruz. Ben Bostanlı ve daha ötesinde çalışıyorum. Geçen sene iki defa beni yakaladı ceza kestiler. Bir defasında 660 TL ceza kesildi. Sahil güvenlik bizi zorluyor. Sabah işe gidiyoruz, akşamları ise bu barakalara dönüyoruz. Görüyorsunuz bir insan burada yaşarsa nasıl bir hayatı olur ki.”

ÖNCEKİ HABER

HDP'nin kadın adaylarından erkek egemenliğine karşı halı saha maçı

SONRAKİ HABER

Şampiyonluk yarışı ve paranoya

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...