14 Şubat 2019 00:14

Akıl tutulmasının ötesinde

Akıl  tutulmasının ötesinde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hakemlere saldırırken yaratıcı argümanlar ortaya koyma konusunda verimli bir hafta daha geride kaldı. Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Çanakkale Savaşı sırasında Trabzon Lisesinin bütün öğrencilerinin katledildiğini hatırlatıp günümüzde de Trabzonspor’un gençlerinin yeşil sahada katledildiğini söyledi. Savaştaki katliamcı düşman(!), yeşil sahadaki ise elbette hakemler… Dramatik olduğu kadar etkileyici bir benzetme!.. Tabii böylesine kışkırtıcı ve hedef gösterici laflar edip ardından da, “Bizim, hakemlere düdük astırmak gibi bir niyetimiz yok” şeklinde ekleme yapmak, duruma mizahi bir boyut da katıyor.

Fatih Terim ise galip takımın teknik direktörü olarak “Hakemler de insandır, hata yapabilirler” gibi son derece sevecen ve anlayışlı laflar ediyor. Oysa hakem kendi aleyhlerine hatalı kararlar vermiş olsa ve maçı kazanamasalar hiç şüphe yok ki bambaşka biçimde konuşacaktı. Geçmişte bunun pek çok örneği var…

Hakemlerle ilgili yapılan yorumlar, futbolu anlama ve kavrama açısından çok ciddi düşünsel sıkıntı içinde olduğumuz gerçeğini ortaya koyuyor. Öyle ki durum, “akıl tutulması” sözüyle tarif edilebilecek çizginin çok daha ötesinde. Açıkçası, ortada tutulacak bir akıl varmış gibi görünmüyor!..

Futbolun nasıl bir oyun olduğunu ya anlayamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar…

Televizyonlarda saatlerce pozisyonları seyredip hakem kararlarını tartışıyorlar. Bir pozisyonu çeşitli açılardan defalarca izlemelerine karşın görüş birliğine varamayabiliyorlar. Buna rağmen hakemlere yönelik olarak saldırganca yorum yapmaktan ve hakaret düzeyine varan söylemlerde bulunmaktan geri durmuyorlar. Düşünsel sefalet öylesine derin ki, “Biz, saatlerce tartışıp ortak bir karara varamazken, hakemler ne yapsın” şeklinde basit bir mantık yürütmekten bile acizler. Görüş birliğine vardıkları tek konu hakemleri suçlamak.

Pozisyonları incelerken dile getirdikleri, “Elin doğal konumu”, “Oyuncunun topla oynama niyeti” gibi hiçbir anlamı olmayan ipe sapa gelmez ifadeleri ya da ekran görüntüsüyle asla anlaşılmayacak olan “temas şiddeti” üzerine kestikleri ahkamları, yorumlarına dayanak yapıyorlar.

Elin, doğal olmayan konumu nasıl oluyor acaba? Ya da mesela, bazı oyuncular kendi ceza sahalarında topa müdahale etmeye çalışırken bir temastan kaçınmak için ellerini vücutlarının arka kısmında tutuyorlar. Bu, elin doğal konumu sayılabilir mi?

Futbolun, hakem kararlarında şaşmaz bir standart yakalanmasına imkan tanımayan bir oyun olduğunu da bir türlü algılayamıyorlar. Bu nedenle sürekli olarak “Hakem kararlarında standart yok” diye zırvalıyorlar.

Sayısız faktörün işin içinde yer aldığı ve hiçbir parametrenin birbirinin aynısı olmadığı pozisyonlar gözle değerlendirilmeye çalışılırken şaşmaz bir standart oluşturabilmek mümkün müdür? Öyle pozisyonlar vardır ki, dışarıdan bakan gözler temas şiddetini asla tam anlamıyla çözemez. İşte burada hakemin yorumu devreye girer. Hakem yorumunun devreye girmesi, aynı zamanda hatalı karar verme ihtimalinin de ortaya çıkması anlamına gelir.

Hakemlere “adalet” kavramı üzerinden saldırılması da başka bir cehalet örneği. Yine sonsuz sayıda farklı parametre ve faktörün belirleyici rol oynadığı/oynayabileceği ve yerine göre öznel yorumlara ihtiyaç duyulan bir oyunda mutlak adalet beklemek, standart kararlar beklemek kadar manasız!..

VAR sistemi sayesinde artık hakemlerin yanlış karar verme gibi bir durumunun kesinlikle söz konusu olmayacağını sanmak da başka bir sığlık. Hakem bazı pozisyonlarla ilgili olarak, ekrandan izlese bile yorum yaparak karar vermek zorundadır. İşin içine yorum girince de elbette yanlış karar verilebilir.

Yaygaracılar, dünyanın diğer ülkelerinde hakemlerin verdiği yanlış kararları görmüyorlar mı? Görüyorlar elbette ama onların amacı kışkırtıcılık yapıp fanatik duygularını ve komplekslerini tatmin etmek…

Şu anda dünyada hakemlerin hatasız maç yönetmesini sağlayacak bir sistem yok!.. Bunu algılamak bu kadar mı zor?

Ayrıca bütün kulüpler hakemleri etkilemek, baskı altına almak adına ellerinden gelen çabayı göstermiyor mu? Sonuç istedikleri gibi olmayınca ise gelsin saldırılar, hedef göstermeler, hakaretler… Bütün bunlar utanmazlık değil de ne?

Futbolun teknik, düşünsel ve zihinsel boyutuyla ilgili olarak konuşacak bilgi olmayınca, dillerine doladıkları saçma sapan argümanlarla hakemlere saldırıyorlar. Böyle yaparak akıllarınca kendilerini ispatladıklarını sanıyorlar. Oysaki ispatladıkları tek şey sefillikleri…

Kışkırtıcı, paranoyak, aynı zamanda da kibir ve kompleks abidesi yorumcular, sahtekar ve gaddar futbolcular, küfürlü tezahüratı ve rakip oyuncuların kafasına çakmak, bozuk para, su şişesi, vs. fırlatmayı adetten sayan taraftarlar ve rakip taraftarların bulunduğu tribünün ısıtıcılarını açmayarak güya onları etkisiz kılmayı planlayan “uyanık” yöneticiler… Akıl ve ahlak ışıltısı saçan(!) bu unsurları bir kenara bırakıp hakemlerle uğraşmak futbol kültürümüze çok yakışıyor!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa