13 Mayıs 2010 01:00
zama zingo
* Mahmutun oğlu, nasıl bir kaçışın kahramanı oldu arkadaş? Eşyalarını almış da, havaalanına gitmiş de, Hindistan uçağını bulmuş da, yemek arabasının içinde uçağa girmiş de, Hindistana kadar gitmiş de, artık Hindistanın hangi kentindeyse oraya varmış da, annesini bulmuş da, hem de bunları bir gün içinde yapmış da... Tamam, bugüne kadar hiç olmayacak şeylerin olduğu çok film izledik, hepsini yer gibi yaptık, kabul. Ama bu kadar çabuk bir operasyonu, pat diye, hem de bize göstermeden sırf anlatımlarla yutturmaya kalkınca, biraz sindirmesi problemli oldu. Ben size söyleyeyim, doğru dürüst Türkçe konuşamayan velet, daha havaalanına girişte yakalanır. Yanında dizüstü bilgisayar olduğuna göre, on kere yakalanır. Bilgisayarla havaalanına girme süresinde veledin orada ne aradığını herkes çözer çünkü.
* Dizilerin sloganı; bir tane yetmez. Biri kaçırılırsa, iki bölüm sonra bir başkası da kaçırılır. Biri vurulursa, öteki de vurulur. Kapalıçarşıda da daha geçen bölüm, çocuğu doğmadan ölen bir baba vardı, sonradan gelen esas oğlan Fıratın arkadaşı. Bu bölümde o babalar ikiye çıktı, Mahmutun kısır olduğunu öğrenir öğrenmez, oğlunun aslında başkasının çocuğu olduğunu, babanın doğumdan önce öldüğünü öğreniverdik. Etti mi iki?
* Söyleyebilen insan güzel şey. Melekler Korusunda Esin gitti Mertle konuşup ayrıldı, sonra da Konuşmak lazım üstüne demeçler verdi, benim oyumu alır. Ama o Esinin arasını, dünyanın öküzlüğünü yapan Erkanla yeniden yapacaklar ya, arada çocuk var diye, işte o zaman yine iki elim kumandanın yakasındadır.
ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK
Evrensel'i Takip Et