8 Mayıs 2010 01:00

zama zingo


* Süleyman Çakır, yıllar önce öldü. Hoş, zaten bir dizi karakteriydi ve aslında hiç yaşamamıştı. Ama o kısmın üstünde durursam, büyük şok yaşanabilir. Alıştıra alıştıra gitmeye çalışıyorum. Gerçek olduğunu kabul etsek bile öleli, biteli, yıllar oluyor. Cenaze namazları, mevlütler, taziye ilanları falan bitti, kalmadı. Ama Oktay Kaynarca, kendisini Çakır sanmaktan vazgeçmiyor. Şimdi de Adanalı dizisinde kızını oynayan Serenay Sarıkaya’ya racon kesmeyi sürdürüyor. Sarıkaya bir dergiye poz vermiş, “İç çamaşırlı poz verenle işim olmaz” diye fırçayı yemiş.
* Pek ortalarda görünmeyen bir oyuncudan; Arzu Yanardağ’dan bir alıntı size: “Ben rol gereği bir sapık, katil, fahişe ya da bir anne olabilirim. Ama bir fahişeyi oynadıktan sonra anne rolüne geçiş beş seneyi alıyor.”
* Kurtlar Vadisi’nde konsey yeniden toplandı, Aron Feller başkanlığında. Ama beni asıl heyecanlandıran bu değil. Toplantının yapıldığı yeri, belki Kurtlar Vadisi’nin sıkı seyircileri bilmez. Aşk-ı Memnu seyircileri bilir, onlar da Kurtlar Vadisi’ni takip etmez. Ama o ev, Aşk-ı Memnu’da Behlül’ün deniz kıyısında tuttuğu taş ev. Dizinin hikayesinde ufak bir ayrıntı değil Behlül’ün o evi tutup tutmadığı, Bihter’in o eve gidip gitmediği, Adnan’ın o evi basıp basmadığı; haftalarca Aşk-ı Memnu seyircilerini oyaladı. Şimdi de Kurtlar’a ev sahipliği yaptığına göre hani derler ya, duvarların dili olsa da konuşsa!..
ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK

Evrensel'i Takip Et