04 Eylül 2016 01:00

‘Kara propaganda’nın ‘öldürücü soruları’na yanıtlar

‘Kara propaganda’nın ‘öldürücü soruları’na yanıtlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan, bakanları, yandaş medya ve AKP propagandasının hınk deyicisine dönüşmüş sermaye medyasının ünlü kişileri, sık sık aynı “öldürücü” soruları yineliyorlar:
* Hangi ülkede darbe girişimi olur, Meclisin bile kendi F-16’larıyla bombalanmasından birkaç gün sonra hayat normale dönerdi?
* Hangi ülkede generallerin yarısı darbeci olur, subayların çoğunun ‘FETÖ’cü olduğunun ortaya çıktığı, on binlerce kamu görevlisinin meslekten ihraç edildiği halde, bürokraside işler yürümeye devam eder?
* Hangi ülkede yargıçların, savcıların önemli bir çoğunluğunun, emniyetin başlıca mekanizmalarının bir terör örgütünün elemanlarının eline geçtiği asayiş ve adalet bizdeki gibi “normal” olurdu?
* Hangi ülkede IŞİD’den PKK’ye, PYD-YPG’den, ‘FETÖ’ye bütün terör örgütleriyle birden savaştığı, düğünlerin, mitinglerin bile canlı bombaların hedefi olduğu halde hayat “normal” olarak devam edebilirdi?
...
Bu soruları böyle soranlar, bu soruların, karşı taraf için “öldürücü” olduğunu düşünüyorlar. “Dünyada böyle bir ülke gösterilemez” diye düşünüyorlar.
Bu “öldürücü” soruları Başbakan Yıldırım, önceki gün “Hükümetin 100 günü” değerlendirmesinden sonra bir ekonomi kanalının düzenlediği toplantıda; “Şu yüz günde başımıza gelen pişmiş tavuğun bana gelmedi”, “Sanki bütün belalar bizi beklemiş” diyerek, Hükümetinin ekonomiyi krize sürüklememiş olması ve ülkeyi bir iç savaşa sokmamış olmasını, bilinen üslubuyla övdü!
Elbette Başbakan, “15 yıldır benim partimin ve kurucu liderimin yönettiği bir ülkede bu belalar neden ortaya çıktı; hangi politikalar bu sonuçlara yol açtı?” diye sormuyor. Sadece, sonuçların beklendiği kadar yıkıcı olmamasıyla övünüyor.
Eğer olup bitene sadece sonuçlardan bakacak kadar safsanız, bu soruları soranlarla tartışmakta zorlanırsınız. Çünkü onların “normali” de sizin “normalinizle” uymaz. Ama bir adım geriye giderek, sonuçları ortaya çıkaran nedenlerle birlikte ele alırsanız;
* Neden dünyanın pek çok ülkesinde bunca bela bir arada yaşanmıyor?
* Darbeciler ordu, polis, eğitim, yargı,... devletin başlıca kurumlarının ele geçirilmesine hangi iktidarın hangi politikaları neden olmuştur?
* Son 15 yılda sadece bir Afrika ülkesinde darbe olmuşken, Türkiye neden bir darbe girişimine sahne olmuştur?... gibi olanların arkasındaki gerçekler ve bu gelişmelerin hangi hükümetin, hangi iktidarın politikalarının sonucu olduğunu sorgularsanız; burada soruları soranların olup bitenin sorumlusu olduğunu görürsünüz?
Böylece, soruların değil asıl nedenlerin, (Bu nedenlere yol açan politikaların sahiplerinin sorgulanmasının) “öldürücü” olduğu, soruları “öldürücü” yapmanın da bir kara propaganda yöntemi olduğu görülür.
Yani bir ülke, bir darbe girişimi ile karşı karşıya kalıyor, bütün komşularıyla düşmanlaşıyor, dünyanın başlıca ülkeleriyle cebelleşmek zorunda kalıyor, darbe girişiminden sonra az çok demokrasi savunan ülkelerden bile açık ve sıcak bir destek görmüyorsa, bunlardan en başta ülkeyi yöneten iktidar sorumludur; sorgulanması gereken de o iktidar ve politikalarıdır.
Çünkü asıl olan sonuçlar değil sonuçlara yol açan nedenlerdir ve o nedenler yerinde durduğu sürece siz sonuçların etkisini azaltacak önlemler alsanız bile, eninde sonunda o nedenler yeni ve çoğu zaman da daha yıkıcı sonuçlara yol açacaklardır.
Bu mantığın, bilimin en temel kuralıdır.
Başbakan Binali Yıldırım, önceki gün Hükümetinin 100 günlük icraatını değerlendirirken, ülkenin en önemli ve en köklü sorunu olan Kürt sorununun çözümüyle ilgili olarak, gazetecilerin, “Çözüm süreci gündemde mi?” sorusuna “Çözüm mözüm yok” diyerek, sonuna kadar savaş politikasına devam edileceği yanıtını verdi.  Ki, Hükümetin bu önemli sorunda nedenleri ortadan kaldırmak yerine, sonuçlarını ortadan kaldırmak için askeri operasyonlara hız verileceğinde ısrar edeceğinin tipik bir örneğidir. Bu tipik tutum, 30 yıldır süren PKK ile savaşın da özetidir.
Elindeki devasa propaganda aygıtıyla hükümet, sonuçlar öne çıkararak gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştığı gerçeği dikkate alındığında sınıf partisi, demokrasi güçlerinin, sonuçların ötesinde bu sonuçlara yol açan politikaları tartışmaya açarak gerçeği ortaya çıkarmaya çalıştıkları ölçüde halkların, işçi sınıfının gerçeği daha kolay anlayacakları da görülecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...