22 Şubat 2009 01:00
ÖZGÜRLÜK YOLU
Bir ulusun ekonomisi, her zaman büyük problemlerin farklı yanlarını ortaya koyup, neyin işe yaracağını neyin yaramayacağını söyleyen ekonomistlerin uyuşmayan fikirlerine önem veren karmaşık bir kavram olmuştur. Açıkça konuşmak gerekirse asıl çatışma, klasik ve Keynesyen ekonomiler arasındadır. Keynesyen ekonomi teorisine göre piyasa, kendini kontrol edecek ekstra bir güce ihtiyaç duymaz. Otomatik olarak işleyen bir sistemi vardır. Karşıt görüşler ise piyasanın otomatik işlemeyeceğini, kamusal siyasetler ile desteklenmesi gerektiğini savunurlar. İngiliz Ekonomist John Maynard Keynesin geliştirdiği son ekonomik teşvik paketi, bankaları ve finansal kuruluşları kurtarma planları içeriyordu. Bu paket, ekonomiyi atılgan ve genişlemeci siyasetlerle canlandırmayı amaçlıyordu. Bu tür tasarılar geçici önlemlerden başka bir şey değildi. Bu plan, neredeyse ölü olan bir ekonomiyi canlandırmaya çalışıyordu. Şöyle düşünün: Kalbiniz durursa ve elektrik şoku uygulanırsa, kalbiniz yeniden atmaya başlayabilir; ancak bu, problemin çözüldüğü anlamına gelmez. Sistem, yani vücudunuz çökme noktasına gelmedikçe defibrilatöre ihtiyacınız yoktur. Ama ilerlemiş bir hastalık durumuna dikkat çekilmiyor. Amerikan ekonomisi uzun zamandır hastaydı. Bu durumun kökeni, güçlü bir şekilde dönüştürülmüş bir ekonomi yerine bilgi ve finansal hizmetler üzerine kurulu bir ekonomi arayışının yükseldiği, imalatın işçiliğin daha ucuz olduğu yurtdışına ihraç edildiği NAFTA dönemine kadar gidebilir. Ne yazık ki, bu sarsıntılı ekonomik değişimi düzeltmek için hiçbir öğretici çaba sarf edilmedi. Onun yerine, bir on yıl daha kimsenin arkada bırakılmamasına dair saçma savaşlarla harcandı. Milyonlarca çocuk okulu, eğitim almış bireyler olmak yerine test çözen birer makine olarak bitirirken, üretim ülke dışına atılmışken ve çalışanların ücretleri her yıl düşerken, Amerikan ekonomisinde boşa giden paranın yüzde 70i kişisel tüketime bağlıyken, ekonomi nasıl kitlesel yıkımlarla karşı karşıya kalmaz? Bunun anlamı, ekonominin tüketici güdümünde olmasıdır. Şöyle izah edeyim: 2006 yılında Amerikanın Gayri Safi Milli Hasılası 13 trilyon doların üzerindeydi. Malların hizmet alanında tüketim miktarı ise 9 trilyonun üzerindeydi. İşsizlik ve düşen maaşlar, ekonominin kalbine atılan bir yumruk etkisi yarattı. Bu, teşvik kredisi olarak piyasaya sürülen 750 milyon doların yandan bile geçemeyeceği bir rakamdı. Asıl önemli olan, konuların ne olduğu anlaşılana ve düzenlenene kadar bu problemler sürecek ve ekonomi, bir sonraki kalp krizine kadar yalpalamaya devam edecek.
MUMIA ABU JAMAL
Evrensel'i Takip Et