24 Mayıs 2016 00:28

Başımıza bir de sınır tanımayan tarihçiler çıktı!

Başımıza bir de sınır tanımayan tarihçiler çıktı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sınır Tanımayan Doktorlar ve Sınır Tanımayan Gazetecilerden sonra, şimdi bir de Sınır Tanımayan Tarihçiler çıktı başımıza! STT, ilk uluslararası konferansını 19 -20 Mayıs tarihlerinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de “Çatışmalarda Tarihin Kullanımı ve Tacizi” başlığı altında düzenledi. Finlandiya STT, 17 Haziran 2015 tarihinde Eski Dışişleri Bakanı Erkki Tuomiioja’nın başı çekmesi ile kuruldu. Amaç tarihe ilişkin kamusal tartışmayı derinleştirmek ve barışın inşasında ve çatışmaların çözümünde tarihsel bilginin kullanımının özendirilmesiydi.

Konferans sırasında, ilk toplantının tebliğlerinin kitap halinde basılmış bir derlemesi de sunuldu. Toplantının ana açılış konuşmalarını, Finlandiya Eski Cumhurbaşkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Martti Ahtisaari’nin, Sınır Tanımayan Doktorlar örgütünün kurucularından ve örgüt adına yine Nobel Barış Ödülünü alan eski Fransız Sağlık ve Dışişleri Bakanı Kouchner’in yapması şaşırtıcı değil. Bu isimler dünyadaki ciddi çatışmalarda barışçıl çözüm olanakları üzerine deneyim sahibi kişiler. Öte yandan diğer ana konuşmacılar ise, Oxford Üniversitesi tarih bölümünde profesör olan ve 1919 Paris Barış Konferansı üzerine yaptığı muhteşem çalışması ile bilinen Margaret MacMillan, Eski Güney Afrika Cumhurbaşkanı Thabo Mbeki ve Jawaharlal Nehru Üniversitesi Emeritus Tarih Profesörü Romilla Thapar’dı. Konferans 7 çalışma grubunun tartışmalarından sonra, son toplantısında Uluslararası Sınır Tanımayan Tarihçiler Ağının kurulmasını tartıştı. Kuruluş kararından sonra bir yürütme kurulu oluşturuldu.

7 workshops/çalışma grubunun tartıştığı konular ise şunlardı: Fin ve Rus Tarihçiliğinde 1917; İsrail ve Filistin’in Ortak Tarihini Yazmak; Türkiye ve Ermenistan 1915; Sömürge Tarihi ve Sömürgeciğin Tarihi; Tarihin Doğu Asya’da Varolma Biçimi: Neden Olan Oldu Denemez?; Modern Akdeniz Tarihinde Erk, Diplomasi, Devrim ya da Toplum?; ABD Latin Amerika İlişkilerinin Tarihe Yansıması. Kısacası dünyanın hal- i pür melali tartışıldı. Dolayısıyla dünyanın dört köşesinden tarihçiler, insan hakları savunucuları ve de diplomatlar ve devlet adamları konferansta mevcuttu.

Toplantının en ilginç yanlarından biri, tarihin farklı dönemlerde nasıl farklı yazıldığı ve farklı okunduğuna dikkat çekmesi idi. Ne yazık ki workshoplar çatıştığı için hepsine katılmak mümkün değildi. Tebliğlerin kitaplaşmasını beklemekten başka bir şey yok. “Bir daha asla!” demeden, tarihin kendini tekrarlamaktan başka bir şey yapamayacağının da altı bir daha çizilmiş oldu. Seçme durumunda kalınca, ben de birbirinden yakından ilintili olan iki tarihi seçtim: 1915 ve 1917! Bu sayede Putin Rusya’sında nelerin “out” nelerin “in” olduğunu daha yakından öğrendik. Lenin artık “out” iken, Stalin ve güçlü Çarlar “in” olmuştu. Artık tek bir devrim olarak okunan 1917 “out” iken ve devrimin Rusya’yı çökerttiği düşünülürken, yükseltilen tarih 1945, ikinci dünya savaşında kazanılan zafer olmuştu. Ana konuşmacılardan bir Rus tarihçinin toplantıya katılamayışı da çok şey anlatıyordu. Gösterilen resimlerden biri de Putin’in, Ortodosk Kilisesi Patriği ile Ramonovlar sergisini açışı idi. Bu da çok şey anlatıyordu.

Sınır Tanımayan Doktorların kuruluşu sırasında var olan yasaları çiğnediklerini söyleyen, Bosna Savaşı sırasında inanılmaz insani bir çalışma gerçekleştiren Kouchner’in, Kosova Savaşına Sırp ve Türk/Osmanlı Tarihinin bakışına değinişi de ilginçti. Tarihin şöyle ya da böyle okunuşu da, bazen çatışmanın savaş boyutuna dönüşmesine de yol açabiliyor. Kosova Savaşı Sırp ve Türk milli tarihine göre kendi zaferleri! Peki kim kaybetti? Yugoslav İç Savaşı’na benzin 1989 yılında, Sırp milliyetçiliğinin Kosova Savaşı’nın abartılı kutlaması sırasında döküldü. Ve şimdi Sırp milliyetçiliğinin Kabe’si olan Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılması, tarihin garip bir tecellisi. Biz de yükselen tarih ise, Rusya’da Romonovların yükselişine paralel Osmanlılığın yükselişi… Rusya’da resmi tarihte 1917 geri giderken, bizde 1919 geri gidiyor. 1915 resmi tarih için sadece Çanakkale Savaşı ve 1916 Kuttulamara zaferi… Sırp milliyetçiliği ta 1389’ları öne çıkarırken bizimkiler bunu buldu. Ermeni Soykırımı mı, o sadece basit bir savaş zayiatı! “Hele bir sorun, kestikse niye kestik!” İlk resmi açıklamadan bu yana anlatılan Ermeni devrimcilerin, komitacıların 5. kol faaliyeti. Sonuç ne olacak peki? Ermeniler kesilmeyi hak etti mi diyeceğiz. Resmi tarihin sefaleti…

Resmi tarih yıllardır, münazara kulübü gibi tartışmayı 15’in ne olup olmadığına kilitliyor da, Ermeni halkının nasıl buharlaştığını, bunun nasıl yapıldığını anlatmaya yanaşmıyor. Sunumu sırasında asabi bir Türk diplomatın “tacizine” uğrayan Baskın Oran, İskenderyan ile birlikte son derece aklı başında, soğukkanlı ve örnek bir sunum yaptı. Ermeni soykırımı hâlâ T.C.nin bir milli güvenlik konusu, iken, Allah aşkına hangi diplomat başka bir görüşü savunabilir. Ermeni-Türk diyaloğu konusunda T.C.nin ciddi bir niyeti var ise, güven yaratıcı ilk adım, MGK’nin bir uzvu olan ASİMKK’nin kaldırılması ve TCK’den 301 ve 302. Maddelerin kaldırılması olacaktır.

MHP ve ASİMKK’nin kurucusu ve ilk başkanı olan Devlet Bahçeli ve MHP’yi teslim alan, CHP’yi el altında tutan AKP’nin bunu başarması asla mümkün değil! Sümen altında tutulan 302. Madde, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ters, Kıbrıs ve Ermeni sorununa ilişkin araştırmaların, örneğin AB fonları ile yapılmasını cezalandırıyor. Bu madde yakınlarda, uyuyan hücreler gibi devreye sokulursa kimse şaşırmasın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...