23 Kasım 2019 00:24

Emekçiler sermaye partisine destek vermemelidir

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: AA

Paylaş

Türkiye’nin kapitalizmin ve emperyalizmin elinde ufalanması genel halkın siyasi kanaatinden öte, emekçilerin basiretli bilinç oluşturmamasının sonucudur. Sol eğilimli emekçi partileri siyasi arenada gelişebilir ve bu görüşler belirli çevrede yaygınlaşabilir olmakla beraber, böylesi faaliyetlerin yayılma alanı ve etki süresi kısıtlı kalmaya mahkumdur. Zira taban tarafından beslenmeyen fikir ve görüşlerin yaşam süreleri kısıtlıdır. Tüm sömürücü zihniyet ve uygulamalara rağmen kapitalizmin yegane sistem olarak algılanması ve uzun ömürlü olması salt çıkarcı partilerin çevresinde çöreklenen parazitlerin marifeti değil, onların çok ötesinde halkın bilinçsizliğinin sonucudur. Böylesi bilinç çarpıklığının çok tipik örneğini İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yenilenen seçiminden sonra yaşanan emekçi ihtilafı oluşturmaktadır. İki seçim arasında kasıtlı olarak kadroların doldurulduğu savı ile ikinci seçim sonrası işten çıkarılan emekçilerin hangi çevreye dayandığı belli olmayan dinmeyen direnişi adeta yeni tip “işsizlerin-istihdamı” modeli örneği oluştururcasına sermaye partisinin emellerine alet edilmektedir. Bilinçsizlik ve eylem çarpıklığının böylesi paralelliğini herhalde bu denli açık başka bir modelde bulmak sanırım olanaklı değildir ve bundan sonra da olmayacaktır.

Sistemin kimlere hizmet ettiğinin, siyasilerin kimlerin yanında olduğunun bu denli net anlaşılabileceği başka bir dönem görülmemişken, AKP’nin inanılmaz siyasi manevraları ile yürüttüğü çift amaçlı uygulamalarının maalesef emekçilerin gönlünü ve fikrini çelebildiği görülmektedir. Bir örnek olarak, özellikle İstanbul’da çevre mahallelerde bazı alan düzeltmeleri görüntüyü kurtarıp emekçilerin gönülleri fethedilirken aslında oylarının çalındığı anlaşılmalıdır. Sokağı yeniden yapılan, hatta bir miktar yeşil alanla ya da spor salonlarıyla bezenen semtlerde yaşayanların ekonomik durumu düzelmezken siyasilerin inanılmaz rant sağladıkları görülmelidir. Adına çevre düzenlemesi diyebileceğimiz göz boyamacı faaliyetler emekçiler ve yöre halkının yararına olmayıp, bizzat siyasilere çıkar amaçlıdır. Meseleye bir de şöyle bakalım aynı miktar harcamalarla yeni üretim alanları kurulup emekçilerin ve yöre halkının ekonomik durumu düzeltilmiş olsaydı, yöre halkının gözünde ne çevre çirkinliği mesele olurdu ne de yeşil alan eksikliği. Ama bu uygulamada emekçi kazanırken, siyasetçi de belki oy alırdı, fakat farklı çıkarlar sağlayamazdı. Zira günümüzün ekonomik işleyişinde devletler de bir tür şirket görüntüsüne bürünmüş olup, nasıl ki şirketin hissedarlarına sağlanan kazançlara göre şirketin üst düzey yöneticilerinin pozisyonu da yükseltiliyor ise, aynı süreç örtülü ya da açık olarak bizzat siyasi arenada da geçerlidir.

Emekçi dostlar ve düşük gelir düzeyli vatandaşlar hiç düşünmezler mi, içinde bulundukları durum kader midir? Bu insanlarımız hiç düşünmezler mi, çocuklarının eğitim ve geleceği nasıl ve niçin bu kadar karartılmaktadır! Bu da kader midir? Hal böyle iken neden kendilerine bu kaderi yaşatanlara sandıkta anlamlı yanıt vermezler ki? Çünkü alternatifi nedir ya da kimdir, sorusu derhal ve fevkalade ustaca karşılarına çıkartılır. Seçim sürecini ve sonucunu salt geleceği planlama olarak değil de bizzat uygulamayı değerleme aşaması olarak görmek seçmenin elinde çok güçlü bir koz olduğu kadar, siyasi partilerin de kendilerine çeki düzen vermesi için fevkalade önemli bir araçtır. Emekçiyi ezdiren yandaşını yücelten bir parti sandıkta silinirse, seçim öncesi hiç tahmin edilemeyen sürpriz bir parti bir daha bu hataları yapmamak üzere işbaşına gelebilir. Bu süreç anında rejim değişikliğine yol açmaz, açamaz da! Ancak, bir yandan “alternatif yok ki” safsatasının tam bir aldatmaca olduğunu gösterir, diğer yandan da bizzat halka ve siyasilere farklı açılardan güç olgusunu yansıtır ve algılatır. Bu gücün karşısında ise hiçbir siyasi yapı toplumun üzerine çöreklenerek tıksırıncaya kadar sömüremez, hatta kendi sömürü kanalları tıkandığında çaresiz emekçiyi destekleyerek mücadeleye alanında perişan edemez.

Seçime hazırlıklı olmak, salt hangi partiyi işbaşına getirmeyi hesaplama işi olmayıp, hangi partiyi ya da zihniyeti siyaset sahnesinden silmeyi hesaplama işidir. Böylece siyaset tabandan yaratılmış olur. Siyaset sahnesinden silinecek partiyi tanımak salt parti programını tetkik ve araştırmayla değil, hatta bununla hiç değil, bizzat yaşanmışlıkların değerlemesiyle yapılır. Uzun süre siyaset yapmış bir partinin yeni dönem için propaganda yapması parti için olağandır, ancak belleğinde bizzat yaşanmış canlı örnekler olan bir seçmen kitlesinin böylesi tiyatroyu merakla izlemesi pek hayra alamet değildir. Bir insan ve toplum bir kere kandırılır, ikinci kez kanma durumu da o insan ve o toplu için pek hayra alamet değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...