19 Ağustos 2016 01:00

Basın özgürlüğünü savunmak herkesin sorumluluğu

Basın özgürlüğünü savunmak herkesin sorumluluğu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

20 yıl aşkın bir zamandan beri kesintisiz yayın yapan Özgür Gündem gazetesinin kapatılması, çalışanlarının darp edilip “ters kelepçe” vurularak gözaltına alınması, gazete merkezinin tahrip edilircesine “aranması”, gazetenin yazarlarının, yöneticilerinin evlerinin basılması basına, basın özgürlüğüne yönelik saldırının yeni bir aşamaya gelindiğini göstermektedir.
Darbe girişiminin ve arkasından ilan edilen OHAL’in yarattığı toz duman arkasında Hükümet, basın özgürlüğüne yönelik saldırılarını, Özgür Gündem’i herhangi bir “bahanenin” arkasına sığınmadan kapatmaya kadar götürmüştür.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SADECE BASININ ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR!

Bir ülkede az çok demokrasiden söz edebilmenin ölçütü bireysel ve toplumsal (sınıfsal) özgürlüklerin varlığıdır.
Özgürlükler içinde en başta geleni de basın (medya) özgürlüğüdür. Çünkü, modern toplumda insanlar fikirlerini medya yoluyla aktarmaktadır. Bu yüzden de ülkeyi yönetenler soyutta düşünce özgürlüğünden, ifade özgürlüğünün varlığından söz ederler ama bu fikirler medya araçlarıyla kamuoyuna etkin biçimde aktarıldığında, gerçek niyetleri ve basın özgürlüğü karşısındaki tutumları ortaya çıkar.
Türkiye için de egemenler ve hükümetlerinin basın özgürlüğü karışındaki tutumları, onların ne kadar demokrat ne kadar despot olduğuna en yanılmaz ölçüt olmuştur. Bu durum darbeler, sıkıyönetim ve OHAL’lerde daha da açıkça görülmüştür.
Nitekim Türkiye’nin yakın tarihindeki bütün darbelerde ilk iş, darbecileri rahatsız edeceği düşünülen medya organlarının kapatılması, basımının ve  dağıtımının yasaklanması, biat etmeyen gazetecilerin tutuklanması ya da işlerini yapamaz hale getirilmesi olmuştur.
AKP iktidarının, son 8-9 yılında en çok önem verdiği şeyin medyayı zapturapt altına almak olduğunu hepimiz yakından biliyoruz. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP önde gelenleri, medyayı kontrollerine almak, muhalif gördükleri medyanın sesini kısmak için ellerindeki her imkanı kullanmıştır. Bu baskılar öylesine çeşitlenip artmıştır ki, AKP iktidarının bu son dönemi, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik çeşitli baskı yöntemlerinin çok etkin bir arada kullanılması bakımından, bütün önceki dönemleri çok aşan bir karakter göstermiştir.

ÖZGÜR GÜNDEM’E SALDIRI BÜTÜN BASINADIR

Yaşadıklarımız şunu gösteriyor ki, basın özgürlüğünü savunamazsak, ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü, bilim özgürlüğü, inanç özgürlüğü, toplu gösteri özgürlüğü, grev özgürlüğü başta olmak üzere hiç bir özgürlük alanını savunamayız. Çünkü basın özgürlüğünün olmadığı koşullarda hükümetler, savcılar ve güvenlik güçleri, tüm diğer bireysel ve kolektif özgürlük alanlarını, resmiyette olmasa bile fiilen kapatabilirler. Ve hiç kimse de sesini ötekine duyuramaz!
Bu yüzdendir ki bugün demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin sıcak alanı basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü savunmayı en öne çıkarmış bulunmaktadır. Dolaysıyla Özgür Gündem’in kapatılma kararının kaldırılması ve gözaltına alınan gazete çalışanları ile yazarlarının serbest bırakılması mücadelesi, bugün basın özgürlüğünün savunulmasında hayati önemdedir.
Bunun farkında olunduğu için Özgür Gündem’le pek çok bakımdan farklı bir çizgide olan aydınlar, sanatçılar, akademisyenler, gazeteciler, gazeteci örgütü yöneticileri, sendikacılar, emek örgütü yöneticileri, siyasi parti ve çevrelerin temsilcileri de dahil geniş bir kesim, Özgür Gündem’e yönelik saldırıya karşı çıkmaktadırlar. Bu kesimlerin kimler olduğunu ve giderek de artacağına dair işaretleri, birkaç günden beri gazetemizde izliyoruz. Ki, bu kesimler;
-    Basına yönelik sadırlara son verilmesini,
-    Özgür Gündem’in kapatma kararını kaldırılmasını ve gazete çalışanlarının serbest bırakılmasını istemektedirler.

DEMOKRASİYİ SAVUNMAK BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAVUNMAKTAN GEÇİYOR

Ülkeyi yöneten güçler, basın özgürlüğünü baskı altına almak için saldırılarının sivri ucunu sistemin “tehdit algısı”nda en önde olan kesimlere yöneltmişlerdir. Medya organlarının yasaklanması, gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanması, tehdit edilmesi, suikastlara kurban gitmesi gibi baskılar “en önde” olanlara yönelik olmuştur. Ama bu görünen durum gerçeğin sadece bir yanını yansıtır. Burada amaç elbette öndekileri enterne etmektir, ama daha stratejik hedef, bütün bir basın, az çok gerçeğin peşinde koşan tüm gazetecilerdir. Çünkü “en önde” olanlar zaten baskıyı, şiddetle karşılaşmayı göze almışlardır. Bu yüzden de onların üstünde uygulanan baskı ve şiddetin amacı bütün diğer gazetecilere, “Bakın, bize biat etmezseniz sizin başınıza da bunlar gelir” mesajıdır.
Nitekim Özgür Gündem’e yönelik saldırı da büyük ölçüde böyledir. Gazetenin “özel harekatçı timlerle” basılması, sokağın giriş çıkışa kapatılıp adeta işgal edilmesi, gazetenin içinin arama yapmak adına talan edilmesi, çalışanlara şiddet uygulanarak, “ters kelepçe” takılarak gözaltına alınması ve gazetenin mühürlenmesine kadar her şey, diğer medya organlarına ve gerçek peşinde koşmaktan vazgeçmemiş gazetecileri sindirme amaçlıdır. Çünkü Özgür Gündem çalışanları, son 30 yıl boyunca, gazete binalarının bombalanmasından gazetecilerin katledilmesine, gazetelerinin sayısız kez kapatılmasına kadar envai tür baskı ve şiddet ortamında gazetecilik yaparak olgunlaşmışlardır.
Dahası Özgür Gündem de bir dava gazetesi, Kürt halkının özgürlük davasının gazetesidir. Onun içidir ki, onlara gözaltına alarak, baskı ve şiddet uygulayarak boyun eğdirilemeyeceğini güvenlik güçleri de, savcılar da, hükümet de bilmektedir. Bu yüzden de asıl mesaj, egemenlere, onların belirledikleri konsepte teslim olmayan tüm medya organlarına ve gerçeğin peşinde koşmaktan vazgeçmemiş gazetecileredir.
Onu içindir ki basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü savunmak hepimizin, tüm gerçek gazetecilerin, demokrasi ve özgürlüklerden yana olan herkesin, her çevrenin birinci dereceden sorumluluğudur. Çünkü bu mücadele demokrasi mücadelesinin ön cephesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa