23 Ocak 2007 00:00

GÖZLEMEVİ

Bugün, geçtimiz cuma günü iğrenç mi iğrenç bir saldırı sonucu yaşamını yitiren Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in cenaze töreninde olacağım.

Paylaş

Bugün, geçtimiz cuma günü iğrenç mi iğrenç bir saldırı sonucu yaşamını yitiren Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in cenaze töreninde olacağım.
Ülkemizde demokrasi ve kardeşliğin kararlı savunucularındandı Dink. Sadece azgın Türk ırkçılarına karşı değil, Ermeni diasporasının ipten kopmuş ırkçılarına karşı da uğraş vermekteydi. Sıkılan kurşun, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin de, demokrasisinin de, özgürlüklerinin de potasını deldi geçti. Sağduyusu olanların duygu pınarlarını da…
İyi de, neydi suikasttan amaç?

Tam hedeften vurmak
Hiç de zor değil yanıtlamak.
Kürt sorununda, Kıbrıs ve Avrupa Birliği takıntısında, Amerika Birleşik Devletleri’nde gündemleştirilen Ermeni soykırımı tasarısı cıvıklığında, Cumhurbaşkanlığı seçimi sorunsalında; kısacası günümüzde Türkiye’nin gündemini oluşturan temel kaygılarda yankı bulmak…
“Türkiye böyle mi olmalı” diye saçını başını yolanları, hayıflananları: “Ya nasıl olmalı” karşı sorusuyla karşılayıp, bıyık altından gülerek: “Dış dünyadan kopmalı, içe kapalı, milliyetçi hezeyanların egemen olduğu bir ülke olmalı” diyerek ve de bir de “bu dille” yanıtlamak…
Bu isteğe alkış tutmayanları yaşatmamak…
“Tam” hedefi aramak.
Veee… Hrant Dink’te karar kılmak.

Kanın yerde kalıp kalmayacağı sorunu
Gerisi kolay. 301. maddede diret, Hrant hakkında kampanya işlet, her şeyi, planına programına uygun yönet, cezai ehliyeti olmayan veledi yönet, “Agos”un kapısında mevzilet, beklet Hrant’ın bankadan dönüşünü, bastır tetiğe, düşür yere.
Tam isabet.
Bekle şimdi milliyetçi-faşizan çözüm üretimlerini.
Çok gördük, çok gördük, biz bu güçleri çok gördük. Faili meçhul cinayetler, kayıplar, sorumlusu Susurluk’ta açığa çıkan, ancak Şemdinli’de yeniden ortaya fırlayan Gladio örgütlenmesi. Hep bir ağızdan “kanı yerde kalmayacak” teranesi…

İnsanoğlu, bu kadar mı çabuk unutuyor
Çok, ama çoook önce yapıldı bu tercih. Taaa 26 Şubat 2004 Perşembe günü Agos Gazetesi’nde, ilk kadın pilot Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğuna dair haberlerin yayınlanmasının ardından başladı. O gün tartışmalar, kışkırtmaya dönüştü.
Ne demişler? “Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür” demişler…
Kolluk gücü, adaletin pençesi öyle her şeyi kolay kolay unutmaz diyenler bile, İstanbul Ülkü Ocağı’na bağlı bir grubun, gazetenin önünde “Ya sev, ya terk et” sloganlarını attığı gösteriyi es geçmişler.
Hrant Dink’in vurulduğu, “Agos Gazetesi”nin bulunduğu caddede, trafik kilitlenmiş o gün. Trafiği kilitli caddedeki gösteride konuşan İstanbul Ülkü Ocağı Başkanı Levent Temiz, basının ve polislerin önünde ve kulaklarının dibinde Agos Gazetesi’ni ve gazete çalışanlarını tehdit etmiş. “Agos”u ve yönetmeni Hrant Dink’i açıkça hedef göstermiş. O gün… Yani, adliye önünde linç girişiminden çok önce… Bilirkişi raporuna karşın, Hrant Dink’in Ermeni diyasporası aleyhine, Türkiye lehine yazdığı bir yazıyı yanlış değerlendirerek hukuki hata yapan ve onu mahkûm eden mahkemeden ve Yargıtay’dan da önce… İstanbul Valiliği’ndeki istihbarat bilgilerinin ulaştığı istihbarat ve güvenlik görevlileriyle yüz be yüz görüşmeden dahi önce…

Suç duyurusunun suçu
Düşünce suçuna uygulandığı için çok eleştirilen TCK’ın 312. maddesi var ya? Nedir asıl var oluş nedeni 312. maddenin? Bu ve bu gibi, sonucu çok ağır suçlara dönüşebilecek tahrikler. Öyle değil mi ama?
Yetkililer “tahriki” görmemişler, bilmemişler, düşünmemişler. Yetkililer öyle etmiş, ama iki gün sonra bir grup insan hakları savunucusu, “AGOS”un önünde “Birimizin derdi hepimizin derdi” sloganı altında toplaşmış, toplaştıktan sonra kuru laflarla da yetinmeyerek Şişli Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş.
Suç duyurusu sonuçsuz kalır mı? Kalmaz elbette, dava açılmış. Dava bugün hüngür vaziyette hıçkırarak ağlayan mümtaz(!) medyamızın falan ilgisini çekmemiş. Davayı açanlar gitmişler ve de görmüşler ki, açılan dava “ırk farklılığına dayanarak halkı birbirine karşı kışkırtmak...” suçundan değil, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nı çiğnemekten” açılmış.
Ve sadece “açılmış”.

Özgürlükçü düşünce
İşte böyle bir ülke oldu Türkiye…
“Düşünceye Özgürlük” dalgası halka halka büyüdükçe, azmettirenler ürküyor, azmedenler ve hazmedenler çoğalıyor.
Türkiye eski Türkiye midir? Size öyle gelir.
Türkiye’deki demokrasi güçleri, Türkiye’yi provoke etmek isteyen güçleri boşa çıkartacak siyasi olgunluğa, cesarete ve özveriye hâlâ sahip değil midir?
Değildir.
Gerisi bana “laf-ü güzaf” gelir.
Üstün Akmen
ÖNCEKİ HABER

Kirve Hırant

SONRAKİ HABER

Dallas kararlı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa