Akademisyen Müftüoğlu: Toplum yararına bilim hedefte
Son KHK ile ihraç edilen barış imzacısı akademisyen Özgür Müftüoğlu: Toplum yararına bilim ortadan kaldırılmak isteniyor.

Eylem NAZLIER
İstanbul
689 sayılı KHK ile ihraç edilen Barış İmzacısı Akademisyenler arasında, iktidarın emek haklarını hedefe koyan politikalarına karşı çalışmalar yürüten, işçileri bilgilendirme amacıyla yapılan etkinlik ve panellere konuşmacı olarak katılan Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu da bulunuyor. Uzun yıllar köşe yazarlığı yaptığı Evrensel’de de emek ve ekonomi alanında yazılar yazan Müftüoğlu, barış imzacısı akademisyenleri hedef alan ihraçları, iktidarın akademideki ihraçlarla esas olarak neyi hedeflediğini konuştuk.
SONUÇ: TÜM HAKLAR ORTADAN KALKACAK
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’ndeki görevinden ihraç edilen Müftüoğlu, ihraçların asıl hedefinin akademisyenler değil toplum olduğunu söyledi. Müftüoğlu, “Üniversitenin ve bilimin, toplum yararına olması ortadan kaldırılmak isteniyor. Kendisine biat eden, her dediğinin doğru kabul edilmesini isteyen bir anlayış var. Bu da tabi bilgi üretilmesini engelliyor” dedi. Kıdem tazminatının fona devri, özel istihdam büroları, varlık fonu veya dış politika gibi pek çok konudaki hükümet politikasının “doğru mu, yanlış mı” olduğuna kimin bakacağını soran Müftüoğlu, şöyle konuştu: “Bunun için yıllarca akademik çalışmalar yapan insanlar var. Bu çalışmaları yapan insanlar, bu politikaların yanlış olduğunu söylüyor. Toplumun yararı için bilgi üreten insanların sesini kıstığın zaman, toplum da aynı zamanda bu politikaları doğru kabul edecek. Sonuç olarak emek daha fazla sömürülüyor olacak, eldeki sosyal haklar, ekonomik haklar ortadan kaldırılmış olacak, örgütlenme özgürlüğü ortadan kaldırılmış olacak, çevre ve doğa yaşanamaz hale gelecek, savaşlar olacak.”
ÜNİVERSİTE YANLIŞ POLİTİKALARI ALKIŞLARSA...
Üniversitelerin hükümetin yanlış politikalarını alkışlamaması gerektiğini vurgulayan Müftüoğlu, “Alkışladıklarında, siyasi iktidara biat eden bir toplum oluşur. Bu toplum nereye gidebilir? Nasıl bir refah sağlayabilir? Emekçiler böyle bir toplumda emeklerinin haklarını nasıl alabilir? Mümkün değil. Tam tersine sömürü çok daha derinleşecektir” diye ekledi. Siyasi iktidarın tamamen sermayenin çıkarları doğrultusunda politika izlediğine vurgu yapan Müftüoğlu, “Burada tamamen emekçi karşıtı, çevre karşıtı, barış karşıtı politikalar bu sayede geliştiriliyor. Nasıl basının sesi kırılarak gerçeklerin öğrenilmesi engellenmek isteniyorsa burada da üniversitenin sesi kırılarak gerçeklerin ortaya çıkarılması engelleniyor” dedi.
İşçilerin ve emekçilerin emeğinin karşılığını alması için demokrasiye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, “Toplumda demokrasi, hukukun üstünlüğü yoksa, özgürlükler kısıtlanmışsa patron karşısında emekçinin hiçbir şekilde söz hakkı olmaz” diye konuştu.
Demokrasinin bir bütün olduğunu ve insan haklarını da içerdiğini belirten Müftüoğlu, devam etti: “Toplumun herhangi bir alanındaki örneğin Kürt meselesi ile ilgili demokratik olmayan bir politikanın izlenmesi toplumdaki demokrasiyi de geriye götürecektir. İnsan hakları ihlali varsa, hukuk çiğneniyorsa bir alanda bu bütün alanlara yansıyacaktır. Dolayısıyla emekçilerinde en temel haklarını elde edemedikleri, örgütlendikleri anda işten çıkarıldıkları süreç yaşanacaktır.”
O METİN TÜM TOPLUM İÇİNDİ
12 Eylül Darbesi sürecinde demokrasinin ortadan kaldırıldığını, bu süreçte kaybedenlerin emekçiler olduğunu hatırlatan Müftüoğlu, “Ceplerinden paralar eridi, iş güvencelerini kaybettiler, sosyal haklarını kaybettiler. Yani kaybeden emekçiler oluyor. Her zaman için öyledir” diye konuştu. Müftüoğlu Barış Bildirisine neden imza attıklarını da şöyle anlattı: “Bizim orada imza attığımız ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı metin aynı zamanda bütün toplumdaki demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü üzerinden yürümüştür. Bütün toplumu ilgilendiren kapsayıcı bir metin. O metne keşke daha fazla sahip çıkılabilseydi. O zaman Türkiye daha demokratik bir ülkeye olabilirdi.”
Barışın tesis edilmesi için mücadele etmeye devam edeceğini kaydeden Müftüoğlu, “Çünkü hep bir gerginleştirme, bir düşmanlaştırma gayreti var. Bunun üzerinden milliyetçilik yükseltilerek gerginlik yaratılmaya çalışılıyor. Ve böylelikle bütün haklar ortadan kaldırılıyor. Dolayısıyla bizim bu süreçte işlerinde toplumun her alanında barış ve birlikteliği örgütlenmiş, kurmamız lazım. Bize dayatılmış olan rejimi özellikle 16 Nisan’dan sonraki durumu Türkiye halkları hak etmiyor. Mücadele yürüterek tekrar o hakları elde etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla o mücadelenin de örgütlü olması gerekiyor. Örgütlülük içerisinde mücadele edeceğiz” dedi.
BUNDAN SONRA DA İŞÇİLERİN EMEKÇİLERİN ARASINDA OLACAĞIM
Özgür Müftüoğlu son olarak şunları söyledi: “Ben daha iyi bir dünya olabilmesi için, refah içinde, barış içerinde hep beraber mutlu şekilde yaşanabilmesi için işçi sınıfının mücadelesinin önemli olduğunu, tek çare olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar tek çabam daha iyi bir dünyada yaşayabilme özlemiydi. Bu bundan sonraki süreçte de değişmeyecek. Bundan sonraki süreçte daha fazla işçilerle emekçilerle olacağım. Yan yana olacağım.”
Evrensel'i Takip Et