İran seçimlerinin ikinci turu: Halk çizgiyi çekti rejim meşruluğunu kaybetti
Katılımın yüzde 7’lerde kalması İran rejiminin meşruluğunu tamamen kaybettiği tartışmalarını gündeme getirdi
Fotoğraf: MojNews/Wikimedia Commons (CC BY 4.0)
Ela AVA
İran’da parlamento seçimlerinin 4 büyük şehirde yapılan ikinci turunda katılımın yüzde 7’lerde kalması İran rejiminin meşruluğunu tamamen kaybettiği tartışmalarını gündeme getirdi.
4 yılda bir yapılan 270 üyeden oluşan İslami Şûra (İran Parlamentosu) seçimleri ile 8 yılda bir yapılan ve 88 üyesi olan Uzmanlar (Hubregan) Meclisi seçimleri 1 Mart’ta gerçekleşmişti. Seçimlerin ilk turu için açıklanan resmi katılım oranı yüzde 41’de kalmıştı. İlk turun ardından seçimlerin ikinci turunda Tahran başta olmak üzere 4 büyük ilde ise katılım oranı ortalama yüzde 7’lerde kaldı. Meclisin çoğunluğunu ise rejimin Usulcü (Muhafazakar) kliği kazandı.
İran İçişleri Bakanlığının istatistikleri, Tahran'da vatandaşların yalnızca yüzde 7’sinin seçimlere katıldığını gösteriyor. Tahran'da seçimin ikinci turunda ilk sırada yer alan Bijan Nobave Vatan yaklaşık yüzde 3.5 oy oranıyla Meclisteki yerini aldı.
İslami Şûra seçimlerinde boş kalan 45 sandalyede, 32 adayın 16 sandalye için yarıştığı Tahran ve Tahran’ın ilçeleri Ray, Şemiranat, İslamşehr ve Pardis oldu. Diğer şehirlerin seçim bölgelerinde ise 13 boş sandalye vardı.
KATILIM YÜZDE 70’LERDEN İNDİ
Şimdi bu tabloyu incelerken biraz geriye saralım. İran’da 1979’daki devrimin ardından bugüne kadar 12 parlamento seçimi yapıldı. İlk parlamento seçimleri 14 Mart 1980’de yüzde 52.14 katılımla gerçekleşti. Bu oran yıllar içerisinde Reformcu cenahın oluşmasıyla birlikte ‘değişim umudu’ içererek yüzde 70’lere kadar arttı. 9’uncu ve 10’uncu seçimlere katılım oranı yüzde 60 üzeri iken. 11’inci seçimlerde katılım oranı yüzde 45’lere indi.
11’inci parlamento seçimleri 2020’yılında gerçekleşti. Seçim süreci 2018’den başlayan ve 2019’a kadar süren ‘açlık isyanları’ ve ‘benzin isyanları’nın sonuçlarıyla burun buruna geldi. Bu isyanlarda belirleyici dönüm noktası ‘Usulcü, Reformist bu iş bitmiştir’ sloganının eylemlerin yaygınlaştığı tüm iller ve kesimler tarafından benimsenmesi olmuştu. Rejim unsurlarından ‘medet umma’nın doğru olmadığı ve rejim içi değişimin mümkün olmadığı halkın geniş kesimi tarafından kabul gördü. İşçi ve öğrenci hareketinin ekseni bu kabulü çok etkiledi.
KLİK SAVAŞLARI
Günümüze döndüğümüzde 10 Mayıs Cuma günü, seçimlerin ikinci tur sonuçlarının açıklanmasından önce oy merkezlerindeki sessizliğe ilişkin fotoğraflar, en düşük katılımlı seçim olduğunun işaretini veriyordu.
Seçim öncesi birçok kesimin yürüttüğü ‘rejime boykot’ kampanyasının sonuçları da bir yönüyle seçime katılım oranlarına yansıdı.
Öncelikle seçimde rejim tarafında öne çıkan tartışmalara bakalım. Birinci turda özellikle Reformcu ve Usulcü klikler arasındaki tartışma alevlenmiş, iki tartışma noktası öne çıkmıştı. Birincisi, Reformcular geçmiş seçimlere göre çok daha az aday çıkarmıştı. İkincisi ise Reformcuların çoğunun adaylıkları Koruyucu Konsey tarafından reddedilmişti.
Ancak ikinci turda Usulcü cenah arasında da sert tartışmalar söz konusuydu. Bu kesim seçimlere üç farklı koldan girdi: İslami Devrimci Güçler Koalisyonu (Şana) ve İstikrar Cephesi birinci kol, İran'ın Sabah Cephesi ve Omana ikinci kol ve Usulcülerin Birlik Konseyi üçüncü kol.
Seçimlerin özellikle ikinci turunda bu kollar içindeki adaylar özellikle yolsuzluk ve kara para aklama üzerinden karşı adaylara dair bir tartışma sürdürdü. Farklı mali belgelerle sunulan ifşalar muhalif kesim açısından, “Kendini dövmek böyle olsa gerek” yorumlarını da beraberinde getirdi. Öte yandan reformcuların ise özellikle ikinci seçim turunda sessizliğini koruması ve “Halkın yanındayız” imajı vermesi stratejik bir ‘pusuda bekleme’ görüntüsü verdi.
İran’da 12. İslami Şûra haziran ayında çalışmalarına başlayacak ve öyle görünüyor ki Usulcü grupların seçim günlerinde yaşadığı geniş görüş ayrılıkları parlamentoya ve özellikle de başkanlık komitesinin oluşumuna da yansıyacak.
HALK ÇİZGİYİ ÇEKTİ
İran’da özellikle rejimin klikleri arası tartışmasının ötesinde gerçekleşen tablo halk ve rejim arasındaki çizgiyi belirgin bir şekilde ortaya koydu. Bu çizgi elbet 2022’de ahlak polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini’nin ardından yaklaşık 10 ay süren ülke çapındaki eylemlerde görünür olmuştu. Ancak bu sefer rejimin dünyaya gösterdiği imaj açısından da meşruluğunun hiç kalmadığı bir tabloyu ortaya çıkardı.
Bu süreçte rejim baskı mekanizmalarını tekrar güçlendirmeye başladı. ‘Nur Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle ahlak devriyeleri daha yaygın bir şekilde kentlerde deyim yerindeyse cirit atmaya başladı. İdam hükümleri, ağır hapis cezaları peş peşe yeniden verilmeye başladı. Şiddetin ve işkence dozunun arttığı sokakta ise halkın öfkesinin tekrar birikmesine yol açtı. Bu öfke sokakta ahlak devriyelerine halkın müdahale etmesine,1 Mayıs'ta fabrikalar önünde işçilerin “Sadece sokakta hakkımızı alacağız” sloganlarına ve son olarak ikinci tur seçimlerindeki düşük katılım oranına yansıdı.