25 Aralık 2019 00:40

Fayton meselesinde hakikat kendini nerede gizliyor?

Başıboş dört at

Fotoğraf: Burcu Gök

Paylaş

Adalar’da ağır koşullarda çalıştırılarak eziyet edilen atların görüntüleri ile ‘At katliamına son’ talebi gündemleştirilirken, ortaya çıkan ruam hastalığıyla birlikte İstanbul’un adalarındaki atlar artık karantinada.

Peki, fayton tartışmasında yaratılan kakofoni arasında gerçekler tam olarak nerede duruyor? Bu sorunun yanıtına ulaşmak için, konunun muhataplarını bugün bu köşeye davet ettik.  

"ATA NESNE OLARAK BAKMAKTAN VAZGEÇİLMELİ"

Dünya Mirası Adalar Girişimi’nden, Büyükadalı Derya Tolgay, üç senedir Açık Radyo’da, Dünya Mirası Adalar programını yapıyor.

Devlet kurumlarının yasaları uygulamaması ile gelinen bir ‘Teksas’ tablosu ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “İnsanları gemilerle boca ediyorlar adaların üzerine. Her bayramda adaların ormanları yanıyor. Günübirlik turizm, günübirlik rant üzerinden bir gidişat. Bugün yönetimde olan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) kucağına düşmüş çok büyük bir sorun bu. İBB gelir gelmez Büyükada’da bir çalıştay yaptı ancak gerisi getirilemeden bu ruam olayı patlak verdi. Ama bu, biz Adalıları hiç şaşırtmadı. Biz, bazı politikaların bunun üzerinden devam edeceğini biliyorduk. Burada çarşının içinde yanımızdan akrep geçti. Her taraf çevik kuvvet, polis dolu.”

Çok acil olarak atların hayatının kurtarılması gerektiğini belirten Tolgay, “Valiliğin aldığı kararın altında muazzam bir bilgisizlik yatıyor. Bu bilgisizliğin uzmanlardan görüş alarak derhal değiştirilmesi gerekiyor” diyor. Şu anda hastalıklı atlar ile sağlıklı olanların bir arada tutulmasının hepsinin kırımına neden olabileceğini belirten Tolgay, “Ata nesne olarak bakmaktan vazgeçmesi lazım herkesin.” vurgusu yapıyor.

Derya Tolgay, “Fayton örtüsünü kaldırdığınız zaman tüm bu gerçekleri görebiliyorsunuz. Şu anda Adalar’da yasa dışı 4 bin tane akülü araç var. İBB’nin şehir hatları vapurları ile taşındı bu araçlar adaların içine. Sorunun çözümü için etik ve şeffaf yönetimlere ihtiyaç var” diye ekliyor.

"ARAÇLAR GELİRSE, ARSA SPEKÜLATÖRLERİ DE GELECEK"

Türkiye’nin sol hareketinin tarihinin bilinen isimlerinden ve kendisini Büyükada ve Heybeliada’daki film gösterimlerindeki sunumlarından da tanıdığımız Bingöl Erdumlu da, uzun yıllardır Büyükada’da yaşıyor. “Ortada bir canlı varlık var. Atlar var. Atlara son derece nesneleştirilerek bakılıyor” diyerek söze başlıyor. Erdumlu, faytonların kaldırılması talebini sorunlu gördüğünü belirterek devam ediyor: “Bu atlar bir görev görüyorlar. Bu görevi kötü kullanılarak görüyorlar. İş siyah beyaza geliyor. Bazı hayvan hakları savunucuları ‘Atlar özgürleşsin’ diyerek çok soyut ve gerçeğe uymayan şeyler söylüyorlar. Şu anda adada olan kurumlar, partiler, belediyeler, Büyükşehir de dahil edilebilir, ‘Bir varlık nasıl korunabilir’ diye bakmıyor. Buraya elektrikli araçları sokmaya çalışan lobiler var. Bu konuda şüphe uyandıran yaklaşımlar var. Çok uçuk şeyler söylüyorlar. Bu gelişmelerin arkasındaki bir takım çıkar gruplarına bilerek, bilmeyerek hizmet ediliyor. Araçlar gelirse arsa spekülatörleri de gelecek. Adaların ormanlarına bakıp gözleri dolar işaretleri gören kesimler var. Onlar da atlar buradan gitsin diyorlar. Atların en insani şekilde var olabilmeleri için biz Adalılar hep birlikte çaba göstermeliyiz. Olabilir çözümler aramamız lazım.”

"DENETİMSİZLİK NEDENİYLE MAFYATİK BİR DÜZENE DÖNÜŞTÜ"

Büyükadalı bir meslektaşım ise, diğer adalardan farklı olarak, Büyükada’da taksi gibi plaka kiralandığına dikkat çekerek, “At kendisinin olmayınca ata da kıymet vermiyor. Ben ne kadar müşteri kaparsam o kadar para kazanırım diye bakıyor. Eksik olan kontrol. Ada’da uzun süredir yaşayanlar faytonun kalkmasını istemiyor. O bir sembol, adanın ritmiyle, ruhuyla alakalı bir şey. Mesele, denetimsizlik nedeniyle faytonculuğun mafyatik bir düzende hayvan sömürüsüne dönüşmüş olması” diyor.

"KABA BİR ÇARPITMA İLE GERÇEKLER GİZLENİYOR"

Üç kuşaktır Heybeliada’da yaşayan bir aileye mensup olan, Adalar Demokrasi Meclisinden Gazeteci ve Çevirmen Siren İdemen de, gelinen noktanın çok ciddi tehlikelere işaret ettiğine dikkat çekiyor: “Son günlerde, Adalar’da yaşayanların şeffaf katılımı sağlanmadan, hiçbir menfaat grubuna dahil olmayan ada sakinlerinin görüşleri kale alınmadan, büyük bir hoyratlıkla, oldubittilerle mağduru olduğumuz gelişmelerin Adalar’ın sit statüsünün kaldırılması amacıyla doğrudan ya da dolaylı bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

Adalar’da, bugün 1500’ün üzerinde atın hayatı pahasına alınan kararların alınma biçimi ilk defa gördüğümüz bir uygulama değil. Dünyada da Türkiye’de de çeşitli semtlerin soylulaştırılmasında ya da kamu kuruluşlarının özelleştirilmesinde hep gördüğümüz politika işliyor: Önce çökertme, itibarsızlaştırma, sürdürülemez hale getirme; sonra da merkezi iktidarın ranta açma politikası doğrultusunda dayattığı uygulamanın ‘çözüm’ olarak sunulması ve kabul görmesi.

Adalar’da, atların sağlıklı şartlarda yaşaması, faytonların evrensel kurallar çerçevesinde belirli bir düzen içinde işletilmesi için gereken şartların hiçbirini, bunları yerine getirmekle sorumlu yerel ve merkezi görevlilerin hiçbiri yerine getirmedi. 

Atlar tartışmasında basında, sosyal medyada, yerel ve merkezi yöneticilerin söyleminde kabaca iki taraf var: ‘Duyarlı hayvanseverler’ (Bugünkü açıklamasında Ekrem İmamoğlu da bu ifadeyi kullandı) ve karşılarında cani, paragöz faytoncular. Ah pardon, bir üçüncü taraf daha var: Nostaljik peyzajlarından başka hiçbir şeyi umursamayan tuzu kuru Adalılar. Böyle kaba bir saflaştırmanın gerçeği yansıtması mümkün mü? Bu kaba çarpıtmanın ‘Gerçek manzarayı gizleme’ işlevi gördüğünü anlamak için biraz mantık yeterli olmalı. Ama maalesef, gerçek anlamda muhabirlik, gazetecilik pek kalmadığı için, propaganda savaşında sesi gür çıkan kavramları belirliyor, adlandırmaları yapıyor, tartışmayı yönlendiriyor, ortamı belirliyor.

Bugün bizim derdimiz faytonların kalması-kaldırılması meselesi değil, atların canı, sağlığı meselesidir. Faytonların kaldırılması kampanyası yürüten hayvan hakları savunucusu grupların tecritteki atların durumunu merak ve dert etmemesi, dile getirmemesi de düşündürücüdür.”

"KARANTİNA BÖYLE OLMAZ"

Konuyu yakından takip eden isimlerden biri olarak bize önerilen Avukat Emel Derbent Üner ile de konuştuk. Kınalıada’da fayton olmadığını, Heybeliada ve Burgaz’da da ruam çıkmadığını anlatan Üner, “Birkaç tane Büyükada’da çıktı. Yapılması gereken şey, yasa ve tüzüklerin uygulanması. Karantinaya ilişkin yönetmelik ruam testlerinin yapıldıktan sonra, sonucunun sahiplerine verilmesini gerekli kılıyor. Bizim şu an üzerinde durduğumuz nokta, bu test sonuçları sahiplerine verilmeden hayvanların öldürülmesi” diyor ve ekliyor: “İkincisi, karantina böyle olmaz. Ruam olup olmadığı belli olmayan hayvanları, bir sürü hayvanı bir arada tutarak olmaz. Ruamlı ise ver hayvanın raporunu. Öldürülmesi yönetimini de plana uygun yapalım. Sağlıklı ise hayvanım, ver onu bana.”

"HASTALIKTAN İSTİFADE EDİLMEK İSTENİYOR"

Peki, doğrudan at yetkilileri konuya nasıl bakıyor? Sorunun bu boyutunu da, İstanbul Adaları Kültür Ve Tabiat Varlıkları Koruma Derneği At Yetkilisi Emin Mahir Başdoğan ile konuştuk.

Başdoğan, at olan her yerde ruam hastalığının görülebildiğini söyleyerek başlıyor ve bir örnekle devam ediyor: “2018 senesi Avrupa Engel Atlama Şampiyonası ayaklarından önemli bir tanesi Paris’te yapılacaktı. Milyon avroluk atlarla yapılacak bir müsabakaydı. O müsabakanın yapılacağı tesisteki bir kulüp atında ruam hastalığı tespit edildi. Ve gereken karantina yapıldığı için devam kararı alındı. O ruamlı atın orada var olması, o atların orada koşup ülkelerine gitmesine engel teşkil etmedi. Dolayısıyla doğru idareyle, doğru bakımla, panik çıkarmadan, o panikten istifade etmeye çalışmadan bu sorun halledilebilir. Ruam sanki bir tek adaya has bir lanetmiş gibi kullanılmamalıdır. Hastalıktan istifade etmek isteyen hastalıklı zihniyetlere şifa diliyorum. Motorlu nakil araçlarının çok haksız bir kampanyası ile karşı karşıyayız. “

FAYTONCULAR VE AİLELERİ NE DİYOR?

Adalar’daki faytonlar konusunda ‘tarihi’ diye niteleyebileceğimiz günler yaşanırken, faytoncuları ve ailelerini dinlemek için dün sabah Heybeliada Taşımacılar Kooperatifinde düzenlenen toplantıya da katıldık. Kooperatif Başkanı Şenol Şahin, “Biz ekmeğimizi istiyoruz. Çoluk çocuğumuza nasıl bakacağız? Hırsızlık mı yapacağız?” diyor. Şahin, sürecin sonunda alternatif taşımacılığa geçilirse, bunun da kendileri ile olması gerektiğini dile getiriyor. Toplantıda konuşan bir faytoncu eşi ise, hayvan hakları savunucularının duyarlılığını anladığını belirterek, kendilerinin de atlarını sevdiğini ifade ederek, bu konuda ayrımı eleştiriyor. “Bizim hatamız, adaya gelenlere ahırlarımızı gezdirip atlarımızı göstermemiş olmak” diyor ve faytonculara dair, ‘Atlara kötü muamele yapan insanlar’ genellemesinin doğru olmadığını ve bunu anlatmak gerektiğini söylüyor. Faytoncular, toplantıda aileleriyle birlikte 3 bin kişi olarak Saraçhane’ye belediye önüne gitmeyi de tartıştılar.Bu arada, önceki günden itibaren atların belirli, tel örgülü bir alanda dolaştırılmasına izin verildiğini de öğrendik. 

Adalar’da sorunun nasıl çözülebileceğine dair endişeli bir bekleyiş yaşanırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan da, Adalar’da ulaşımın yaz aylarından itibaren elektrikli ve lastikli araçlarla yapılacağı açıklaması geldi.

ERDEM GÜL: YOL HARİTASI ŞEKİLLENECEK

İmamoğlu’nun bu sözlerinin hemen ardından Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’e, bu soruna dair yol haritalarının ne olduğunu sorduk? Şunları söyledi: “Aslında yıllardır kaderine terk edilmiş bir kördüğüm bu. Biz ve Sayın İmamoğlu, göreve geldiğimizde bu sorunu kucağımızda bulduk. Bence Türkiye’nin demokrasi sorunu, medya sorunu, ifade özgürlüğü sorunu ne kadar problemli ise at sorunu da öyle. Biz görevle başladıktan sonra bir ulaşım çalıştayı yaptık büyükşehir ile birlikte Büyükada’da. Sivil toplumla, halkla, muhtarlarla konuştuk bu sorunu. Eğilim faytonun ulaşım aracı olmaktan çıkarılması yönünde şekillendi. Büyükşehir de o tarihten sonra şekli şemali üzerinde çalıştı. Ardından Kaymakamlık, Valilik, İlçe Tarım ve sağlık kuruluşlarının raporları doğrultusunda ruam ortaya konuldu. Şimdi bu olay ortaya çıkınca Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem Bey, Ulaşım Çalıştayından beri yapılan çalışmaya dayalı olarak bugün bunu açıkladı. Fayton ulaşım aracı olmayacak.”Gül’e, fayton konusunda Adalar arasında ifade edilen farkları da hatırlatıyoruz, şöyle devam ediyor: “Burgaz ve Heybeli’de çok büyük problem yok. Faytona genel bir yaklaşım gösteriliyor. Sembolik sayıyı aşmak çok zor hale gelmiş durumda. Bir adada engel olup başka yerde izin veremezsiniz. Başka semptomlar ortaya çıkar diye düşünülüyor. Çarşamba günü (bugün) valilikte bu konuyla ilgili bir toplantı var. Yol haritası şekillenecek. Bu arada bu sektörden hayatını kazananları düşünmek zorundayız, bu da hesaplanacak. Ellerinden işlerini alınca onun moral, ekonomik durumunu da düşüneceğiz. Atlar düşünülecek. Adalar’da yaşayanların istekleri düşünülecek. Kısa sürede bir karar alınıp yola çıkılacak.”

YENİ BİR RANTSAL DÖNÜŞÜMÜN EŞİĞİNDE MİYİZ?

Konuya vakıf ve muhatap olanların bu anlatımlarından sonra Heidegger’in “Hakikat, kendisini gizleyerek açar” sözünü hatırlatan bir yerdeyiz. Şimdi soru şu: Fayton meselesi kimin istediği gibi çözülecek ve faytonların kaldırılmasıyla yeni bir rantsal dönüşümün daha eşiğinde miyiz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...