28 Nisan 2021 12:40

Alkollü içki satışı yasağı hem ideolojik hem de hukuksuz

"Tam kapanma" boyunca alkollü içki satışının yasaklanması hem hukuksuz hem ideolojik hem inanca hem yaşam tarzına müdahale hem de laikliğe aykırı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Okan BAŞAL
İstanbul

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kovid-19 salgını gerekçesiyle ilan edilen ve 29 Nisan-17 Mayıs tarihlerini kapsayan "tam kapanma" dönemi boyunca tekel büfelerinin kapalı olacağını duyurdu. Bu süre boyunca, önceki yasak dönemlerinde olduğu gibi "haksız rekabet" gerekçesiyle zincir marketler de alkollü içki satılmayacağı belirtildi.

Önceki uygulamalarda, hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu saatlerde alkollü içki satışı yasaklanmıştı.

Soylu’nun İçişleri Bakanlığı genelgesinde alkollü içki satışı yasağı yer almamasına rağmen, kararı "Tekel büfeleri istisnada yer almıyor ve kapalı. Burada hem muafiyet yok hem de bir soru işareti söz konusu değil. Bu fedakarlığa tekel büfelerimiz de katlanacaklar” sözleriyle duyurdu.

Yasak, 22 Mart 1926 tarihinde 790 sayılı Kanunun kabulüyle sona eren Meni Müskirat Kanunu sonrası ilan edilen en uzun süreli kesintisiz alkollü içki satışı yasağı olacak.

İnsan hakları savunucuları ve hukukçular bu yasağın hukuksuz olduğunu, hak ihlaline yol açtığını vurguladı. Siyasi partiler de yasağın ideolojik olduğunun altını çizdi.

SÜREK: HUKUKSUZ, KANUNSUZ…

Hukukçu Kamil Tekin Sürek, yasağın kanuni bir dayanağı olmadığını söyledi. Bakanlığın genelgesinin alkollü içki satışını yasaklamadığını vurgulayan Av. Sürek, “Tekelleri kapatıyorlar, marketlerdeki satışı da sözlü olarak, yasa dışı şekilde, bir nevi zorbalık yaparak, mafya yöntemiyle engelliyorlar” dedi.

Uygulamanın Türkiye’nin kanun devleti olması ilkesine aykırı olduğunu vurgulayan Sürek, “İçişleri Bakanı bunu yasaklayamaz, genelgeyle bu yasaklanamaz. Bunun kanunla olması lazım” diye belirtti.

Konuya dair yalnızca Hıfzıssıhha Kanunu olduğunu aktaran Sürek, “Buna göre de yereller karar alabilir. Bunun dışında İçişleri Bakanı, Vali, Kaymakam yasak getiremez” dedi.

Alkollü içki satışı konusunda şu an yayınlanmış bir yasak olmadığını sadece sözlü bir beyan olduğunu belirten Sürek, “Hem market hem de tekel ruhsatı olan bir iş yerinin, alkol sattığı için kendisine ceza kesilmesi ya da kapatmayla karşı karşıya kalması durumda itiraz hakkı var. Mahkemeye gidebilir ve davayı kazanması gerekir” dedi.

“Bizim gençliğimizde bira kıraathanelerde satılıyordu, bakkallar satılıyordu” diyen Sürek, ayrıca alkollü içki satın alan vatandaşa da cezai bir yaptırım uygulanamayacağını vurguladı. Sürek, “Saat 22.00’den sonra uygulanan alkol yasağında da satın alan yurttaşa ceza kesilemiyordu. Yalnızca satan tekel büfesine ceza uygulanabiliyordu” dedi.

“Karar kesinlikle ideolojik” değerlendirmesi yapan Sürek, “Hem ramazan olması nedeniyle hem de pandemi bahanesiyle alkollü içkiyi yasaklamaya çalışıyorlar. Ya da ‘Mümkün olduğu kadar az içilsin, burunlarından gelsin’ diyorlar. İntikamcı bir yaklaşım var” diye konuştu.

YOLERİ: HEM İNANCA HEM YAŞAM TARZINA MÜDAHALE, KABUL EDİLEMEZ

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, yasağın pandemiyle ilişkisini kurmanın mümkün olmadığının altını çizdi.

Sınırlamanın ramazan ayına denk getirilmesinin, ramazan boyunca restoranların kapalı kalacağına dair kararla birlikte düşünüldüğünde pandemiyle açıklanabilir olmadığını belirten Yoleri, “İnsanların haklarına ve özgürlüklerine yönelik bu tür kısıtlamalar kabul edilemez” dedi.

Kararın, insanların ne yiyip ne içeceğine, neyi ne zaman yiyip ne zaman yemeyeceğine karışmak anlamına geldiğini söyleyen Yoleri, şöyle devam etti:

“Herkesi oruç tutmaya, oruç tutmuyorsa da tutuyormuş gibi davranmaya, ekonomiyi de buna uydurmaya yönelik bir tutum. Hem inanca hem yaşam tarzına müdahale söz konusu. Evlerimizde neyi tüketeceğimize dahi karışılması anlamına geliyor. Dini bir inanca zorlama bu. Aynı zamanda devletin inançlara bu şekilde müdahalesi laikliğe de aykırı.”

GÜRKAN: TAMAMEN İDEOLOJİK

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan da “Tek adam yönetimini faşist bir rejimle ilerletmek isteyen AKP iktidarı, pandemiyi baskı ve yasaklarına dayanak yapmaya çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Pandemi sürecinde iktidarın pek çok özgürlüğün kısıtlanması, kazanılmış hakların yok edilmesi yönünde girişimleri olduğunu belirten Gürkan, “Grevler yasak, toplantı gösteri ve yürüyüşleri yasak… Düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanmak, örgütlenme imkansız… Muhalefet abluka altında. 1 Mayıs kutlamalarının yapılacağı 30 Nisan tarihini dikkate alarak tam kapanma tarihini 29 Nisan’a çekip fiilen buna da yasak getirdiler” hatırlatmalarında bulundu.

Bakkal ve marketler açıkken tekellerin kapatılmasının, alkollü içeceklerin yasaklanmasının mantık dışı ve tamamen iktidarın keyfiyetiyle alakalı olduğunu vurgulayan Gürkan, “Bu, gerici, baskıcı düzenine uygun bir toplumsal hayat örgütlemeye çalışan iktidarın ideolojik kararıdır” dedi.

“Haksız rekabet” argümanına da değinen Gürkan, “Haksız rekabete razı değillerse tekelleri açar, marketlerde alkollü içki satışını serbest bırakırlar, böylece yasağa gerekçe yaptığı haksız rekabete engel olurlar” dedi.

Gürkan, “Her türlü gerici politikalarını geleneklerle, milli değerler gibi absürtlüklerle, inançla gerekçelendiren iktidarın alkollü içkilerde yasak kararının da salgınla mücadeleyle bir ilgisi yoktur, tamamen ideolojiktir, hayat tarzına müdahalesinin açık örneğidir” diye belirtti.

MENİ MÜSKİRAT KANUNU NEDİR?

Bu son alkollü içki satışı yasağı, 22 Mart 1926 tarihinde sona eren Meni Müskirat Kanunu sonrası ilan edilen en uzun süreli kesintisiz alkollü içki satışı yasağı olacak. Meni Müskirat Kanunu'nun hikayesi ise şöyle:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasından 5, TBMM’nin bir yürütme organı oluşturmasından 3 gün sonra, 28 Nisan 1920 tarihinde, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, ülkede içki üretiminin, alımının, satışının ve tüketiminin yasaklanmasına ilişkin bir kanun teklifi verdi.

Meclis çalışmaları başladıktan sonra sunulan 4. kanun teklifi olan bu teklif, yaklaşık 5 ay sonra 14 Eylül 1920'de kabul edildi.

Meni Müskirat Kanunu’nun Ali Şükrü Bey tarafından sunulan gerekçesi şöyleydi:

“Dini mübinimizce, tahrim edilmiş olan işretin halkımız arasında taammümü istimailinden tevellüd eden fenalıklar, felaketler, tadad edilemeyecek derecede çok mühlik ve muhribtir. Salik bulundukları din menetmediği halde milletini bu beliyei uzmadan bir kanunu mahsus kurtarmış olan Cemahiri Müttehidei Amerika Hükûmeti, cidden takdire ve nümunei imtisal olmağa lâyiktır. Cehaleti amikası hasebile içki hususunda had ve hudud bilmeyen, binaenaleyh, herdem hanümansuz felâketlere duçar olan memleketimiz halkını bu müdhiş belâdan kurtarmak için âtideki mevaddın kanun şeklinde kabulünü teklif eylerim."

Teklifin yasalaşan maddeleri ise şöyleydi:

"1. MADDE — Memaliki Osmaniye'de her nevi müskirat imal, ithal, füruht ve istimali memnudur.

2. MADDE — Müskirat imal, ithal ve nakil ve füruht edenlerden müskiratın beher kıyesi için elli lira cezayi nakdî ahz ve elde edilen müskirat imha olunur.

3. MADDE — Alenen müskirat istimal edenler veya hafiyen istimal edipte sarhoşluğu görülenler ya haddi şeri veya elli liradan iki yüz liraya kadar cezayi nakdî veyahut üç aydan bir seneye kadar hapis cezasıyle tecziye olunurlar. Sıfatı resmiye erbabından olanlar dahi memuriyetten tardedilir ve bu husustaki hükümler kabili itiraz ve istinaf ve temyiz değildir.

4. MADDE — Bu kanunun tasdiki ve neşriyle beraber içki imaline mahsus bilcümle alât ve edevat müsadere edilir. Mevcut içkiler derhal temhir edilir ve iki ay zarfında memaliki ecnebiyeye ihracına müsaade olunur. İki ay hitamında mevcut müskirat imha olunur.

5. MADDE — Tababette kullanılacak her nevi ispirtolu mevat ihtiyaç nispetinde Sıhhiye vekâletince eczanelere tevzi ve sarfiyatı kontrole tabi tutulur.

6. MADDE — Tababette istimal olunacak ispirtolu mevaddın sureti istimal ve sarfı hakkında Sıhhiye vekâletince bir talimatname kaleme alınacaktır.

7. MADDE — Bu kanun tarihi neşrinden itibaren mer'idir.

8. MADDE — Bu kanunun icrayi ahkâmına Dahiliye, Adliye ve Sıhhiye vekilleri memurdur."

14 Eylül 1920'de yapılan oylamada 71 oy lehte, 71 oy aleyhte çıktı. Celseyi yöneten Vehbi Bey'in oyu 2 oy sayılarak teklif bütün maddeleriyle temyiz yolu kapalı olarak kanunlaştı.

Ancak bu kanun hükümet tarafından hiçbir zaman tam olarak benimsenmedi. Verilen cezalar için defalarca af çıkarıldı, hükümet bu nedenle muhalefet tarafından sürekli eleştirildi.

Hüseyin Rahmi Gürpınar o dönemi şöyle anlatıyor:

“Hükümet bu yasağı koymakla içki içmeyi engellemek şöyle dursun, herkesi içmek için kışkırttı. İsteği arttırdı. Bu yasaktan sonra içkiye rağbet yüz kat arttı. En pis, zararlı rakılar üç, dört yüze satıldı. Bütün meyhanelerde küp dibi tortularına kadar bayat sermayeler sürüldü. Hiç kullanmayanlara bile iştah geldi. Her yerde yeniden imbikler ısmarlandı. Açık olmayan bir yasaklama… Hükümet, kapalı gişe, açık gişe, dam altında, damsız yerde içenlerle, kendini bilecek, bilmeyecek kadar sarhoş olanlar, bir okka fazla-eksik gibi ayarsız, ölçüsüz, tartılı-tartısız uygulanması olanaksız muammalarla oynarken sokaklar sarhoş naralarıyla inliyordu…"

9 Nisan 1924’te kanunda değişiklik yapılarak içki yasağına son verildi.

22 Mart 1926’da çıkarılan 790 sayılı kanunla da Meni Müskirat'a son darbe vuruldu; yürürlükten kaldırılarak içki üretimi, ithalatı ve ticareti tamamen devlet tekeline bağlandı.

ÖNCEKİ HABER

Almanya, Kovid-19 aşısı yaptıranların normal hayata dönmesini tartışıyor

SONRAKİ HABER

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Kapanmada camilerimiz açık, cemaatle namaz kılınacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa