Terörist saldırı İstanbul'da vurdu!
Dün saat 11.00 dolayında bir canlı bomba saldırısı gerçekleştirildi.
İstiklal Caddesi’ne bağlanan sokaklardan birisi olan Balo Sokak’ta, Beyoğlu Kaymakamlığı önünde gerçekleştirilen saldırıda biri saldırgan olmak üzere beş kişi hayatını kaybederken 7’si ağır olmak üzere 36 kişi de yaralandı.
Saldırıyı lanetliyoruz. Bu saldırıda hayatını kaybedenlerin aile ve yakınlarına sabırlar ve başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Bu yazının yazıldığı saatlerde, saldırının Beyoğlu Kaymakamlığına mı yoksa oradan geçen bir turist gurubuna mı yapıldığı konusunda çeşitli tartışmalar vardı. Yaralıların 12’sinin yabancı uyruklu olması saldırının turist gurubuna yönelik olduğu ihtimalini güçlendiriyor.
Ve artık gelenekleştiği üzere saldırının ardından “terör uzmanları”, eski polis ve asker “stratejistler” özgürlükleri sınırlama merkezli, daha çok polisiye önlemler öneren “terörle mücadele” reçetelerini yeniden getirdiler.
Saldırıya ilk tepki Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’tan geldi. Kurtulmuş, terörist saldırıların artmasını, halkın kendilerine vermiş olduğu destek ve bir “reform hükümeti” olmalarına bağlayarak “yeni bir yaklaşım” getirdi!
Kurtulmuş’un bu açıklaması karşısında, “Eh nihayet Hükümet, ‘canlı bomba’ biçimindeki terörist saldırılarla kendi politikalarının bağlantısını kurdu” denebilirse de Kurtulmuş bu ilişkiyi tersten kurmuştur.
Oysa gerçekler, Kurtulmuş’un yaptığı tespitin tersini göstermektedir. Bu saldırıların artan bir trende girmesi, bir yandan Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin dış politikada girdiği hat, öte yandan da içeride özgürlükleri sınırlayan, Kürt sorununun çözümünde “barış ve müzakere masasını” yıkarak, Kürt sorununun çözümünde şiddeti, “askeri çözümü” esas alan bir yola girme doğrultusundaki politikalarıyla bağlantılı olduğu görülmektedir.
Bu yüzden de Hükümet eğer bu “canlı bomba” saldırılarıyla kendi politikası arasında bir bağ kuracaksa “reformcu bir hükümet”, “Halktan büyük destek görmüş hükümet olmalarını” değil, Türkiye’nin iç ve dış sorunlarının çözümünde şiddeti, asker ve polis önlemlerini, özgürlükleri sınırlamayı esas alan bir mecraya girmiş olmalarında görmeleri, gerçeğe daha yakın olmalarını sağlar. Aksi halde; “Biz doğru yoldayız ve bizi bu doğru yoldan çıkarmak isteyenler canlı bomba eylemleri yaparak istikrarımızı bozmak istiyor” demede ısrar edilirse, “daha çok özgürlüklere sınırlama, daha çok polisiye önlem, daha çok askeri operasyon” kısır döngüsünün burgacından çıkılmayacaktır. Bu da bu tür saldırıları yapanları kışkırtacak, dahası bu eylemlerle politikalarına destek bulmak isteyen güçlerin dayandığı zemini genişletecektir. Bu yüzden de bu tür terörist saldırıların önlenmesi; “şiddetin şiddetle karşılanması”, “misliyle karşılık vermekle” değil barış ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesiyle, geniş kesimleri ilgilendiren sorunların çözümünde barışçıl bir hatta yönelinmesiyle olanaklı olacaktır. Aksi halde bu tür saldırıların daha da azacağı bir iklim egemen olacaktır.
Dünyanın hiçbir ülkesinde de bu tür saldırıların polisiye önlemlerle önlendiği pek görülmemiştir. Görülenler de örnek alınacak kadar iyi denemeler değildir.
NEWROZ KUTLU OLSUN! NEWROZ PÎROZ BE!
İSTANBUL, İzmir, Ankara, Antalya, Adıyaman, Malatya, Kocaeli... gibi pek çok ilde valilikler Newroz kutlamalarını yasakladı. Ama hafta ortasından başlayarak Newroz tüm Türkiye’de kutlandı. Bugün de ülke sathında kutlamalar sürecek. Kutlamalar yarın da Diyarbakır Newrozu ile zirve yapacak.
Demirci Kawa ile zalim Kral Dehak’ın temsil ettiği özgürlük ve egemenlerin şiddeti arasındaki mücadeleye bağlanan efsanesi ve binlerce yıl öncesinden sürüp gelen geleneği ile Newroz, Ortadoğu ve Ön Asya halkları tarafından kutlanagelmiştir. Bu kutlamalar bazen açıkça egemenlerin baskı ve şiddetine karşı ezilenlerin, sömürülenlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin, bazen yeni bir dünyanın uyanışının, baharın, doğanın uyanışının karşılanması olarak kutlanmıştır.
Son yıllarda ise ülkemizde Newroz, Kürt halkının özgürlük, kendi kaderine sahip çıkmasının bayramı olarak kutlanmaktadır. Onun içindir ki, hükümetlerin Newroz karşısındaki tutumu da Kürt sorununun çözümüne yaklaşımlarıyla bağlantılı olmuştur.
“Çözüm masası” kurulmuş, Kürt sorununun barışçıl çözümü için yapılan girişimler olduğu için hükümetler Newroz kutlamalarına müdahale etmezken, bu yıl Newroz kutlamaları Diyarbakır Newrozu dışında neredeyse tüm yurtta yasaklanmıştır! Böylece Kürt sorunu karşısında Hükümetin, halkın isteklerini dikkate alan bir barışçıl çözümden baskının, şiddetin, askeri ve polis operasyonlarının, kentlerin yakılıp yıkılmasına dönen politikaları Newroz’a da Newroz kutlamalarının yasaklanması olarak yansımıştır. Dahası Newroz, bir özgürlük mücadelesi, baskı ve şiddete karşı mücadelenin günü olduğu koşullarda hemen her dönemde yasaklar, mücadele günü olma özelliği öne çıkarak kutlanmıştır.
Ancak özgürlüklerini savunmak için icazet beklemeyen Kürtler, Türkiye’nin demokrasi güçleri, ilerici demokrat çevreler, uzun yıllar boyunca Newroz’u, kutlanması için “İlla da izin olacak” demeden kutlamışlardır.
2016 Newrozu da böyle, “yasaklı”, sokağa çıkma yasaklı operasyonların yapıldığı, kent merkezlerinin canlı bomba saldırılarının yapıldığı, koşullarda ve “yasaklı” bir Newroz olarak kutlanmaktadır. Koşullar farklı olsa da önceki Newrozlar gibi bu Newroz da ülke sathında barış taleplerinin, eşitlik ve Kürt sorununa çözüm için “çatışmasızlık” ve “Barış masasına” dönülmesi taleplerinin öne çıktığı bir Newroz olarak kutlanmaktadır.
Biz de gelecek Newrozları, Türkiye’de barışın, halkların kardeşliğinin, eşitlik ve bir arada yaşama imkanlarının çoğaldığı günlerde kutlamak dileği ile “Newroz Kutlu Olsun” diyoruz.
Newroz pîroz be!
Evrensel'i Takip Et