09 Ocak 2021 23:33

Sahte gelecekler

Çok namlulu roketatar

Fotoğraf: DHA (Arşiv)

Paylaş

Her yerde düşmanlık görenlerin çocuklara sahte gelecekler sunduklarını anlamak zor değil. Onlar, barış istemeyen ve kendileri düşmanlık üretmekle uğraşanlar. Geçtiğimiz yüzyılda, en sık kullandıkları kavram “savunma” idi. Hani, Savunma Bakanlığındaki türden. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise, düşmanlık üretmek için “güvenlik” kavramı kullanılıyor.

Çocuklara uygun görülen sahte gelecekleri anlamak için militarist mekanizmaları iyi incelemek gerekiyor. Nerede devasa bir ordu varsa, orada bu orduyu dolduracak kişilere gerek var. Ordu, içine konanları yıpratan veya ölüme sürükleyen dev bir girdap. Ordular söz konusu oldu mu, bakılması gereken yer en büyük ordunun bulunduğu ABD.

Ordular, silahlar ve militarizm kendiliğinden üremiyor. Bunları sürekli üretmek için büyük bir çaba gerekli. Soğuk Savaş dönemi ardından bitmeyen savaşlar döneminin başlatılması da bununla ilgili. NATO’nun büyütüldükçe büyütülmesi de. Bitmeyen savaşlar daha çok “güvenlik” gereksinimi, daha çok militarizm ve elbette daha çok silah üretimi demek. Silah üreticilerinin sürekli beslenmesi demek. Bu gerçeği artık ABD’de emekli generaller bile açık açık söylüyorlar. Diğer yandan, toplumun bu militarist düzeni kabullenmesi için sürekli propaganda gerekli. Pentagon, militarizm propagandası için her yıl milyonlarca dolar harcıyor.

Bitmeyen savaşlar yeni askerler gerektiriyor. Yıpranan, sakatlanan, ölen askerlerin yerleri doldurulmalı. ABD ordusu yeni askerler bulmak için çok uzun süredir üniversitelerde kol geziyor. Ama gençlerin akıllarını çelmek lise çağında daha da kolay ve özellikle yoksulların okuduğu liseler hedef seçiliyor. Tıpkı ABD gibi büyük bir ordusu ve geçmişten gelen imparatorluk hevesi olan Britanya’da da asker üretimi önem taşıyor. Ordunun kolları hem militarizm propagandası yapmak, hem de ordunun bir gelecek sunduğu yalanlarını yaymak için ortaokullara dek uzanıyor.

Ama günümüzde savaşlar çeşitlendi. Tıpkı silah endüstrisi gibi, “siber güvenlik” endüstrisi de sürekli büyüyor. Siber savaşlar ve “siber güvenlik” için üniformalı olmayan askerler üretiliyor. Bu amaçla düzenlenen ve ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) tarafından desteklenen yaz kamplarında gençlere büyük sağlam bir iş ve büyük paralar vadediliyor. Ortaokul ve lise düzeyindeki öğrenciler birer siber savaşçı olmaya yönlendiriliyorlar.

Siber savaşçı üretiminin kurumsallaştığı ülkelerin başında İsrail geliyor. Dünyanın en militarist toplumlarından birine dönüştürülen ve siyasetçiler tarafından her geçen gün daha da sağa itilen İsrail’de, çocuklar militarizmle erkenden tanışıyor. Militarist kurumlar çocukları kuşatmak ve neferler üretmek için hiç zaman yitirmiyorlar. Siber savaşçı üretimi için lise dönemine odaklanılıyor; bilgisayar teknolojisine ilgi gösteren ve parlak olduğu düşünülen gençler hedefleniyor. Rashi Vakfı tarafından yürütülen “Magshimim” adlı program, belki de en bilinen örnek. Vakfın web sitesinde, ordunun en seçkin siber birimlerine uygun adaylar üretiminde başarılı olunduğu ve bu nedenle programın devlet tarafından desteklendiği yazılı. Programa katılan genç sayısının beş yılda 400’den 4 bin 800’e çıkarıldığı da övünçle vurgulanmış.

Bütün bunlar, militarizm ile dolu kafaların çocuklar ve gençlere barışı değil, ancak savaşı bir gelecek olarak sunabileceğini gösteriyor. Yanlış anlaşılmasın, savaşçı olarak seçilecekler ve özellikle de ölüme gönderilecekler yönetenlerin, seçkinlerin ve patronların çocukları değil. Dünyanın en büyük ordusuna sahip ABD’de, hangi çocukların savaşa gönderildiğini anlatan ünlü şarkılar bile var.

Bu gerçekler, Türkiye’de doğan ve büyüyen çocukları çok yakından ilgilendiriyor. Rejim artık “sürekli güvenlik, sürekli savaş” siyaseti sürdürüyor; beslediği silah endüstrisiyle büyük gurur duyduğunu hiç saklamıyor. Sahte diplomalılar, sahte dindarlıkla süsledikleri neoliberal siyaseti sahte gelecekler pazarlayarak yutturmaya çalışıyorlar. Fabrikalarda, hastanelerde ve “güvenlik” adına sınır ötesinde ölüme gönderilenler sahte gözyaşları ile uğurlanıyor. Sahte gelecekler sunan bu rejimin bir geleceği elbette ki, yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa