11 Kasım 2020 23:53

Azerbaycan-Ermenistan savaşında kim kazandı kim kaybetti?

Azerbaycan'da kutlamalar yapan vatandaşlar

Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman/AA

Paylaş

Azerbaycan ile Ermenistan arasında eylül ayı sonunda başlayan savaş 10 Kasım itibarıyla sonuçlandı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşma Rusya ara buluculuğunda yapıldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev anlaşmadan “zafer” diye söz etti. Azerbaycan’da zafer kutlamaları yapılıyor.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan ise anlaşmayı, “Çok acı bir gün”, “İmzalamaktan başka çaremiz yoktu” diye açıkladı.

Ateşkes anlaşmasını Putin açıkladı.

Putin’in açıklamasına göre;

  • Taraflar son kontrol ettikleri pozisyonlarda kalacak.
  • Dağlık Karabağ’daki temas hattına Rusya barış gücü konuşlandırılacak.
  • Mülteciler, BM Mülteciler Yüksek Komiserinin kontrolünde Dağlık Karabağ’a ve etrafındaki bölgelere dönecek.
  • Anlaşmanın süresi 5 yıl olacak. Eğer taraflar bir anlaşmaya varamazsa 5 yıl daha uzatılabilecek.

SAVAŞI AZERBAYCAN MI KAZANDI ERMENİSTAN MI?

40 günden fazla bir süre boyunca tank, obüs, savaş uçakları, füze sistemleri, İHA, SİHA... her türden silahın kullanıldığı bir savaşta; Ermenistan’dan 4 kat daha fazla nüfusa, daha da fazla ekonomik güce, İsrail ve Türkiye’nin açıkça silah, mühimmat, lojistik, teknik ve taktik desteğine sahip Azerbaycan, daha silahlar konuşlanmaya başlamadan da açık ara galip taraftı. Öyle de oldu!

Sonunda iki taraf da büyük ekonomik, askeri ve sivil kayıplara uğradı. Kentler yandı yıkıldı. İki ülkenin egemenleri tarafından; milliyetçilik, şovenizm, militarizm, dincilik üstünden yürütülen kara propagandanın halklar içinde sosyal ve siyasal yıkımı savaşın maddi alandaki yıkımından daha az olmadı. Ki, kara propagandanın uzantısını ülkemizde de gördük.

İlham Aliyev rejimi kazandı ama... Harita üstündeki savaş öncesine göre değişiklik, Azerbaycan’ın azımsanmayacak bir toprak kazanımı sağladığını göstermektedir. Bu yüzden de Aliyev iktidarı, zafer kazanmış bir yönetim olarak, yakın geleceğini garantiye almış görünmektedir. Ancak burada şu soruyu sormak gerekir: “Aliyev rejimi”nin zaferi Azerbaycan halkı için zafer sayılır mı?

Bu sorunun yanıtı elbette evet değildir. Ve bundan sonra da Azerbaycan halkı, Aliyev rejiminin zaferinin faturasını yeniden yeniden ödeyerek görecektir. Çünkü Aliyev rejimi gibi rejimlerde egemen sınıflar zaferlerinin kaymağını kendileri yerken savaşın ekonomik ve sosyal faturasını halkın sırtına yıkarlar. Yeni savaş vergileriyle, zamlarla, özgürlüklerin sınırlanmasıyla, sömürünün katmerlendirilmesi, egemenlerin ve yabancı efendilerinin ülkenin yer altı ve yer üstü servetlerini yağmalaması olarak!

Kaybeden taraf Ermenistan oldu: Ermenistan ise, harita üstünde toprak kaybetmek ve askeri olarak ağır bir yenilgi almakla da kalmadı, Paşinyan iktidarını kaybetmekle karşı karşıya kaldı.

Anlaşmaya tepki göstererek Başbakanlık binasını basan halkın, tepkisini nereye kadar götüreceği bilinmezdir. Ama önümüzdeki dönem Paşinyan ve hükümeti için çok zor geçecek (tabii geçirecek zamanı kaldıysa) bir dönem olacağı tartışmasızdır. Ve Paşinyan kendisi için yenilgiyle sonuçlanan bir savaşın faturasını da halka çıkarmak zorunda kalacağı için işleri daha da zor olacaktır. Bu yüzden de savaşın kaybedeni tartışmasız biçimde Paşinyan ve Ermenistan olmuştur. Ermenistan halkı, bu melanetten bir ders çıkarıp ırkçı, şoven siyasi güçler ve arkasındaki egemenlerden (onların efendisi emperyalist güçlerden) kurtulma yoluna girdiği ölçüde bugün çektiği acılar bir anlama sahip olabilecektir.

SAVAŞIN TEK KAZANANI RUSYA OLDU!

Rusya, 40 günü aşan savaş boyunca, Azerbaycan ve Ermenistan’a eşit mesafede durarak, bu ülkelerdeki tarihsel ve coğrafi avantajını kullanarak, özellikle de “Rusya Ermenistan’ı destekler” diyenleri de şaşırtarak, iki ülkenin de her çağrısını dikkate alma zorunluluğunu duydukları bir pozisyon tuttu.

Böylece Rusya;

  1. Ermenistan’ı Batı’ya yaklaştırmak isteyen Paşinyan hükümetinin Azerbaycan eliyle burnunu sürterek, Rusya’nın dışında bir dayanakları olmadığı çizgisine çekmeyi başardı.
  2. Aliyev rejimine, “Türkiye ve İsrail’den silah, mühimmat, alabilirsin ama sonunda benim dediğime uymak zorundasın. Çünkü bu bölge benim arka bahçem ve buraya kimsenin müdahale etmesi benim dışımda bir düzen kurmasına izin veremem” demekle de kalmadı, Azerbaycan’ı da bu görüşe ikna etmiş olduğu da görüldü.
  3. MİNSK grubunun diğer iki üyesi ABD ve Fransa’yı dışlayarak, sadece bu iki ülkenin lideriyle Putin’in organize ettiği bir anlaşma olarak gerçekleştirerek, uluslararası formlarda Ermenistan’ın hamisi iddiasıyla dolaşan ABD ve Fransa’nın, yanı sıra da Azerbaycan’ı “canı” ilan eden Türkiye’nin ayağını Kafkasya’dan kesme amaçlı bir adım atmış oldu.

TÜRKİYE NE KAZANDI?

Kafkasya’da “dördüncü cephe”yi açan ve Azerbaycan’dan daha Azerbaycancı olarak her tür ateşkese karşı çıkan, “sonuna kadar savaş” diyerek bunu her fırsatta dünyanın gözüne bakarak haykıran, “Sahada varız masada da olacağız” diyen Türkiye’yi “masadan” dışlayarak, Kafkasya’daki ağırlığını herkesin önünde kantara çıkardı!

Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’deki sıkışmasını Kafkasya’da kazanılacak bir zaferle aşmayı amaçlayan yeni Osmanlıcı tek adam yönetimi Azerbaycan üstünden ırkçı, şoven; AKP kongrelerinde “Hazar’dan Balkanlara” bayrakları sallanmasına kadar varan bir propaganda yürütmüştür. Burjuva muhalefet bir kez daha yedeklenmiştir. Ama onca silah, mühimmat, diplomatik, teknik, taktik... “masraf” edilmesine karşın Türkiye, sonucu belirleyen “masadan” tamamen ve net bir biçimde dışlanarak, “Kafkasya cephesi” defteri önemli ölçüde kapatılmıştır.

Kuşkusuz Aliyev de bunu görmüştür ve önümüzdeki dönemde bir süre daha Türkiye’ye aşkını ifade eden hamasi cümleler kursa bile, yüzünü de artık daha çok Rusya’ya döneceğini söylemek pek de yanlış olmaz.

Erdoğan yönetimi için Güney Kafkasya artık, zafer haberleri beklenen bir bölge değil, yeni Osmanlıcı dış politikanın sorunlarından birisi olma yoluna girmiş bir bölge haline gelmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...