29 Ocak 2020 00:50

AKP-MHP ittifakı "bekçi ordusu" kurmak istiyor

Yan yana sıralanan bekçiler

Arşiv | Fotoğraf: DHA

Paylaş

AKP’li vekillerin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan, “Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi” dün TBMM İçişleri Komisyonunda ele alındı.

Mahkemelerden çıkan “Bekçi kimlik soramaz” kararları gerekçe gösterilerek çarşı ve mahalle bekçileriyle ilgili yeni düzenlemeler yapmayı amaçlayan teklifte, bekçilere polis yetkileri tanınıyor.

Dün, TBMM İçişleri Komisyonuna gelen teklife göre artık bekçiler de;     

Görev bölgelerinde kişileri, araçları durdurup kimlik sorabilecek. Zor ve silah kullanabilecek. Genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olacak. Kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla gerekli tedbirleri almak... gibi, polisin sahip olduğu tüm yetkilere sahip olacak!

Tabii komisyonda ve Meclis Genel Kurulunda MHP’nin desteği ile AKP’nin bu yetkilere daha hangi yetkileri ekleyeceğini henüz bilmiyoruz. Ama bu yetkilerin kendisi bile, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin “polis devleti” olma yolunda nerelere kadar geldiğini göstermeye yetmektedir.

HER ALANDA BELİRLEYİCİ KAYGI GÜVENLİK!

AKP-MHP ittifakının “tek adam tek parti yönetimi” doğrultusundaki adımları, bu adımların toplumdaki özgürlük ve demokrasi talepleriyle zıt yönlü olması; milliyetçilik ve din istismarcılığı ile düzeni sürdürmeyi giderek daha zorlaştırmaktadır. Yağma ve sömürüyü “silahla koruma” ihtiyacı daha bir o kadar öne çıkmaktadır.

Nitekim 5 yıl önce, semtlerde hırsızlık vakalarının artması üzerine, “Her mahalle hatta her sokak kendi güvenliğini sağlamak üzere kendisi ‘bekçi’ istihdam etsin” tartışmalarıyla başlayan “bekçilik”, polis yetkisine sahip bekçilik gücü oluşturulmasına kadar geldi. 

Çünkü, sınıflı toplumlarda küçük bir azınlık olan egemen sınıf, silahlı güçler organize etmeye, yağma ve sömürü düzeninin devamı için ihtiyaç duyar. Düzen ne kadar sürdüremez hale gelirse güvenlik güçlerinin sayısını ve çeşidini de o kadar artırır!  

Ve elbette egemen sınıfın sözcüleri, kendi sınıflarının güvenliğini tüm ulusun, tüm toplumun güvenliği olarak göstererek yaparlar. Nitekim, bekçilerin “Polis yetkileriyle donatılması” da “Halkın güvenliğini sağlama” gerekçesine dayandırılmaktadır. Ki, bunu Meclisteki tartışmalar içinde daha açıkça göreceğiz.

‘BEKÇİ ORDUSU’ KURULMAK İSTENİYOR

Bekçilerin, sokaklarda “Kimlik bile sorma yetkisi olmayan” bir güvenlik görevlisi olmaktan “Polis yetkileriyle donatılan bir güce” dönüştürülmesi, herkesin aklına; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha bir ay kadar önce, Kanal İstanbul tartışmalarının en hararetli sürdüğü tartışmalar içinde, iç güvenlikle ilgili söylediklerini getirdi.

Cumhurbaşkanı, arka planında Kanal İstanbul’la da bağ kurarak; “Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerdeki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere geldik” diyordu.

Bu sözlerden hemen sonra, “bekçilere polis yetkisi” tanıyan yasa teklifinin gündeme gelmesi; elbette ki, “Acaba Cumhurbaşkanı ‘içerdeki düzeni sadece kolluk gücüyle sağlayamayız’ derken bekçilerin polis yetkisiyle donatılmasına meşruiyet mi kazandırmak istiyordu?” tartışmasını da gündeme getirdi.

Çünkü böylece;

Bu yetkiyle donatılmış bekçilerin, AKP-MHP düzeninde kendi teşkilatlarından alınacak kişilerle doldurulacağı,Bekçilerin, dinci-milliyetçi bir ideolojiyle eğitilecekleri ve bunların toplumun en yoksul kesimlerinden alınan gençlerle kurulacağı, dolayısıyla mevcut iktidarın “özel kuvveti” olarak organize edileceği ve sayıları on binleri bulan ve ideolojik-askeri olarak eğitilmiş bir “bekçi ordusu” olacağı dikkate alındığında; Erdoğan’ın yukarıdaki sözleriyle bu yeni iktidar gücüne meşruiyet sağlamak istediği de tartışmasızdır.

SADAT UNUTULMAMALI!

İktidarın bu “İçerideki düzeni sürdürmek” gayreti, geçtiğimiz günlerde görevinden istifa eden Cumhurbaşkanı Danışmanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin SADAT’ından ve onun “sivil”, “gayrinizami” ve “gayriresmi” “özel kuvvet” oluşturma girişimlerinden de ayrı düşünülemez.

Çünkü Sadat; “kara harekatı”, “keskin nişancılık”, “tahrip”, “gayrinizami harp” (kontrgerilla)... gibi eğitim paketleriyle epey bir zamandan beri faaliyetlerde bulunuyor. Ve Cumhurbaşkanının sözleriyle, bu faaliyetin “iç güvenlikle ilgili girişimlerini”, örneğin Osmanlı Ocakları’nın bu yeni “ihtiyaçlara” uygun olarak yenilenmesini de içeren girişimleri kastetmesi kuvvetli olasılıklardandır. (*)

Çürüyen, halka güvenli bir gelecek vadedemeyen her düzen, halkı zapturapt altına almak için her gün daha büyük bir silahlı güce ihtiyaç duyar.

Bekçileri polis yetkisiyle donatma girişimi de bu halkı zapturapt altına alma ihtiyacının sonucudur.

Ama hiçbir düzen de silah zoruyla sürgit ayakta kalamamıştır!

(*) Kamuoyunda şeriatçı fikirleriyle de tanınan SADAT’ın Kurucusu Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı görevinden istifa etti. Ama bu onun fikirlerinin iktidarda olmasıyla çelişmiyor. Çünkü bu ilişkiler içinde görevden ayrılmak; çoğu zaman denetimin dışına çıkarak ve yetkileri artmış olarak fiilen göreve devam etme anlamına da geliyor. Tanrıverdi’nin görevden ne kadar ayrıldığını da zaman gösterecek.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...