07 Aralık 2019 22:43

Kapitalizmin indirim kampanyalarına gizlenmiş şifresi: 'Kara Cuma' çılgınlığı

Nedir bu 'Kara Cuma' olayı? Kapitalizm bir fırsatlar ekonomisi olduğunu mu, yoksa kapitalizmin çıkmazını ve yarattığı yabancılaşmayı mı anlatıyor?

Fotoğraf: Thuresson/Wikimedia Commons (CC-BY-SA 2.0)

Paylaş

Tonguç KARAHAN

“Black Friday” (Kara Cuma) 1952 yılında ABD'de başlayan ve yıllar içinde belli başlı bütün kapitalist ülkelere yayılan indirimli satış günlerinin en popüler olanı. Yılbaşı alışveriş sezonunun açılışı anlamına da gelen Kara Cuma yaklaşık bir hafta sürmekte. Ve çok büyük, sıra dışı, şok indirimler olacağı atmosferi yaratılarak, tüketiciler yoğun bir alışverişe teşvik edilmekte (Örneğin 2018 yılında Kara Cuma haftasında ABD'de 4,8 milyar Dolar, Almanya'da da 2,4 milyar Euroluk satış gerçekleşmişti). Bu teşviğin epey etkili olduğu, hem satış istatistiklerine yansıyan rakamlarda hem de normal sezondan ciddi indirimlerle satışa sunulan bazı malları satın alabilmek için insanların birbirini ezmeyi göze aldığı fotoğraflarda görülüyor. Nitekim niye Kara Cuma dendiği de buradan geliyor: ABD’nin Philadelphia kentinde 1961 yılında indirim günleri sebebiyle oluşan ve vatandaşları çileden çıkaran trafik çilesi yüzünden 'kara' olarak adlandırılmış. Birçok ülkede Kara Cuma adıyla birlikte, Türkiye'de olduğu gibi 'Şahane Cuma', 'Efsane Cuma' gibi kulağa daha hoş gelecek sempatik ve davetkar isimler de kullanılıyor.

Black Friday tek 'alışveriş festivali' değil. Başta Çin olmak üzere birçok ülkede 11 Kasım'da kutlanan 'Bekarlar Günü' de bir başka örnek. Bu tarih de, Kara Cuma gibi indirim sihri kullanılarak adeta “tüketim bayramı”na dönüştürülen günlerden biri. 

KİM İÇİN FIRSAT?

Evet, en popüleri 'Kara Cuma' olsa da, mağazalar, internet siteleri bir vesileyle özel ve büyük indirim kampanyalarına başvuruyorlar: Yılbaşı, yıl sonu, yaz sonu, kış sonu vb... Kimi malların fiyatını önce yükseltip sonra indiren bazı ticaret hileleri olsa da gerçekten dişe dokunur bir indirim olduğu da bir gerçek ve bu yüzden milyonlarca insan bugünlerde ortalamanın üzerinde alışveriş yapıyor. Peki kapitalistler neden bu denli büyük kampanyalara girişiyorlar, büyük fırsatlar sunuyorlar? Bu durumu kapitalizmin bir 'fırsatlar dünyası' olduğu fikrinin doğrulandığı şeklinde mi yorumlamak gerekiyor?

Evet, insanların bu sayede birçok eşyayı, giysiyi vb. (ekonomi tabiriyle ifade edecek olursak metaları) daha ucuza satın aldıkları ve bu sayede bir fırsat yakaladıklarından söz edilebilir. Ama bu, asıl fırsatın kapitalistler için yaratılmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü, bu malları üreten kapitalistler ve onların mallarını satarak karlarının bir bölümüne ortak olan ticari firmalar, aslında daha çok kazanacakları halde, indirimli satışlar yüzünden daha az kar eder duruma düşmüyorlar; tersine bu tür satışlar onlara can simidi oluyor!

KAPİTALİSTLER KARLARINDAN MI VAZGEÇİYORLAR?

Biraz karışık ve çelişkili gibi görünse de bu tür indirim kampanyalarına dikkatlice baktığımızda aslında kapitalist ekonominin mantığını ve açmazlarını içerdiğini görmek mümkün. Yani kapitalistler karlarından vazgeçip daha azına razı olmak bir yana bu sayede ayakta kalabiliyorlar. Peki bu neden böyle ve nasıl oluyor?

Kapitalist ekonominin en büyük özelliklerinden biri, üretilen mallarla tüketim arasındaki dengesizliktir. Şöyle ki; kapitalistler kar edebilmek için, mal üretmek ve bunu satabilmek zorundadır. Sermaye sahipleri bu yüzden herşeyi ama herşeyi alınıp satılan bir mal haline getirmeye güdülenmişlerdir. Sonuçta, piyasada satın alma gücüyle sınırlı olan tüketme potansiyelini oldukça aşan bir mal arzı oluşmakta ve kapitalist ekonomi aşırı üretim bunalımı yaşamaktan kaçınamamaktadır. Hal böyle olunca, karı ellerine geçirebilmek zorunlu olarak için malın satışına ihtiyaç duyduklarından, (eğer tekel pozisyonunda değilse) gerekiyorsa gerçek değerinin altında, daha ucuza elden çıkarmakta, böylece yeniden üretim için sermaye toplama çabasındadırlar.

Kapitalist ekonomide malın satışı kilit bir sorundur. Çünkü kapitalizmin temel işleyişi ve döngüsü, sermayenin metaya (Para-meta), metanın da paraya (meta para) dönüşmesi şeklindedir. P-M-P' şeklindeki bu zincirin temel espirisi, başka bir ifadeyle kapitalizmin temel sihri ise, başlangıçta sermaye olarak yatırılan paranın (P), sürecin sonunda çoğalmasıdır (P'). Başlangıç yatırılan sermayeyi çoğaltan sır ise, meta üretimi sırasında metalara aktarılan artı değerdir. Meta üretimine katılan işçiler, kendi emek güçlerine ödenenden (aldıkları ücretten) daha fazlasını yaratırlar ve bu fazlalık üretilmiş olan mallarda (ayakkabı, araba, ekmek, cep telefonu vb.) 'depolanır'. Ancak bunun  gerçekleşmesi, açığa çıkabilmesi o malın satılarak para haline gelmesiyle mümkündür. Ve kapitalistin kar elde edilmesinin şartı, yatırdığı sermayenin daha fazlasını geri getirecek kadar mal üretebilmiş olmasıdır. Örneğin bir şirketin, 1 milyon Euroluk bir yatırımla, normal piyasa değeri 50 Euro olan 50 bin çift ayakkabı ürettiğini düşünelim. Sözkonusu şirket, başlangıçta yatırdığı sermaye miktarı olan bir milyona ulaşabilmek için en az 20 bin çift satmak zorundadır. Kar, bu satış miktarından gelir, yani ilk 20 bin ayakkabıdan hiç bir kar elde edemez; kar bu sınırdan sonra yapılacak satışlarda ortaya çıkar ve varabileceği en son nokta, geriye kalan 30 bin çift ayakkabıya karşılık gelen 1,5 milyon Eurodur. Kapitalistin bu maksimum kara ulaşabilmesi için ise; piyasada tek satıcı-tekel konumunda olması ve bunları satın alabilecek kadar tüketici bulunması gerekir. Ancak ne var ki kapitalist ekonomide piyasa bir kurtlar sofrasıdır, birbirleriyle kıyasıya rekabet halinde mal satmaya çalışan kapitalistleri barındırır. Ayrıca satın alma gücünün de bir sınırı vardır. Ve bir başka önemli konu da, kapitalistin bir önce yeniden üretime devam etmek için mallarını paraya dönüştürmesi gerekmektedir. İşte bütün bu faktörler, bizim ayakkabı üreticisi kapitalistimizi, 'ana parayı' (yatırılan sermayeyi) güvenceye aldıktan sonra ayakkabı satışını mümkün kılacak herşeyi yapmaya yöneltir: Elde edeceği paranın bir bölümünü reklama-satış propagandasına yatırır, (eğer kendisi satmıyor sa ki genellikle öyledir) bir bölümünü satışın bedeli olarak tüccar kapitaliste kaptırır... Ama o mevcut piyasa şartları gereği maksimum kara ulaşamayacağını bildiğinden, ve ana sermayeyi kurtaran eşik aşılmış olduğundan, gelecek bütün para kar olduğu için bu durumdan çok da rahatsız olmaz!

İşte indirim kampanyası silahı da tam bu noktada devreye girer; yarı fiyatına da satılsa gelen her cent, kar olarak onun gözlerinin parlamasına vesile olur. Normal koşullarda, 50 Euro ödeyemeyecek tüketiciler, ayakkabıyı 25-30 Euro'ya almanın, kapitalistimiz de P-M-P' zincirinin tamamlanarak kar elde etmenin sevincini yaşar!

Kapitalizmin bizi neden tüketim toplumuna dönüştürdüğü ve özel olarak Kara Cuma vb. özel kampanyalarla neden tüketim çılgınlığına ittiğinin gizemi ve şifresi işte burada yatmaktadır.  Tüekticiler olarak ayakkabı aldığımızı, hem de ucuza kaptığımızı düşünsek de, farkında olmadan kapitalizmin saadet zinciri P-M-P' döngüsünün tamamlanmasına katkı sunmaktır. Ayakkabısız dolaşamayacağımıza, yemeden içmeden giyinmeden vb. duramayacağımıza göre, toplumun ihtiyaçlarını kendine kar ve servet aracı yapan bu saadet zincirinin kırılmasının tek yolu, bu mal ve hizmetlerin birer meta olmaktan çıktığı bir üretim tarzına geçebilmemizdir. 

ÖNCEKİ HABER

Irkçı saldırıya uğrayan Kürt öğrenciler okulu bıraktı

SONRAKİ HABER

Diyarbakır 12. Enerji Sempozyumu: Doğanın yok edilmesine karşı mücadele çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...