02 Nisan 2017 01:06

Bir dervişin çağdaşlaşma mücadelesi: Kaplumbağa terbiyecisi

Başak Şahindoğan, Osman Hamdi Bey'i ve çizdiği Kaplumbağa Terbiyecisi resmini yazdı.

Paylaş

Başak ŞAHİNDOĞAN

“Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!” Emre CANER

BİR OSMANLI AYDINI: OSMAN HAMDİ BEY

Hikayesi 30 Aralık 1842 yılında İstanbul’da başlayan Osman Hamdi Bey’in çoğu kişi tarafından ressam olarak bilinse de arkeolog ve müzecilik gibi iki önemli mesleği daha var. İmparatorluğun eğitim amacıyla yurtdışına gönderdiği 4 öğrenciden biri olan Osman Hamdi Bey hukuk ve resim öğrenimi gördüğü Paris’te 10 yıldan fazla kaldı. Döndükten sonra yaşamı boyunca ülkenin çağdaşlaşması için çaba harcadı. İlk Türk arkeoloğu olmasının yanında İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ve bugünki Mimar Sinan Üniversitesi’nin temeli olan Sanayi Nefise Mektebi’ni kurarak uzun yıllar yöneticiliğini yaptı. Dünyaca ünlü İskender Lahdini bulan ve İstanbul’a getiren kişi olan Osman Hamdi bununla birlikte modern anlamda Türk müzeciliğini de başlatarak eserlerin yurtdışına çıkışını da yasakladı. Türk resminde ilk figürlü kompozisyonu kullanan ressam olan Osman Hamdi Bey’in en önemli eseri ise şüphesiz ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’dir. 

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Her ne kadar Osmanlı Ressamlar Cemiyeti tarafından çıkartılan gazetenin on yedinci sayısında tablonun adı “Kaplumbağalar ve Adam” olarak geçse de, tabloya daha sonra yaygın olarak bilinen ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ adı verilmiştir. Kaplumbağa Terbiyecisi, bilinenin aksine tek bir tablo değildir. Birçok uluslararası ünlü oryantalist ressam gibi Osman Hamdi Bey’de beğendiği Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizmiştir.

Resim de belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir derviş, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, yarı arkası dönük şekilde dikilmektedir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan bu adamın elinde bir ney bulunmaktadır. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sararak arakiye takmıştır. Sırtında ise bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap da boynundan aşağıya sarkmaktadır. Dervişin ayaklarının yanında, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı dervişin önündeki alçak penceredir.

BİR DERVİŞ’İN ÇAĞDAŞLAŞMA MÜCADELESİ

Resmin açıklamasına gelince; mekan 1390’ların sonunda tamamlanan ve Osmanlı Mimarisinin en değerli örneklerinden biri sayılan Bursa’daki Yeşil Cami’nin ikinci katıdır. Terbiyeci olarak tasvir edilen derviş ise ressamın kendisinin yaşlanmış halidir. Osman Hamdi Bey’in bu tablosu pek çok uzman tarafından geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Kaplumbağaların esin kaynağının, Lale Devri’ndeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum konularak serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu düşünülmektedir. Yeşil yaprakları yiyen bu kaplumbağalar, derviş tarafından eğitilmektedir. 

Yaşamı boyunca eğitime önem veren Osman Hamdi Bey, padişahlıkla yönetilen Osmanlı Dönemi‘nde sanatın gelişmesi için var gücüyle çalışmıştır. Tablodaki yaratılışı itibariyle yavaş olan kaplumbağa, “tembelliği” temsil etmekte ve Osman Hamdi tembelliği felsefe edinmiş bu insanları eğitmeye çalışmaktadır. Osman Hamdi‘nin kaplumbağaları eğitirken kullandığı yöntem ise sanatın başka bir dalı olan müziktir. Bu da yine ressamın sanata olan aşkını ve gelişim için sanatın gerekliliğine duyduğu inancı ifade etmektedir. Ancak sıvası dökülmüş duvarlar Osman Hamdi‘nin “çağdaşlaşmak istemeyen toplum” anlatısını yansıtırken, dervişin umutsuz ve  yorgun haliyse, ‘derviş sabrı’ denilen o yüce duygunun dahi sınırlı olduğunu anlatmaktadır. Hatta bazı yorumlara göre terbiyecinin, kaplumbağaları eğitmekte kullanacağı neyi üfleyemeyip arkasında tutması, Osman Hamdi Bey’in kaplumbağalar ile temsil edilen halkı eğitme kaygısından artık vazgeçtiği şeklinde de yorumlanmıştır.

İKİ AYRI TABLO

Pek çok oryantalist ressam gibi Osman Hamdi Bey de 1906 yılında çizip beğendiği bu tablosunu 1907 yılında bir defa daha çizmiştir. Bir yıl arayla çizilen tabloların genel kompozisyonu oldukça benzerdir. Ancak ikinci versiyonda ilkinden farklı olarak beş yerine altı kaplumbağa bulunur. Duvar çinilerinin ikinci çalışmada daha canlı bir renge sahip olduğu görünmektedir. Ayrıca terbiyecinin sağındaki duvarda çerçeveli bir hat ile duvarda asılı olan Allah ve Muhammed yazılı tablo, pencere kemeri gibi farklar de bulunmaktadır. İlk versiyonuna ek olarak sonradan çizilende cam kenarında bir de testi durmaktadır. Bu versiyona ayrıca, resmin Ahmet Muhtar Paşa’ya ithaf edildiğine dair, ressamın el yazısıyla yazılmış bir not da eklenmiştir.

Bugüne gelecek olursak; 1906 yılında yapılan tablonun ilk versiyonu önce Erol Aksoy tarafından satın alınarak İktisat Bankası koleksiyonuna dahil edilmiştir. Bankanın TMSF’ye devrinin ardından Aralık 2004’te 1,95 trilyon lira muhammen bedelle açık arttırmaya çıkarılmış ve açık artırma sonucunda Türk resim sanatında bir esere verilen en yüksek fiyat olan yaklaşık 3,5 milyon dolar karşılığında Pera Müzesi tarafından satın alınmıştır. Tablo halen Pera Müzesi’nde sergilenmektedir. Bugün ise eserin değerinin yaklaşık 10 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir.

1907 yılında yapılan ikinci versiyonu İstanbullu Levanten bir aileye aitken Londra’daki bir müzayede de Erol Simavi tarafından 100 bin dolar karşılığında satın alınmıştır. Tablo halen Belma Simavi koleksiyonunda bulunmaktadır. Bu tablonun değerinin de günümüzde yaklaşık 2 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Her geçen gün kaplumbağaların arttığı toplumumuzda, gelecek barış dolu güzel günler için kaplumbağa terbiyecilerinin de artması umuduyla…

ÖNCEKİ HABER

Empati üç köşeli bir bıçaktır

SONRAKİ HABER

Hiçbir ademin nimeti değiliz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa